Hani şimdi neredeler?
Yolunu bulanlar...
Yoldan çıkanlar...
Yola getiremediklerimiz (!)
* * *
Bu yolları bin bir şaşaayla açmıştık.
Törenle!
Marşla!
Nutukla!
Her bir açılışı özel bir güne denk getirerek ve bayramlara bayram ekleyerek.
Ya 15 Kasım...
Ya 20 Temmuz..
30 Ağustos da bizim, 29 Ekim de!
“Sonsuza dek yaşayacak” naraları atılırken, bir kurdelenin gerisine dizilmişti boy boy bakanlar...
Poz vermişlerdi, endam endam.
Anadolu’dan yol bağlamış gelmişti misafir devlet erkânı...
Çarşıda makas kalmamıştı.
* * *
Sahi kim yaptı bu yolları?
Her yağmurda yamuluyor.
Köprüler devriliyor, asfalt yarılıyor, altı oyuluyor.
İçi dışına çıkıyor memleketin (!)
* * *
“Yol çöktü, köprü yıkıldı” diyor gelip geçenler.
Asfalt savruldu.
Un ufak eridi, aktı.
Izgarası mı eksik, eğimi mi şaştı?
Gölet gibi yollarımız(!)
Kendini bırakıyor, suyu bırakmıyor.
İnsana değil de ördeklere yapılmış gibi; hani eskilerin deyimiyle “kağıt helva” misali!
* * *
Şimdi neredeler, bu mühim yolları “etap etap” açanlar!
Hepimizi “yolanlar” neredeler?
İhalesi büyük, bütçesi kabarık, töreni bol yollarımızın kahramanları kimler?
* * *
Kesik kurdeleler kaldı geride...
Yamuk, yumuk, çökük yollar...
Ve uzaktan BAKANLAR (!)
Bir de o güzel şarkı...
“Köprüden geçemedim...”