Meclis ve devlet kurumlarının en üst makamlarına “adam” transfer etmekte bir numara olan MTG ve ÇETİNKAYA, bugünlerde aynı kaderi paylaşıp deyim yerindeyse yerlerde sürünüyor. Köklü kulüpmüşler, büyük camiamışlar, mazileri zaferlerle doluymuş gibi demode ve yalnızca kulağa hoş gelen cümleler artık geride kalmış. Her iki takım da sefilleri oynayıp siyasiler tarafından acımasızca kullanılmıştır.
Gelen gideni hiç aratmadı misali siyasete atılmak, işini ayarlatmak, kamuda üst düzey görev talelebinde bulunmak isteyen, genelde bu iki kulübün yönetiminden geçmiş. Bir çok kişi mevki sahibi edilmiş(modern köleler), hayat sigortaları garantilenmiş. Kulüpler batmış mı? Başkansız kalmış mı? Mali durumları zor mu? Umurlarında bile değil. Kahvelerini, viskilerini kulüp binasında yudumlarken, bir de “atanasi” veya “pilotçuk” oynayıp evlerine rahatça gidebiliyorlar. Gösteri zamanı geldiğinde de kurulmuş robotlar gibi ortaya çıkıyorlar.
MTG ve ÇETİNKAYA’da oluşturulan kader benzerliği asla rastlantı değildir. Forma renkleri ve bölgeleri farklı olsa bile aynI merkezden yönetiliyor. Ne ilginçtir her iki takımın senaryosunu yazanlar hep aynI kişiler. Seçim zamanı gelir. Medazori başkan aranır. Medya bu habere balıklama dalar. Haftalarca “büyük camia başkansız kaldı”. “Futbolcular öksüz” gibi manşetlerden sonra bir gün kalkıp bakmışız, birilerinin talimatı ile hem kurtarıcı başkan hem de sponsor bulunur. Ertesi gün gazetelerde boy boy resimler, haberler ve yorumlar. Neredeyse insanın gözleri dolar. Mangallar yakılır, heşa-huşa çekilir, nutuklar atılır, mesajlar verilir, paralar konuşulur, herkes memnun, mesut kalır. KKTC’de yaşamamış olsanız, yeni bir BARCELONA yaratılıyor düşüncesine kapılırsınız. Hele hele şampiyonluk yaşandığında aman Allahım. Arabulucular devreye girer. Şampiyonluğu yaşatanlar “çok iyi yöneticidir ya” istekler başlar. Ben buraya müdür. Sen şuraya müsteşar. Bir anda camialar unutulur. Herkesin derdi kulüplere harcanan zaman ve para karşılığında mevkiler olur. Son 30 yılda bu iki kulüpde kimler başkan ve yöneticilik yapıp, şu andaki pozisyonlarını araştırsanız, MTG ve Çetinkaya’nın nasıl kullanılıp daha sonra batırıldığını görürsünüz.
Senaryonun dramatik son perdesi genelde lig sonu başlar. Başkandan beklenen açıklama gelir. “Arkamda yeterince destek bulamadığım için görevi bırakıyorum”. Halbuki bu açıklamanın ana teması şudur. İşlem tamamdır. Talimatlar yerine getirilmiştir. Sözümüzü tuttuk. Birilerine yardım ederken avantamızı aldık ve bizlerden bu kadar. Tabi, “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur”. Kulüpler batırılır. Bizler de (ben değil) gözyaşı dökerek bir camianın yok oluşunu izleriz. Sonrası bildiğimiz sahneler. Kulübe başkan bulunamaz. Muhallif kanat yönetime talip olsa, yer yerinden oynar böylelikle onlar da bu riskin altına girmez. Defalarca genel kurul yapılır. Divan başkanları ya başkan olur ya da ellerinde kulüp anahtarı kaymakamlığı işaret eder. Günlerce aynı fiyasko ve garagözlük yerel basın manşetine taşınır. Kapalı kapılar ardında senaryoda küçük değişiklik yapılır. Bir anda yeni prensler ortaya çıkar ve film bittiği yerden tekrar başlar. Böylelikle MTG ve Çetinkaya da sözde gençliğe hizmet etmiş olur.