Kadınları vururlar!

Dünyanın her yerinde “kadın olarak doğanlar ve kadın olanlar”a her türlü şiddet uygulanıyor. Derece derece, doz doz, kibarca veya haşince, devlet eliyle ya da kişilerce... Bazen yakın olduğunuz, çoğu zaman hiç tanışmadığınız, kelam kesmediğini

 

 

Dünyanın her yerinde “kadın olarak doğanlar ve kadın olanlar”a her türlü şiddet uygulanıyor. Derece derece, doz doz, kibarca veya haşince, devlet eliyle ya da kişilerce... Bazen yakın olduğunuz, çoğu zaman hiç tanışmadığınız, kelam kesmediğiniz erkeklerce...

Şanslıyız, artık eski zamanlar yok… Geçmişte, saldırıya uğrayan kadınlara, küçük feminist gruplarlar destek olurdu. Şimdilerde, yazan, çizen, bilinçli ve hümanist sivil erkekler de bu tip saldırılarda karşı hücuma geçiyor.

Tabii yasalara ve daha fazla hukuka inanan bir kişi olarak, geçmişte olduğu gibi konuyu adalete götüreceğim. Bu konuda iki deneyimim var ve ikisinde de davayı kazanmışımdır. Bu ülkede çoğu şey bitmişse de bazı değerler yerinde durmaktadır. Bizler zaten bu Kıbrıslı değerlerinin bekçisiyiz.

                                                                   ****

8 Mart 2011 tarihli Medya Dergisi’nde “Medya’da ve Politika’da Kadın” başlıklı bir makalem yayınlanmıştı. Bugünkü yazımla doğrudan ilişkili olan bir bölümü veriyorum:

 

Kadınların bu iki alanda yaşadıkları en büyük sorunlardan ilki, kadınların “zayıf” ve kolay saldırılacak insanlar gibi görülmesidir. Erkekler, “güç” dengesine dikkat ederler hemcinsleri ile fikirleri uyuşmadığında takındıkları tavrı kadınlara uygulamazlar.

Medya ve politikada yer alan kadınlara “bel altı vurmak” geleneği yaygındır. Dürüst bir münakaşadan kaçınılır. Yanıt veya eleştiri yerine, cinselliği çağrıştıracak imalar yapılır, küfürler savrulur. Kadınlar korkutularak susturulmak istenir.”

                                                                          ****

Alihan isimli bir kişi, kaybedecek bir şeyi olmadığından olacak, kendisini “yürü ya kulum” misali destekleyen çevrelere hoş görünmek güdüsüyle olacak, 7 Ekim tarihinde yayımlanan “Leyla Zana’nın Onurlu Dönüşü” makalemi bahane ederek, bana milliyetçi salvolar atmış... Hızını alamamış, yaşını başını almış olsam da kadın olduğumu fırsat bilerek bel altı vurmuş. Anladık da, Kürtleri düşman gören ve görenlerce desteklenen aşırı milliyetçiler, adabıyla yazı yazamaz mı?

Elbette benim yazıma karşı söyleyebilecekleri fikirler olabilir. Ama nerde böyle kafalar? Yazının konusu da yazan da kadın olunca iştahı kabarıp “cinsel” imalı hakarete geçmiş.

                                                                   ****

Ben bu hakaretlerden habersizken, yazıyı gören gençler, Mutlu ve Bilge’ye haber vermişler... Sosyal medyada kıyamet kopmuş. FB’de tartışma başlamadan söz konusu hakaret yazısı için haber sitesi 11 kişi tarafından tıklanmışken, 3-5 saat içinde 700 küsur kişi tarafından tıklanmış.

İnsan binlerce kişi tarafından desteklendiğini görünce öfke ve sinirden arınıyor.

Bu olayın ardından üç değişik TV kanalında bu konu irdeleniyor. İzleyiciler de bana bu iğrençliğe isyan ediyor. Bu şahsın Eğitim Bakanlığı Basın Danışmanı olduğunu da öğrenip isyan ediyoruz. Kimler getirmiş onu oraya?

YENDİDÜZEN editörümüz, bu tip yazıları dikkate alan yazılar yazmazken bu geleneğini bozuyor. Genç Kişmir’in, bu olayı “Kıbrıslılık değerlerine, kültürüne” saldırı olarak yorumlamasından duygulanıyorum.

Tabii FEMA (Feminist Atölye) tarafından kaleme alınıp Yenidüzen’de yayınlanan

“Cinsiyetçi ve Ayırımcı Yayınlara Dur De” bildirisi benim için çok değerli.
Bu bildiriyi paylaşıyorum sizinle:

Bu davet, Sayın Fatma Azgın’a Leyla Zana ile ilgili yazdığı bir yazıdan dolayı, korkunç ve edepsiz bir dille saldıran Alihan Pehlivan için de geçerli. Alihan Pehlivan, fikri düzeyde yürütülmesi gereken bir tartışmayı sürdürecek bilgi ve donanıma sahip olmayan her maço köşe yazarı gibi ifade etmek istediği görüşü küfür içeren cinsiyetçi cümlelerle dile getirmiş; köşe yazarı olmanın gerektirdiği kamusal sorumluluğu unutarak Fatma Azgın nezdinde tüm kadınlara hakaret etmiştir. Alihan Pehlivan’a, bir gazetede kaptığı köşenin kendisinin şovenizm ve kabadayılıkla bezenmiş ideolojik seyirmelerini okuyucuya boşaltmanın mecrası olmadığını hatırlatırken, ayrımcı, ırkçı, cinsiyetçi yayınları engellemek konusunda büyük hassasiyet gösterdiğini bildiğimiz Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin de bu gidişata “dur” demek için daha çok çaba göstermesini rica ederiz.

* * *
Bu adanın temel taşı insanlar var oldukça kim korkar Ali’den ondan bundan?

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri