Bir yerlerde kahve içecek olsanız Mehmet Efendi-Con? diye sorulur oldu artık… Con sorusunun altında diğer yerel kahve markalarımız da var aslında…
Neden?
“İçtiğim kahveden kahve tadı alamıyorum çünkü…” denir Mehmet Efendi içenler tarafından… “Eskiden daha içilir haldeydi ama son zamanlarda içilmez artık bizim kahveler” denir… Belki de haklılar bilemiyorum çünkü ben Türkiye’den gelen kahveyi içemiyorum hâlâ… Milliyetçilik anlamında değil tabii… Ben koyu kahveyi içemiyorum. Belki benim ‘ağız tadıma’ daha uygun gelebilir bizim kahvelerimiz, Mağusa Oza dışında… Mağusalılara hayranım bu yüzden başka kahveyi ‘kahve’ saymadıklarından…
Neyse, konumuza gelirsek; kahvede olduğu gibi diğer ürünlerde de yerli üretime çok fazla katkıyı sağlayamıyoruz ne yazık ki!..
İthal ettiğimiz temizlik malzemelerinin yerine geçecek yerli üretimimiz olan temizlik ürünleri var oysa… Yine ithal süt, meyve suyu yerine geçen, bazen aksi durumlar yaşansa da belki de daha iyisi olan Koop ürünlerimiz var. Hele bir Alnar’ın nar suyu var ki olağanüstü… Neredeyse nar sıkılmış, şişenin içine doldurulmuş gibi… Katkı maddesi çok az. Bloom’un portokal suyu harika… Bu sıcak günlerde o kadar serinletici, ferahlatıcı ki…
Yine Koop’un dondurması var… Bir de Mardo. O kadar kaliteli bir dondurma ki… İthal dondurmaların en iyisiyle boy ölçüşebilir. Birçok ürünümüz veya neredeyse hepsi ithal ürünlerden daha ucuz… İthal ürünlerin daha pahalı olması da olması gerekendir çünkü benzeri yerli üretim yapan üreticileri korumak için kapitalizmin öncülüğünü yapan ülkeler bile bu konuda önlemler alırlar. Kendi üreticisini korumak ülke politikası haline gelmiştir.
Şuna gelmek istiyorum; Evet biz de ne yazık ki Bulgaristan’ın parasının değerinden bile düşük değere gelen TL’yi kullanıyoruz. Bulgarlar Türkiye sınırını geçip sınıra yakın yerlerden alışveriş yapıp ülkelerine dönüyorlar… Bir zamanlar Bulgaristan’a geçip gidenlerin alaylarını hatırlayınca insan, acı acı gülümsüyor… TL’nin erimesinden dolayı Kıbrıs’ın güney-kuzey geçişlerinde yön değiştiren akım gibi… Hiç olmazsa diyorum, bu TL’yi kullansak bile en azından kendi üreticimizin ürettiği ürünleri almaya gayret edelim… Değerini tümüyle kaybetmiş TL’nin en azından iç piyasada dönüşümü üreticinin daha fazla üretmesini sağlayacak.
Artan üretim ekonomimizin daha fazla kendi kendine yeter hale gelmesini sağlayacak.
Ama diyebilirsiniz ki “çok kaliteli değiller… İşimizi yapmaz, tadını almayız…” Yukarıda yazdığım gibi ithal ürünlerden daha kaliteli ürünlerimiz olduğu gibi doğru, kaltesinin artması gereken ürünler de var. Mutlaka bu durumun da bir nedeni vardır; İstediği ürün kalitesini yakalamak için daha fazla maliyete gereksinim vardır, yani daha fazla paraya… İşte o zaman da görev yine tüketiciye düşüyor. Daha fazla kaliteyi yakalamak için daha fazla o ürüne destek çıkmak.
O zaman da kalite artmıyor mu? Gerekçesi kalmadı mı? Destek çekilir o zaman ama başaramayanlar yanında mutlaka aranan kaliteyi yakalayan da çok ürün markası oluşacaktır.
Bir günlük Malibu…
En son ne zaman gitmiştim hatırlamıyorum… Sadece 1 gün için Karpaz tarafında, Yenierenköy’deki Malibu Otel’e gittik. Denizi pırıl pırıl, harika bir yer… Hatırlıyorum; Malibu’nun olduğu yerin sahibi Kıbrıslı Rumu Kıbrıs’ın güneyindeki köyleri gezip Gazeteye yazdığım dönemde Paramal köyünde bir kahvehane işletirken bulmuş, Malibu’nun şimdiki sahiplerine selamını getirmiştim. Malibu’ya sadece bir gün için son gittiğimiz öğleden sonra akşama kadar denize girip o tertemiz suda kulaç atıp, sarı kumlarında güneşlenirken gecesi hava bozdu. Şimşekler, gök gürültüleri, sabaha kadar yağan yağmur… Giden elektrikler, devreye girmeyen jeneratör, bütün gece çalmaya devam eden tesisin alarmı… Bir türlü susturulamıyor… O gece uyuduğumuz söylenemez… İşletmedeki bu talihsizliklere! rağmen sabahleyin yeniden açan güneşle birlikte denizen o tertemiz görüntüsü çekti bizi yine ılık sularına… Bütün gece yağan yağmurla nemli hale gelen o sarı kumlar birkaç saat sonra yağmur suyunu tamamıyle yutarken o bulunmaz yer tekrar eski yaz havasına dönüşüyor. İşletme, o kadar yıllık tecrübeyi kaliteye aktarabilse Malibu, ülkenin en bulunmaz tatil yerlerinin başlarında gelecek diyebilirim.
Ülke hali…
Hayvan Üreticileri eylem yapıyor… Polis, üreticilerin önüne yığılmış, bir ara arbede yaşanıyor… Polis ve üreticiler karşı karşıya… Hayvan üreticilerinden birinin karşıdaki polislerden birine yakınışı kameralara yansıyor; “Sen ne saldırın be ama, sen da hayvancısın” diye… Ülke manzaralarımızdan biri daha!..
İşgal et, senin olsun!
Kuzey Sahil Yolu üzerindeki araziler, özellikle deniz kenarları talan edilmeye devam ediyor… İsterseniz denizin tam kenarına kondurulmuş veya inşaatı devam eden betonlar, isterseniz teneke evlerden veya karavanlardan oluşan çirkin bir karmaşa… “Kapanın yanında kalıyor” anlayışı devam ediyor.
Birçok insan, hayatının büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için heba eder.
Richard Wilkins