Kyriacos Kiliaris/ Voice of the Island
Geçtiğimiz hafta adanın her iki tarafındaki basın örgütlerinin düzenlediği değişim programı tamamlandı. BASIN SEN, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği (KTGB) ile güneydeki Kıbrıs Gazeteciler Birliği tarafından düzenlenen program çerçevesinde, iki taraftan karşılıklı olarak 7 genç gazeteci bir hafta boyunca kuzeyde ve güneyde bir medya kurumunda çalıştı. Söz konusu gazeteciler bu bir haftanın sonunda kendi toplumlarına dönüp, orada çalışmanın nasıl bir şey olduğuna ilişkin deneyimlerini medya aracılığıyla kendi toplumlarıyla paylaştılar.
Değişim programı çerçevesinde bir hafta boyunca Yenidüzen’de çalışmış olan Politis gazetecisi Yorgos Kakuris deneyimlerini Voice of the Island’la paylaştı.
Kakuris “Doğrusu Yenidüzen’deki meslektaşlarımı daha önceden tanıdığım için bu olayı çok çarpıcı bir değişiklik olarak yaşamadım. Fakat onların günlük hayatını yakından izleme fırsatım olmamıştı bugüne kadar” sözleriyle konuya girdi.
Kıbrıslı Türk bir gazetecinin günlük hayatının kendisininkinden farklı olmadığını söyleyen Kakuris, meslektaşlarını yakından takip etme fırsatını çok faydalı bulduğunu söyledi. “Meslektaşım Meltem’le Kıbrıs Türk Meclisi’nin bir oturumunu izleyebildim. Ayrıca Kıbrıslı Türk gazetecilerin bir bilgiyi nasıl değerlendirip kullandığını doğrudan görebildim” şeklinde devam etti.
Devamında bunlardan daha önemli bir kazancı olduğunu söyleyen Politis gazetecisi, “genellikle Kıbrıs Rum medya araçları, Kıbrıs sorunuyla ilgili haberlerin dışındaki Kuzey Kıbrıs haberleri ile ilgilenmiyorlar. Fakat oradaki meslektaşlarımızın günlük hayatın konularına dair haberler peşinde koştuğunu görünce, Kuzey Kıbrıs’ta hayatın Kıbrıs sorunu ve siyasetçilerin açıklamalarından ibaret olmadığını anlıyor insan. Mesela bir meslektaşım hastanelerdeki sorunlarla uğraşırken bir diğeri halk pazarında yoksul insanlarla röportaj yapıyordu.”
Yorgos “bu süreç içinde herhangi bir olumsuz deneyimin oldu mu?” şeklindeki soruma şu sözlerle cevap verdi: “Maalesef dilin ne kadar büyük bir engel olduğunu anladım. Bu bir hafta boyunca çalıştığım insanlardan bazılarıyla sadece birkaç kelime ile anlaşabiliyorduk. Mesela bir meslektaşımla, İngilizcesi yeterli olmadığı için, bir avuç kelimeyle konuşabiliyorduk… ben birkaç Türkçe kelime öğrendim, meslektaşım da birkaç Yunanca kelime… Ama öte yandan insan şunu düşünmeden edemiyor tabi. Eğer ben bir hafta içinde hiç unutmayacağım birkaç kelime öğrenebilmişsem, bu demektir ki, iki toplumun birbiriyle günlük teması olsaydı dil meselesini kolayca çözebilirdik”.
Kakuris son olarak “Güven yaratıcı bir önlem olarak da değerlendirebileceğimiz bu değişim programı barış kültürünün bütün adaya yayılmasına katkı koyabilir. Ancak şöyle bir önerim de var. Bu tür etkinlikler için bir hafta yeterli değil. Ve bu programlara her halûkârda daha fazla gazetecinin katılması gerekir” diyerek programın tekrarlanması gerektiğinin altını çizdi.
Kaynağından izin alarak yayınlanmıştır