Salih Sarpten
KEAB Gen. Sek.
Cinsiyet, kadın ve erkek olmanın biyolojik yönü ile ilgilidir. “Cinsiyet, kişinin kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleridir”. Önceleri birbiri yerine kullanılan kavramlar olmalarına rağmen, cinsiyet ve toplumsal rol bir birinden farklı iki kavram olarak günümüz literatüründe kabul görmektedir (World Health Organization, 1998; Morris, 2002).
Birçok bilimsel araştırma toplumsal rollerin kültürden kültüre değişkenlik gösterdiğini ortaya koymuştur. İşte tam bu nokta ülkemizde üniversite gençliğinin toplumsal rollerle ilgili düşünceleri oldukça önemlidir. Bu önemden hareketle yakın çalışma arkadaşlarım Yrd. Doç. Dr. Kemal Akkan Batman ve Yrd. Doç. Dr. Müge Beidoğlu, Kıbrıslı Türk üniversiteli gençlerin cinsiyete dayalı kadına yükledikleri rollerle ilgili düşünceleri ortaya çıkaran bir araştırmayı, 4. Uluslarası Eğitim Araştırmaları Kongresi’nde sundular. Araştırma sistematiği ve ortaya çıkan sonuçlar açısından büyük ilgi toplayan araştırmanın verileri tablolardaki gibidir.
Bu anlayıştan hareketle, kültürlerin toplumsal rolü belirlemedeki etkisi yadsınamaz olsa bile, özde tüm kültürlerde eşitsizliklerin olacağı söylenebilir. Bununla birlikte yaşamın diğer alanlarındaki kadın-erkek toplumsal rollerinde görülen değişimler, örneğin ev işlerinin paylaşılması, para kazanma rolünün paylaşımında gözlenenin çok gerisinde kaldığı ifade edilmektedir. Özellikle kadınlık ve erkekliğin algılanışına ilişkin “kalıp yargılar” değişime daha çok direnç göstermektedir.
Bu araştırmada da ülkemizdeki öğrencilerinin cinsiyete dayalı kadın toplumsal rolü ile ilgili görüşleri ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Katılımcıların Kıbrıslı Türk olmaları dikkate alınarak seçilmiştir. Ayrıca anne ve babalarının da Kıbrıslı Türk olmaları dikkate alınmıştır. Araştırmada; çalışma yaşamına, toplumsal yaşama, evlilik yaşamına, aile yaşamına, cinselliğe ve özniteliğe ilişkin cinsiyete dayalı kadının toplumsal rolü ile ilgili görüşleri soruldu. Katılımcıların verdiği yanıtlar, “çağdaş role uygun yanıtlar” ve “geleneksel role uygun yanıtlar” olarak gruplandırıldı. Yanıtların dağılımları tablolarda verilmiştir.
***
Sonuçlar
Araştırmanın bulguları dikkate alındığı zaman genel olarak şu sonuca ulaşılmaktadır: araştırmaya katılan üniversite öğrencileri cinsiyete dayalı kadın toplumsal rolüne daha çok çağdaş roller yüklemektedirler. Kadının toplumsal rolü ile ilgili çalışma yaşamı, toplumsal yaşam, evlilik yaşamı, aile yaşamı ile cinsellik alt başlıklarında kadına çağdaş roller yüklemektedirler. Ancak öznitelik ile ilgili verilere bakıldığında gençlerin, kadına yükledikleri roller geleneksek anlayışta olduğu görülmektedir.
Araştırmada en önemli sonuç, katılımcıların kadına yükledikleri geleneksel rollerin, toplumsal “kalıp yargılar” üzerinde yoğunlaşmasıdır. Katılımcı gençlerin kadına yükledikleri geleneksel rollerin şunlar olduğu ortaya çıkmıştır:
• Kadınlar cinsel açıdan çekici olmalı,
• Erkeğin soyadını taşıması,
• Ailede çocukların bakımından, temizlik ve yemek işlerinden annenin sorumlu olması, buna karşın evin onarım işleriyle ilgilenmemesi gerektiğini,
• Evlenme teklifini kadının değil erkeğin yapması gerektiğini, evlilikte kadının boyunun erkeğin boyundan kısa olması gerektiğini,
• Kadın istediği saatte eve gelemeyeceğini,
• Kadın ve erkeklerin yapabileceği meslekler arasında kesin ayrılıkların olması gerektiğini ve kadınlar meslek seçerken evlerine vakit ayırmayı dikkate almaları gerektiğidir.
Sonuç olarak araştırmaya katılan Kıbrıslı Türk üniversiteli gençlerin cinsiyete dayalı kadına yükledikleri rollerin, toplumsal kalıp yargıları olduğu söylenebilir.