Murat OBENLER
3. Kat Sahne Sanatları’nın prömiyerini yapan ilk oyunu “Haybeden Gerçeküstü Aşk” vesilesiyle oluşumun 3 kurucusu/ yaratıcısı Osman Ateş (Otto), Hatice Tezcan ve Duygu İnan ile buluşarak hem kuruluş sürecini hem oyunu hem de ülkemizde çok fazla ihtiyaç duyulan özel tiyatroculuğu konuştuk.
Ateş: “Erdoğan’ın arkadaşı Demet Akbağ ile oynamak için yazdığı tam arkadaş işi bir oyun. Buradaki toplantılarda Hatice’nin “Ben varım” demesi ile ikimiz bu oyunu oynamayı üstlendik.”
Yılmaz Erdoğan’ın 2004 yılında yazdığı “Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar” metninden tiyatroya “Haybeden Gerçeküstü Aşk” diye uyarlanarak Türkiyede defalarca oynanan oyunu 3.Kat Sahne Sanatları olarak siz de Kıbrıs’a uyarladınız. Bu süreçle başlamak isterim.
Osman Ateş: “Haybeden Gerçeküstü Aşk” Yılmaz Erdoğan’ın arkadaşı Demet Akbağ ile tam bir arkadaş işi bir oyun olarak yazıldı ve yine bu ikili tarafından sahneye kondu. Sonuna doğru da okullu-alaylı kırılması da yaşanan bu metinde karakterlerin kendileri oldukları da görülür. Yılmaz Erdoğan yönetmen de olduğu için sahne üstünde kendi kendine laf da attığı iyi kotarılmış oyun metnini biz önümüze aldık.
Sürece bakacak olursak ilk etapta yetişkin tiyatrosunda hoca olarak da görev aldığım BKM’de 2023-24 sezonu sonunda başı-sonu belli bir Yılmaz Erdoğan metni oynansın diye karar alındı. İstanbul,İzmir ve Ankara ile birlikte Lefkoşa’da da bu konuda çalışmalar başladı ve Türkiye’de Otogargara oyunu seçilirken burada Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı 9 kişilik sınıfa uyarlayarak oynayabileceğimiz düşüncesiyle yola çıkarak bu oyunu BKM Mutfak Kıbrıs kursiyerleriyle çalışarak Haziran 2024’te çıkardık. Oyunun geri dönüşleri arasında oyunu profesyoneller ile oynama önerisi de vardı. Toplantılarda proje konuşulurken bu oyunu iki kişi ile oynama düşüncesi ortaya atıldı ve Hatice’nin “Ben varım” demesi ile ikimiz bu oyunu oynamayı üstlendik.
Böylece hep 3.katta toplandığımız için adını da oradan alan 3.Kat Sahne Sanatları’nın da ilk oyunu olacak Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı çalışmaya başladık ve ilk resmi oyunu olarak 26 Aralık’ta Holly Stone Performans Merkezi’nde prömiyerini yaparak bu yolculuğa çıktık. Bizler 3.Kat’ın kuruluşunu yapan 3 kişi olarak (Hatice Tezcan, ben ve İdarecimiz Duygu İnan) ilk aşamada az kadromuza uygun bir oyun seçmeye dikkat ettik.
Tezcan: “Hem kendimiz için bir kapı açmak hem de etrafımızda oyun oynamak, dans etmek isteyen, müzik yapmak isteyen insanlar için bu oluşuma gittik”
3.Kat Sahne Sanatları ismini bu oyunla duyduk. Biraz okuyucularımıza amacınız, kuruluş süreciniz ve çalışmalarınızla ilgili bilgiler verirseniz sizleri daha yakından tanımış olacaklar.
Hatice Tezcan: Osman, Duygu ve ben 3.Kat Sahne Sanatları adlı bir oluşum kurduk. Hem kendimiz için bir kapı açmak hem de etrafımızda oyun oynamak, dans etmek isteyen, müzik yapmak isteyen insanlar için bu oluşuma gittik ve Osman ile ilk adımları bu oyunla atıyoruz. Bunun gerisini de getirme niyetiyle yola çıktık ve bu konuda heyecanlıyız ve kararlıyız.
Ateş: “Oyunu bütün kültürel Doğu-Batı kodlarından arındırarak kurguyu kadın-erkek ilişkilerindeki tepkiler, neden çatıştıkları üzerine bir klişeye oturttum. Kadının merkezdeki özne olduğu bir oyun olduğunu düşünüyorum”
Oyunun mutfağında yemeği Osman Ateş hazırladı değil mi?
