“Beka” diye bir kavram gündemimize girdi. Denizin ötesinden geldi, kıyılarımıza vurdu. Sözcüğün anlamı “kalıcılık” demek!
Tam da yaramıza dokundu.
* * *
Dünyadan kopuk, uluslararası toplum ve değerlerimizden uzak bu alt yönetim düzeninde kalıcılık yoktur.
İçten içe yıkılıyoruz.
Kim ki bu yapıyı kutsayarak kendine yaşam alanı yaratıyor, gençlerin çığlığı peşlerinden koşacak. Gün gelecek evlatlarının sesinden utanacaklar.
Gözlerime bıçak saplanıyor, eğitim için Avrupa’ya gönderdiğimiz gençleri okurken… Bu coğrafyanın, anılarımızı ve ayrılıklarımızı yasladığımız yer değil, geleceği kuracağımız ışıltılı bir bahçe olmasını istiyorum.
* * *
Doğa, Glasgow Üniversitesi’nde İstatistik öğrencisi, “Üniversiteye başlamadan önce de adaya gelmek istemezdim ama şimdi kesinlikle geri dönmenin bir seçenek olduğunu zannetmem” diyor.
“Adaya dönsem bile güneyde iş bulmayı düşünüyorum” sözleri haksız mı?
“Kendim için iyi ve güvende hissedeceğim bir gelecek düşünüyorum” diyen Zeka, genetik öğrencisi…
Ada, “Kendim için Kıbrıs’ta bir gelecek görmüyorum” derken, düğüm düğüm sözcükler…
Alara, Essex Üniversitesi’nde Siyaset ve Sosyoloji okuyor, “ya güneyde yaşayacağım” diyor, “ya da İngiltere…”
* * *
Ceren, Leeds Üniversitesi’nde biyoloji eğitimi alıyor, diğer yaşıtları gibi yurt dışında iş arayacağını yineliyor.
Manchester Üniversitesi’nde Ekonomi ve Finans eğitimi alan Berk, “Kıbrıs’ta yaşamak yakın gelecekte imkansız” sözleriyle derin bir kesik atıyor kalbimize…
Cambridge Üniversitesi’nde Kök Hücre Biyolojisi eğitimi yapan Mert, Kıbrıs’a dönüşü uzak ihtimal görüyor.
* * *
Tam bir eşikteyiz.
Varoluş ve özgürlüğe kaçış gibi gördüğümüz “güney” yerine, hepimizi bütünleyen bir ülke olmalı, Kıbrıs…
Karanlık ve zor günler diye savaşı anlatırlar, geçmişin tutsaklığında yaşayanlar…
“Savaş” tam da şimdi yaşanıyor, yeniden, bu topraktan doğan çocuklar, geri dönmeye korkuyorsa eğer… Barış ülkesine o nedenle ihtiyaç var. İçimiz kanıyor çünkü…