Kafa yapısının değişmesi mutluluktur!

Serhat İncirli

Bazı gerçeklerin kabulü için, kesinlikle bazı kafaların değişmesi şarttır…
Mesela mı?
Mesela, yaşlılara hizmet…

-*-*-

KKTC’de bu konu kelimenin tam anlamıyla çağdaş medeniyet seviyesinin en gerisindedir…
Tıpkı enflasyonumuz gibi!

-*-*-

Yaşlıların bakıma, sosyal anlamda ilgiye, sevgiye ihtiyacı vardır ve bu onların en büyük haklardır…

-*-*-

Eski kafa, “anneye babaya sen bak” öğretisi üzerine kurulmuştur…

-*-*-

Bu konuda eşsiz bir ablam olduğu gerçeği ötesinde, bu konu, günümüzdeki ekonomik karmaşa ve yoğunluk içerisinde her evlada aynı şansı tanıyamayabilmektedir…

-*-*-

Bu ülkede, sayıları, maliyenin maaş bordrolarından belirlenebilecek çok ciddi sayıda devlet emeklisi ve sayıları sosyal sigortaların maaş bordrosundan belirlenebilecek en az onlar kadar da sigorta emeklisi bulunmaktadır…

-*-*-

Yapılacak dev bir çalışmayla – bu insanların gerekirse evlerinde, gerekirse özel mekanlarda (modern yaşlı bakım evleri) bakımları sağlanmalıdır.
Nasıl mı?

-*-*-

İşte “dev çalışma” dediğimiz budur…
Bu çalışma, verilecek en üst seviyede ve kaliteli bakımın nasıl finanse edileceğini de içerecektir…

-*-*-

Dünya’da çok ciddi örnekleri vardır…
İngiltere’de, en modern bakım evlerinde kalan yaşlıların devlet ya da özel emekli maaşları bir şekilde bu masraflara aktarılmaktadır…

-*-*-

Varsa, örneğin konutları satılmakta, o konutun parasıyla en üst seviyede ve kaliteli bakım söz konusu olabilmektedir…

-*-*-

Bu sistem yaratılırsa, yaşlıların çok daha iyi ve sağlıklı bir ortamda yaşamlarının son demlerini geçirmeleri sağlanabilir!

-*-*-

Mesele hayırlı veya hayırsız evlat meselesi değildir!
Örneğin, varsa evleri satılır dedim ya!
Eğer kafalar değişmezse, mevcut kafa yapımız, o evin miras olarak yutulması vahşiliğini ya da ekonomik tavrını içerdiğinden, “nedir be senin dediğin?” diyenleri işitir gibiyim…

-*-*-

Evet, kafalar değişmelidir…
Kıbrıs meselesinde el milyon kez yazdım, elli milyon kez yazmaktan da geri durmayacağım…
“Irkçı ve nefret içeren” inanç yapısının değiştirilmesi, çok önemlidir…
Ama mevcut düzenden nemalanan kesim ya da kesimler, bu yapının değişmesi ve Kıbrıs sorununun çözülmesi halinde, nemalanamayacaklarını çok iyi bildiklerinden, eski kafaların, eski zihniyetlerin devamı adına ciddi kamuoyu baskısı ve toplum mühendisliği uygulamaktadır…

-*-*-

Oysa herkes çok iyi bilmektedir ki; Kıbrıs’ta, Kıbrıslıların siyasi sorunu çözmesi, çıkarcı – hırsız ve işgalci mantığın ortadan kaldırılması halinde kesinlikle mümkündür…
Kıbrıslıların paylaşamadığı veya paylaşamayacağı bir şey yoktur!
Paylaşamayanların Kıbrıslı olmadığını apaçıktır ve apaçık olan bir başka gerçek de, kontrolün onlarda olmasıdır…

-*-*-

Burada konu veya obje sadece Türkiye değildir!
Rum egemenler, Amerika, İngiltere gibi ülkeler de aynı pozisyondadır…
Ve eğer onların işbirlikçisi “Kıbrıslılar” kafa yapısını hala “Türk ve Elen milliyetçiliği” kokuşmuşluğunda sürdürürse, sorunun çözümü de o kafaların maddi zenginleşmesine bağlı olur!