Ateş: Evet diyebiliriz. Yola çıkarken de ilk oyunumuz bu olsun dedik. Telif meselesini de İstanbul ekibi üzerinden çözdük ve 9 kişilik ansambl versiyonundan iki kişilik versiyona geçiş metnini de tekrardan çalıştım. Çünkü Yılmaz Erdoğan’ın Demet Akbağ ile oynayacağı kendileri için yazdığı metinde Doğu-Batı kültür farkları var ama o kodlar Kıbrıs’ta işlemez. Ben tabi ki Yılmaz Erdoğan’ın diğer çalışmalarına (Hijyenik Aşklar, Hüzünbaz Sevişmeler vs.) da bakarak geniş bir okuma süreci geçirdim. Sonuçta bu metinde İstanbul’da yaşayan bir kadın (İstanbulda kadının yeri toplumda nasıl görülüyor) ile Doğudan gelen bir erkeğin kadının toplumdaki yerinin nasıl olması gerektiği ve bir erkekle ilişki yaşarken nasıl davranması gerektiği ile ilgili beklentileri olduğunu görüyorum. Ben de özünü, omurgasını çok kırmadan bozmadan bir kadın erkek ilişkisinin evrelerini anlatan bir oyun yapmaya evrildim. Oyunu bütün kültürel Doğu-Batı kodlarından arındırarak kurguyu kadın erkek ilişkilerindeki tepkiler, neden çatıştıkları ve hep ne seninle ne sensiz durumu üzerine bir klişeye oturttum. Kronolojiye dokunmadık. İlişkiye başlıyorlar, birlikte yaşamaya başlıyorlar, evleniyorlar, çatışmalar başlıyor, ihanet korkusu başlıyor ve ilişkinin bitip bitmediği açık olan bir sonu var. Oyunda kadın evlenmek istiyor, kadın ihanete uğruyor, şüpheleniyor ve ayrılmak istiyor. Bu bende bu oyunun kadın merkezli bir oyun olduğu düşüncesini de uyandırdı. Kadının merkezdeki özne olduğu bir oyun olduğunu düşünüyorum.
Ben de kadının erkeklerden dolayı yaşadıklarını kadını odağa alarak anlattığını düşünüyorum.
Ateş: Buna birlikte bilerek karar verdik. Özellikle Hatice’nin tiradı (Aşk bir yolculuğa benzer. Her yolculuk ayrıdır aslında. 3 sene önce eli elimizin içindeydi ama şimdi nerede? Sadece izi kaldı) orijinal oyunun başında yok. Ben onları Hijyenik Aşklar, Sevişmeler Hüzünbaz Sevişmeler’den toparlayarak oraya koydum. Hatice mutsuzken birisi gelip elini tutuyor, bir aşk başlıyor ve oyunun sonunda yine başladığı yere geliyor. Özne olarak kadını alıyoruz. Doğu-Batı meselesinden uzaklaştırarak kadın-erkek cinsiyet klişeleri üzerinden temiz, berrak bir kurgu yaptık ve oyun bizim oldu.
“Mümkün olduğu kadar “tiyatro yapmadan” sıcak anlara dayalı bir oyun olsun istedik”
Oyunun belli bir frekansta akan bir temposu var ve sürükleyici özelliği ile izleyiciyi hep oyunda tutuyor.
Ateş: İlişkiden kronolojik kesitler sunuyoruz ve bu gündelik, sıcak dille oynansın istedik. Mümkün olduğu kadar “tiyatro yapmadan” sıcak anlara dayalı bir oyun olsun istedik. Seyirciye 50 dakikada bu hikayeyi vereceğiz ve finalde de aşk şudur, budur demeden bitireceğiz dedik. Ey insanlar “Aşkı tarif etmeye kalkmayın. Büyük büyük şovlar yapmayın. Elinizdekinin değerini bilmek, emek vermek ve sürdürülebilir kılmak esastır. Çünkü içine etmek en kolayıdır.” diyoruz.
“Elinde bir şey varsa onun içine etmeden ona tutun”
Oyunda aşkın insanın ayaklarını yerden kesen ilk zamanları, aşkın olgunlaşma süreci, evlendikten sonra aşkın insan hayatındaki seyri gibi aşkın farklı dönemler ve hallerdeki durumuna da bakıyorsunuz bu oyunda. Evlilikle aşk arasındaki bağlantıyı da iki insan üzerinden görüyoruz. Bazen komik oluyor bazen trajediye dönüyor.
Ateş: Aşkın tanımlamalarına girersek durum çok çetrefilleşir ve yapamayacağız diyor oyun aslında. Kadın da erkek de (insan çok katmanlı bir varlık ya) girdiği her ilişkide başka dinamikler oluşur. Örneğin Osman X kişiyle birlikteyken başka bir damarını-katmanını görüyoruz Y kişiyle birlikteyken başka bir şey görüyoruz. Biz de onun için aşk, bunun için aşk nedir gibi tanımlara sokmanın haybeden konuşmalar olduğunu düşünüyoruz. Elinde bir şey varsa onun içine etmeden ona tut. Aşkı devam ettirmek en zor şey.
Ateş: “Benim için en önemli konu güven duygusudur. Aşkta kadın bir bakışından anlamanı bekler, katmanlı olmanı bekler, ince-kibar olmanı bekler”
Tezcan: “Bence aşk aniden geliyor ama onu sürdürmek sonsuz bir çaba halidir. Aşk çok emek ister, bakım ister ve kıskançtır. Aşkı evlilikle bağdaştıramıyoruz.”
Sizlerin aşka bakışınız ile bu oyundaki aşk tecrübesi arasında nasıl benzerlikler veya farklılıklar var. Oyuncu oyunda role girer, sahnede oynar ama kendinin de bir düşüncesi vardır.
Ateş: Ben oynadığım adamla kendi hayatımda hiçbir benzerlik görmüyorum. Benim için en basitinden ilişkiden en ciddi ilişkiye kadar en önemli konu güven duygusudur. Ben sevdiğim insana güvenemeyebilirim ama güvendiğim insanı severim. Ben erkek olarak bir ilişkiye girdiğimde ona güven duygusunu eksiksiz hissettiririm. Oynadığım adam ise çok öyle birisi değil. Osman olarak baktığımda oyundaki bu adam karakteri (klişe erkek davranışına sahip) ile çok sıkıntılarım var.
Tezcan: Aşk meselesinde klişelerden yola çıkıyoruz. Bence aşk aniden geliyor ama onu sürdürmek sonsuz bir çaba halidir. Aşk çok emek ister, bakım ister, kıskançtır. Aşk geldi gözlerimizi kapatalım ve yaşayalım gibi olmuyor. Sevgili kalma hali evlilikten sonra korunamıyor çünkü o emek, çaba ortaya konamıyor. O yüzden aşkı evlilikle bağdaştıramıyoruz. Ben dışarıda herkese kibar görünmek için üstün gayret sarfederken evdeki kişiye veya hayatımızı paylaştığımız insana kötü/kaba davranma lüksünü nereden bulduğumuzu çok düşünüyorum. Ben sana güzel görünmeye çalışırken neden evdekine güzel görünmeye çalışmıyorum? Esas meselenin özü buradadır. İnsanlar bunlardan vazgeçtiği için aşklar da ölüyor.
Bireysel baktığımda herkesin gözünde “Aman benim de başıma geldi bu.” dendiğini çok duyuyoruz. Oyun çok kronolojik gidiyor. Biz Osman ile bu konuyu provalarda çok konuştuk. Ben kendim istesem bile evlenme teklifini karşıdan beklerim. Bazı durumlar yaratırım ki en sonunda bana evlenme teklifi yapmak zorunda kalır.
Ateş: “Ben söyledikten sonra yapmanın ne kıymeti var” derler ya. Kadın bir bakışından anlamanı bekler, katmanlı olmanı bekler, ince-kibar olmanı bekler. Erkek ona cevap veremeyince adeta erkeğin hayatını “cehenneme çevirir”. Bu da kadın klişesidir.
Tezcan: “Bizim uzun yıllara dayanan arkadaşlık ve iş ilişkimiz vardır. O da bizi çok besler, olumlu anlamda etkiler. Biz hem sahnedeyiz hem de yeni oyun çalışıyoruz.”
Sizin hem uzun yıllara dayanan bir arkadaşlığınız ve dostluğunuz hem de sahne paylaşımınızın olduğu için bu rolü başka iki oyuncudan daha samimi ve gerçek bir yaşanmışlık gibi oynadığınızı düşünüyorum. Hayattaki kişisel ilişkilerinizin bu oyuna etkileri nedir?
Ateş: Sıcaklık, samimiyet oyuna yansıyor.
Tezcan: Seyirci 50 dk ve bir barda ayak üstü izliyor diye daha az emek harcandı gibi de algılanmasın. Bizler oyuna büyük bir değer vererek yaklaştık, Osman dramaturjisini yaptı, metni kısalttı ve gerekli emeği verdik. Bizim uzun yıllara dayanan arkadaşlık ve iş ilişkimiz vardır ve o da bizi çok besler, olumlu anlamda etkiler. Benim sahnede başıma ne gelirse gelsin Osman’ın arkamı toplayacağından eminim ve güvenle yaslanabileceğim birisi olması çok önemlidir.
Ateş: Gündelik tempo ve dinamizm olacak dedik ve dramatik meseleden uzak, tiyatro -miş gibi olmaktan büyütmekten uzak olacak diyerek yola çıktık. Bu da prova demek, herşeyin doğal olması gerekirdi ve tiyatro tiyatro olmasın diye özel gayret gösterdik.
