FEMA
Kadın bedeni, eril tahakkümün sürdürülebilmesi için kullanılan en büyük araç olarak geçmişten günümüze kadar sürekli hedef gösterildi. Erkek iktidar; din, kapitalizm, öğrenilmiş toplumsal ahlak ve cinsiyetçilik ile sürekli iş birliği içerisinde davranarak kadın bedenini kontrol altına almayı en büyük taktiği olarak kullanıyor.
Bir yanda olumsuzlanan ve edilgen hale getirilen kadın bedeni, öte yanda da güzellik algısını beden üzerinden okuyarak kadın bedeni nesneleştiriliyor.
Olumsuzlanan kadın bedeni derken, toplumsal eril öğretiler çerçevesinde kadınların özellikle giyim alışkanlıkları sorgulanıyor ve “makul”leştirilmeye çalışılıyor. Eteğin kısa olması, giydiği bluzun göbeğinin açık olması, dar pantolon/gömlek giyiyor olmak veya “erkeksi” diye nitelendirilen bol kıyafetler giyiyor olmak olumsuz birer örnek olarak gösteriliyor. Kadın bedeni toplumsal baskılar ile erkek aklında vuku bulan normlara sokulmaya çalışılıyor.
Diğer taraftan ise eril tahakküm ile omuz omuza yürüyen kapitalizm, kadını erkeğin arzu nesnesi olarak “pazarlayıp”, güzellik algısını erkeğin beğenisine göre şekillendiriyor. Toplumsal cinsiyet, estetik algısı üzerinde de yapacağını yapıyor. Normlara göre oluşan güzellik ve çirkinlik kavramlarını önümüze sunuyor. Kime göre güzel, neye göre güzel? İşte bunu medya, moda, sosyal medya, tüketim alışkanlıkları vasıtası ile yayarak ideal kadın bedeni kurgulanıyor. İdealin dışında kalanlar ise “çirkin” olarak atfediliyor.
Bu algıya göre; erkek bakımsız olsa bile kadının bakımlısı, olabildiğince tüysüzü ve pürüssüz parlak bir cilde sahip olanı makul olarak gösteriliyor. Bununla beraber empoze edilen güzellik algısına göre kadınların zayıf, uzun bacaklı olanları televizyonlarda, reklamlarda, dergilerde ön saflarda tüketicilerin önüne sunuluyor. Reklam macı bir başka nesne olsa dahi, yukarda bahsedilen ideal kadın bedeni pazarlamayı artırma amacı uğruna kullanılıyor.
Bir taraftan kadın bedeni “meşru sahibinden” yani eşinden, sevgilisinden, partnerinden veya babasından sorumlu tutuluyor. Diğer yandan ise egemen kapitalizim, dayattığı estetik algısı ile kadın bedenini ya sömürüyor ya da normlara uyumlaştırmaya çalışıyor.
Ana akım estetik algısına uyum sağlanacak diye, artan tüketim alışkanlıkları da cabası. Dayatılan modayı takip ederek, alışveriş ile anlık mutluluklar kapanına kısılmaya sevk ediliyoruz. Tüysüz makul kadın estetik algısına uyum sağlamak için epilasyon merkezlerinde zamanımızı tüketiyoruz. Çocukluğumuzdan beri öğretilen ideal vücut ölçülerine ulaşmak için çeşit türlü operasyonlar geçiriyoruz. Bunların hepsi kapitalizmin ve eril iktidarın iş birliği ile kadın bedeninini sömürme tuzakları olarak nitelendirilebilinir.
Kadınlar beden inşa sürecinin farkına vararak, geçtiği ve geçeceği tüm yolları irade ve arzuları ile seçebilir. Bakımlı olmak değil, bakımlı olmak istemeyenleri ötekileştirmek sorunlu bir anlayıştır. Tüysüz olmak değil, tüyleri ile mutlu olanları dışlayan söylemler sorunludur. Esasen not düşünülmesi gereken şey, öğretilen estetik algısını yıkıp kendi algımızı oluşturmanın zamanının çoktan geldiğidir. Kadın özgürleşmesinin yolu, farklılıklarımıza rağmen bir olmayı bilmekten geçer.
Virginia Wolf, değişmez bir kadın güzelliği yaratmanın kadın özgürleşmesine karşı bir saldırı olduğu vurgusununu yapmıştı. Tek tipleşmeye inat, çeşitliliklerimiz ve farklılıklarımız ile daha güzel ve özgürüz.
ÇOCUK İSTİSMARI İLE MÜCADELE İÇİN ATÖLYE KAYITLARIMIZ BAŞLADI!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele haftası etkinlikleri kapsamında başlattığımız Cinsel Şiddet Atölyesi’nin ikinci bölümü için başvurular başladı. Türkiye’de faaliyet gösteren Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği ve Feminist Öğretmen İnsiyatifi’nden yol arkadaşlarımızla birlikte gerçekleştireceğimiz, bir tam gün sürecek olan atölye çalışmalarında bu sefer Çocuk İstismarı üzerine çalışacağız.
Çocukların maruz kaldığı istismar biçimlerini tanımaktan, bu istismar biçimleri ile öğretmen, ebeveyn, feminist aktivist, sosyal hizmet memuru vb. konumlar fark etmeksizin nasıl başa çıkacağımıza dair düşünme imkânı veren ve bu konuda dile getireceğimiz sorunların ve çözüm önerilerinin sahici politik önermelere dönüşmesini sağlayacak atölyemiz interaktif çalışma yöntemi ile gerçekleşecek. Çocuk istismarı yanında, cinsel şiddet konusunda derinlemesine analiz imkânı sağlayarak feminist ve kuir aktivizmine yönelik yeni enstrümanlar vermeyi amaçlayan bu çalışma maksimum 30 kişilik bir grup ile gerçekleşecektir. Bu çalışmaya başvuranlar arasında toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında mücadele eden öğretmenler ile Feminist Atölye’nin düzenlediği Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı (KİHEP)’i tamamlayarak sertifika almaya hak kazanmış kişilere öncelik verilecektir. Atölyeye katılım için son başvuru tarihi 30 Ocak 2017’dir.
Bize ulaşmak isterseniz:
Tel: 0548 862 77 57, 0533 887 4464, 0533 862 50 69
Mor Kitaplık
Yeryüzünün Kızı
Yazar: Agnes Smedley
Çeviri: Seteney Boran
Yayınevi : Nota Bene Yayınları
Baskı Yılı: 2016
"Çünkü biz yeryüzüyüz ve mücadelemiz yeryüzünün mücadelesi."
Yeryüzünün Kızı, bir otobiyografidir ve bilinen ilk sosyalist feminist romanlardan biridir. Son derece hareketli bir yaşama sahip olan Agnes Smedley yoksulluğu, kadına yönelik ayrımcılığı, Hindistan bağımsızlık mücadelesini, Çin devrimini, McCarthy döneminde casuslukla suçlanmayı kendi yaşamına sığdırabilmiş bir gazetecidir. Agnes Smedley, yoğun emek sömürüsünün altında katmerleşen kadın feryatlarının yüreğinde ve ruhunda bıraktığı kalıcı izlerle hayatı boyunca uğraşır. Kadınların uğradığı zulmü ve yaşadıkları cinsel sömürüyü, sınıfsal sömürüyü gördüğü keskinlikte ve açıklıkta görür.
Roman boyunca kadınların durumunu, evliliği, aileyi, eşitsizliği, cinselliği, bekareti ve fahişeliği sorgular. "Yazdıklarım sadece sözcük değil. Aynı zamanda insan eti ve kanı. Yazdıklarımda nefret ve acı var; kökleri tecrübe ve inanmışlığa dayalı olan. Sözcükler bu deneyimi silemiyor." Kısacası, okuduğunuz sadece bir kitap değil, bir hayattır. Yeryüzünün Kızı, kendini mücadele ile yoktan var eden bir kadının romanı. Kadınlar ve özellikle feministler açısından bir başucu kitabı...
(Tanıtım Bülteninden)
Malumat-ı Nisvan
Geçtiğimiz günlerde Davos’ta gerçekleşen 2017 Dünya Ekonomik Formu yıllık toplantısında 3000 katılımcıdan %20’sini kadınların oluşturduğu belirtildi. 2016 yılında toplan katılımcıların %18’ini ve 2015 yılında ise %17’sini kadınlar oluşturmuştu. Ayrıca Dünya Ekonomik Formu tarihinde, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen toplantı kadın temsili açısından en yüksek rakam olarak kaydedildi.
Cadı Süpürgesi
Yiğit Bulut, Öztürk Yılmaz ve benzeri kişilerin milliyetçi repertuar içinden Kıbrıs'ı bir velayet meselesi olarak konuşmaları, başvurdukları militarist dil ve eril hamaset söylemler tahammül edilemezdir. Kıbrıs’ta yaşayanların iradesinin görmezden gelinmesi ve bu halklara hakarete varacak söylemler kabul edilemez. Bu ve benzeri şahısların gezegene zararlı oldukları gerçeği ile kendilerini evrenin kara deliklerinden birine süpürüyoruz.