-*-*-

LGBTI + meselesine bakış da “kafa yapısı” meselesidir…
Din veya kültür yapısına bağlayıp, “aile kutsaldır”la ilerleyip bu konuyla ilgili olarak, “kafa yapısını değiştirmeksizin” sağlıklı yorum beklemek, çok geride kalmıştır…

-*-*-

Mesela, Türkiye’de ağır abilerin, Eurovision Şarkı Yarışması’nı kazanan sanatçının cinselliğini tartışması çok komik geliyor…
Avrupa’da bunu kimse tartışmaz…
Herkes, yaptığı işle, ürettiğiyle, sanatıyla, mesleğiyle vardır…
Ekmek derdidir önemli olan…
Ve herkesin cinselliği kendi özelidir…

-*-*-

Kısacası diyeceğim şudur; kafa yapısı değişirse, bunun mutluluktan başka vereceği hiçbir şeyi de olmaz!
Bilmem anlatabildim mi?


Ahmak olma, gandırmasınlar seni!

Dedem öyle derdi!
Ahmak olma!
Olursan gandırırlar seni!

-*-*-

Kimse kandırılmak istemez tabii ki!

-*-*-

Bir İskoç ve bir İngiliz trafik kazası yapmışlar!
Yani kullandıkları otomobiller çarpışmış!

-*-*-

Polis çağırmışlar!
İskoç, “kardeşim, dert etme, gel şurada bir pub var, içelim, rahatlayalım, polis gelince mesele çözülür” demiş!
İngiliz kabul etmiş!

-*-*-

İskoç, “arkadaşa bir viski” demiş.
İngiliz içmiş!
İskoç, “bir daha” demiş, İngiliz O’nu da içmiş!
Bir daha, bir daha derken dördüncü duble bitince polis gelmiş!

-*-*-

Polis hemen sormuş, “alkollü olan var mı?”
Tabii ki İngiliz, “polis kardeş kazadan sonra içtim” diyememiş!

-*-*-

Böyle bir durum varsa, polis gelecekse, ahbap olmak istiyorsan, karşındaki içmeden sen vira viskiyi götürüyorsan, demek ki ahmaksın canım!

-*-*-

Sorun mu çözülecek?
Aranızda sorun mu var?
Küsmeye gerek yok, tabii ki oturun, kahve için, çay için ama oyuna gelmeyin!
Ancak oturun lütfen!
Korkmadan!
Kandırılmadan!

-*-*-

Üstelik haklı olduğunuzdan da eminseniz hiç korkmayın!


Kafa karıştırmanın hedefi nedir?

Ya bunların kafası karışık, ya da aralarında zerre kadar doğru ve dürüst bir ilişki yok; ya da çözümsüzlük için oyun oynuyorlar.

-*-*-

KKTC Cumhurbaşkanı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, Anadolu Ajansı’na bir yazı yazdı…
Ve dedi ki, “… Kıbrıs Türk tarafının özden gelen egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü tanınmadan… Kıbrıs’ta herhangi bir resmi sürecin başlaması mümkün değil…

-*-*-

Bu ne demektir?
De demektir ki, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü tanınacak, sonra masaya oturacağız!

-*-*-

Ersin Tatar da, TAK Ajansı’na, “… Holguin’e müzakerelerin başlaması için egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü noktasında bir şey yapılması gerektiğini anlattık…” dedi…
Bu da tamamen aynı duyguların ifadesidir, “masaya oturmak için ön şart koşmaktır…”

-*-*-

Kıbrıs Gazetesi’nde, hem Ak Parti yönetimine, hem Tatar’a, hem hükümete yakın bir köşe yazarı kardeşimiz ise ısrarla “egemen eşitlik ön koşul değil” diyor!

-*-*-

Ya anlatamıyorlar, ya anlamıyorlar, ya da her ikisini birden ortaya koyup, çözümsüzlüğün devamı adına resmen “maskaralık” yapıyorlar!
Herkesin de kafasını karıştırarak tabii ki!

Sadece ülkemizin değil, Türkiye adına katıldığı Avrupa çapındaki yarışmalarda da çok ciddi başarılara imza atan Bora Altıntaş’ı dün ilk kez Turkcell’in Lefkoşa’da Rüstem Kitabevi’nde düzenlediği 5G tanıtım etkinliğinde yakından görme şansımız oldu… Turkcell Türkiye’nin Genel Müdürü Ali Taha Koç ve KKTC Genel Müdürü Murat Küçüközdemir de, tanıtım etkinliğinde, BMX sporcusu Bora Altıntaş’ın sosyal medyada milyonlarca kişi tarafından izlenen videolarının 5G ile daha hızlı ve daha kolay paylaşılacağını anlattı… 5G resmi anlamda 2028 yılında devreye sokulacak… Daha erken olamaz mı? Olmalı… Bu arada belirtelim, herkes tabii ki cep telefonu ücretlerinden şikayetçi… Şu anda 4,5G kullanıyoruz ve 5 G, 4.5G’nin süratinin on katı hızlı olacak…