Masa başında çok fazla çalışma yaptık. Metin analizi, sahneler, kronolojik yapıyı çalıştık. Duygunun ve çatışmanın da çok doğal bir yerden gelmesi gerekiyordu.
Tezcan: Hayal kurma süreci (3.Kat S.S.), oyunu çalışma ve prömiyer 4 aya yayılan bir süreçtir. Biz sürece geniş çaplı bir hayalin gerçekleşmesi olarak bakıyoruz. Bu oyun ilk adımımızdır ve insanların aktif izleyici yerine geçmesini sağlayacak ikinci oyun üstüne çalışmalara da başladık. Shakespeare uyarlaması bir dolantı komedisi hazırlıyoruz. Hem sahnedeyiz hem de yeni oyun çalışıyoruz.
İnan: “Ocak itibarıyla bir yurtiçi turne, bir Türkiye ve bir de yabancı ülke planımız var. Bir de Kıbrısta çok iyi otellerde oyunu sahneleme planımız var”
Tezcan: “Gönüllülük esası, mutlu ve huzurlu bir yapıda, ortamda çalışmak bizim önemli prensiplerimiz arasındadır.”
Oyun Lefkoşa Surlariçi’ndeki Holly Stone Performans Merkezi Lefkoşa’da sahneleniyor. Diğer şehirlerdeki izleyicinin de oyunu izleyebilmesi adına başka yerlerde de oyunu sahneleme düşünceniz var mıdır?
Duygu İnan: Aralık programından sonra Ocak itibarıyla bir yurtiçi turne, bir Türkiye ve bir de yabancı ülke planımız var. Bir de Kıbrısta çok iyi otellerde oyunu sahneleme planımız var. Bizler kararlarımızı üç kişi olarak alıyoruz ve bu aldığımız kararlarda, uyguladığımız arka planda mutlu, huzurlu olmak temel bakışımız. Endişe duymadan canımız nasıl istiyorsa öyle ilerlemeyi istiyoruz.
Tezcan: Bazı imzaların atılması, sözleşmelerin imzalanmasından ziyade bizlerin birlikte, mutlu bir şekilde ilerleyerek iş yapması bizim için önemlidir. Keyfimiz yerinde ise, mutlu isen, huzurlu isen verimli bir şekilde bunu sahneye yansıtırsın. Birisinin zorlamasıyla yapılacak bir şey değildir. Gönüllülük esası, mutlu ve huzurlu bir yapıda, ortamda çalışmak bizim önemli prensiplerimiz arasındadır.
Tezcan:“Yarışmacı bir yerden değil çoğalmacı bir yerden yaklaşarak ilerleyeceğiz. Yeni mezun olan gençlerin kendilerini var edebilecekleri bir alan da açma niyetindeyiz”
İnan: “3.Kat geçen hafta prömiyerle doğdu. Şimdi biz o tatlı bebeği istediğimiz gibi büyüteceğiz”
Bir resmi kurumda tiyatro yapmakla özel tiyatroda tiyatro yapmak arasında farklar olduğunu ve özelde daha özgür bir şekilde tiyatro sürecinin ilerlediğini düşünenlerdenim. Özel tiyatroları çok önemsiyorum. Sizin hem genel olarak hem de Kuzey Kıbrıs’ta tiyatronun kamu kurumları ile ilişkisi üzerine görüşleriniz nedir?
Tezcan: Potansiyellerin kullanılması önemlidir. Üç kişinin biraraya gelmesi burada bu oyunun oynanmasına, insanların Holly Stone’de ayakta içeceklerini de içerken bir oyun izlemesine vesile oldu. Bunu da senin söylediğin gibi yarışmacı bir yerden değil çoğalmacı bir yerden yaklaşarak ilerleyeceğiz. Kamu kurumları altındaki tiyatro da çok değerli tabi ki. Biz çoğalarak da büyüyerek de devam etmek için çaba harcıyoruz. Yeni mezun olan gençlerin kendilerini var edebilecekleri bir alan da açma niyetindeyiz. Profesyonel olarak mesleklerini yapsınlar ve buradan ekmek parası da kazansınlar istiyoruz.
Ateş: Bizim belirlediğimiz program çerçevesinde oyun çıkarmak, ekibe ihtiyaç doğrultusunda eklemeler de yapmak vesilesiyle nitelikli projeler üreterek ilerleme hem keyif hem de huzur veriyor. Daha çabuk ilerlemek (üstte birisi yok, bürokrasi yok) de mümkün.
İnan: Ben oyun gecesine kadar provayı izlemedim. Kendi alanımla ilgilendim. İşi en iyisine bırakacaksın ve işine karışmayacaksın. 3.Kat geçen hafta prömiyerle doğdu. Şimdi biz o tatlı bebeği istediğimiz gibi büyüteceğiz. Adımızda sahne sanatları olduğu için belki de tiyatro ile sınırlı kalmayacağız.