• Kadın dışarda iş-meslek sahibi olsa da kendisini ev işlerinin esas sorumlusu olarak hissetmesi, onun düşünsel dünyasının da eve hapsolması sonucunu getiriyor
• ‘Görünmez emek’ ev işleri gibi medyamız için de geçerli mi?
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası’nın 11 Mart Çarşamba günü düzenlediği panel ‘Kadının Görünmez Emeği’ adını taşıyordu. Köşe yazarı Çiğdem Dürüst, akademisyen Fatma Lisaniler ve akademisyen İbrahim Özejder’in konuşmacı olduğu panel, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliklerinden biriydi.
Panelin adı, kadın-erkek eşitsizliğinin daha yoğun ele alındığı bu günlerde, çok isabetli bir seçim oldu. Kadın-erkek eşitliğinin nasıl sağlanacağı tartışmalarında, kadının görünmez emeği, yani evde harcadığı emek, giderek daha çok gündeme geliyor. ‘Görünmez emek’ ile kısaca anlatılmak istenen şu:
‘Kadının meslekte, sokakta, siyasette ve öteki yaşam alanlarında yer alışı ile ilgili tezahürlere dayanarak ‘eşitlik sağlandı, sağlanıyor’ hükmüne varmak yanlış olur. Kadının evde harcadığı emek ve yüklendiği sorumluluk, cinsiyet eşitsizliğinin devam ettiğinin esas kanıtıdır…’
Yonca Kanı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde, konuşmacılar ve katılımcıların vurguladığı noktalar şunlar oldu:
Gerçek eşitlik
Kadınlar, eskiye göre toplumsal yaşamda daha eşit roller elde edebiliyor. Ama evdeki rolü henüz ciddi değişikliğe uğramadı. Ev işlerini büyük oranda kadın yürütüyor ve esas sorumluluk da ona ait. Ev işlerinden kurtuluş, kadının gerçek kurtuluşu olacaktır.
Erkekler algılayamıyor
Ev dışında kadın-erkek eşitliğini kabullenebilen, buna uygun davranabilen erkeklerin bile ezici bir çoğunluğu, ev işlerini ‘kadının doğal görevi’ olarak görüyor. Bundan dolayı evdeki iş ve sorumluluğun eşit paylaşımına katılmıyor.
Kadınlar vazgeçemiyor
Evdeki geleneksel rol dağılımını, erkekler yanında kadınların da içselleştirdiği görülüyor. Eşitsizliğe isyan eden kadınların bile büyük çoğunluğu, ev işlerini kotarma sorumluluğunu terkedemiyor.
Egemenlik alanı mı?
Erkekler katılsa, paylaşsa bile, kadınların (büyük çoğunluğunun) kendini esas sorumlu hissetmesi, ev işlerine son noktayı koymaya çalışması nasıl açıklanabilir? Binlerce yıl önce, tarihin derinliklerinde başlayan cinsiyet ayrımcılığını, toplumsal genlerimizden söküp atmak kolay olmadığı için mi? Yoksa kadınlar evi, egemen oldukları tek yaşam alanı gördükleri için mi?
Sosyalizm de çözemedi
Yakın tarih, siyasal rejim değişikliğinin de kadın-erkek eşitliğini sağlayamadığını gösterdi. Teoriye göre, kapitalizm zaten eşitsizliğe dayanan bir sistemdi ve sosyalizm her alanda olduğu gibi cinsiyet alanında da eşitlik sağlayacaktı. Kadın, ekonomik bağımsızlığını elde edince erkeklerle eşit olacaktı. Gerçekten de sosyalizm deneyine girişen ülkelerde işsizlik yoktu ve erkekler gibi tüm kadınlar da iş sahibi idi.
Buna rağmen Sovyet kadınları, 8 Mart’larda ‘eşitlik’ talebiyle gösteri yapıyordu. ‘Ekonomik bağımsızlığınız var, ücretiniz eşit, daha ne eşitliği istiyorsunuz?’ diye sorululduğunda, ‘evet dışarda çalışıyoruyuz ama eve gelince yine biz çalışıyoruz, kocalarımızsa yan gelip yatıyor’ diyerek eşitlik problemin nerede düğümlendiğini işaret ediyorlardı.
Kadının görünmez emeğinin, siyasal rejimler ötesi bir nitelik taşıyabildiğini ve cinsiyet eşitsizliğinin esas kaynağı olduğunu, Sovyet ve öteki sosyalist ülke örnekleri de açıkça ortaya koymuştur.
Görünmez emek görünür olur mu?
Kapitalist ekonomide her şey gibi ev işine de bir değer biçmek, eşitliğe olumlu katkıda bulunabilir mi? Görünmez emeği ücretlendirme, sigorta ve emeklilik kapsamına alma adına bazı ülkelerde denemeler yapıldı ve yapılıyor. Ancak mevcut ekonomik sistemin bilinen kriterleri ile hangi ev işine, nasıl değer biçileceği konusunda tam bir çözüm bulunamadı.
Kadının beyninin eve hapsolması
Ev işlerine ekonomik bir değer biçilebilmesi, belki bazı yararlar sağlayabilir ama eşitsizliği ortadan kaldırmaz. Kadın dışarda iş-meslek sahibi olsa da kendisini ev işlerinin esas sorumlusu hissetmesi, onun düşünsel dünyasının da eve hapsolması sonucunu getiriyor.
Erkekler nasıl yaklaşmalı?
Kadın-erkek eşitliği, sadece kadınları değil erkekleri de özgürleştirecektir. Ev işi sorumluluğunun paylaşılması erkekler için ayrıcalıkların, avantajların kaybedilmesi gibi görülebilir. Ancak gerçekte, beyinlerindeki prangalardan kurtulacakları için erkeklerin hayatları eşit, adil ve barışçı bir dünya tasavvuruna daha uygun hale gelecektir. Bu da tabii ki daha anlamlı ve değerli bir hayattır.
Medyanın rolü
Medyanın, kadının görünmez emeğini görünür kılmak açısından olumlu bir işlev gördüğü söylemek mümkün değil. İstisnalar var elbette, ancak ana akım medya içerikleri, genellikle egemen toplumsal değerlerin aktarıcısı oluyor. Çok izlenen dizi, film ve öteki ürünlerde kadın, ev işlerinin esas sorumlusu olarak konumlandırılıyor.
Başka alanlar gibi medya da eşitlik açısından bir mücadele alanı olarak ortada duruyor.
‘Görünmez emek’ medya için de geçerli mi?
Geçen hafta rakamlar da vererek, kadınların Kıbrıs Türk medyasında giderek daha fazla konum elde ettiklerinden bahsetmiştik. Sayısal artışa rağmen, medyada üst düzey sorumlulular arasında çok az kadın bulunuyor. Buna karşılık aktif muhabirlik hizmetlerinde kadın oranının % 60’ı geçtiğini saptamıştık.
Bire bir parallelik kurmak tabii ki doğru olmaz; ancak, ev işlerinde olduğu gibi kadınlar, elde ettikleri konum itibarıyla, sanki medyada da ‘görünmez emeğin sahibi’ izlenimini veriyorlar.