Kalkınma Bankası’nın eski yönetim kurulu başkanı, DP Lefkoşa Milletvekili Hasan Tosunoğlu geçtiğimiz Perşembe günü canlı yayın konuğumdu… Merkez Bankası’ndaki munzam karşılıkların ekonomiye kanalize edilebileceğini söyledi… Edilmesi gerektiğini savundu…
-*-*-
Bu gibi konularda hiçbir bilgim olmadığını rahatlıkla söylerim…
Ve sağımı, solumu incelerim…
Konunun bilenleri yorum yaptı mı?
Bakarım…
Mete Feridun, uluslararası tecrübesi olan, meseleyle ilgili uzman hocalarımızdandır… Bir yorumunda şu cümleyi kullandı:
“Merkez Bankası'nda yer alan munzam karşılığın uygun faizle ekonomimize kanalize edilmesi önerisi pek de yadırganacak bir fikir değil…”
-*-*-
Bir başka hocamız Mustafa İlkan, “… Çok iyimsersiniz… Bu beceriksizlik ortamında evdeki bulgurdan da olacağız. Burası neresi iyi bilelim…” dedi…
Mete hoca, Mustafa hocaya, “… Haklısınız ama bu parasızlıkta bu kaynağın atıl durumda durması da yazık, bir şekilde ekonomiye kazandırılabilse iyi olurdu…” diye yanıt verdi…
-*-*-
Tartışılması gereken bir konu değil mi?
Elbette…
Konuya çok hakim daha nice uzmanlarımız olduğundan eminim…
-*-*-
Ancak, burada iki ana siyasi sorun var; önce aşılması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum…
Ve sanırım, özellikle Hasan Tosunoğlu kardeşim veya partisi ya da hükümetiyle ters düştüğümüz nokta da burasıdır…
-*-*-
Gelin bu iki ana siyasi soruna bir bakalım…
Birincisi; “irade”; ikincisi ise “zihniyet”…
-*-*-
Merkez Bankası’nın başındaki kişiyi kim atıyor?
Yani atama mercii neresi?
T.C.
Demek ki burada bir “irade eksikliği” söz konusu…
KKTC’de her hangi bir hükümet, munzam karşılıkların ekonomiye aktarılması konusuna karar verebilir mi?
-*-*-
Haaa, sadece munzam karşılık örneğinden “irade” meselesine bakmak istedik ama isterseniz “savunma” veya “dış işleri” konusuna girin…
İrade bizde midir?
Komutanı biz mi atıyoruz?
En azından emekli edilip tarafımızdan göreve getirilse anlardım ama Ağustos ayında T.C.’deki Yüksek Askeri Şura değil mi komutanı hatta komutanları atayan?
-*-*-
Dış işleri mevzuuna girmeye gerek yok…
“Aklı hür, vicdanı hür” bir dış işleri bakanımızın olmasını dahi kabul etmeyen bir Türkiye var ve KKTC’de yürütmenin başı olan en büyük siyasi partinin genel başkanı, o makama istediği kişiyi atayamıyor!
-*-*-
Canınız sıkılsa da sıkılmasa da, söylemek lazım, KKTC’de ekonomik veya siyasi irade, gasp edilmiştir!
Bir bir daha iki!
-*-*-
Efendim “ilhak” isteyebilirsiniz; gidip BM’de veya hangi gavaloz kuruluşta ya da enternasyonal camiada KKTC diye bağımsız bir devlet talebinde de bulunabilirsiniz ki bunların hiç birin yapmıyorsunuz…
KKTC’nin egemen ve eşit bir devlet olduğu iddiasından vazgeçin, çünkü bu konuda rezil bile değilsiniz…
Kimseyi kandıramazsınız…
-*-*-
Gelelim, “zihniyet” meselesine…
Bankacılar Birliği Başkanı Olgun Önal da alanında en güvenilir isimlerden biridir…
Önal, Kalkınma Bankası’nın zihniyeti ile ilgili olarak, çok kibar bir şekilde diyor ki; “… Bugüne kadar kullandırılan kredilerin ödenme performansı çok kötü. Ticari bankalarımızdan birisi bu durumda olsa kendisine devlet çoktan el koymuş olurdu…”
-*-*-
İşgal ve rüşvet!
Kim olursa olsun, hangi görüşten, hangi zümreden veya sınıftan gelirse gelsin; Kalkınma Bankası’ndan kredi talep edenlerin büyük çoğunluğu, bu kredinin kendisine sunulan bir siyasi rüşvet veya nimet olduğundan emindir…
Tekrar ediyorum; hangi siyasi kökenden gelirse gelsin; Kalkınma Bankası’ndan kredi alan herkes, rüşvet almıştır ve asla sesini çıkaramaz…
Elbette işin ciddiyetinde olan çok sayıda kredi alan vardır… Onları tenzih ederim ve özür dilerim…
Ancak, sonuçta onlar da çarkın içine girmek ve her zaman “T.C.”ye, yani “emri veren ve ne acıdır ki parayı da verirmiş gibi yapan otoriteye” itaat etmeye zorlanmaktadır.
-*-*-
Kalkınma Bankası kredilerinin tamamına yakını da; dönmeyen kredinin tamamı da “siyasi rüşvettir.”
Yani, “işgalcinin, işgaline itirazı bastırmanın evrensel modeli”dir…
-*-*-
Kıbrıs sorununun çözümüne neden mi karşıdır bu insanlar?
Hem de tamamına yakını!
Krediyi veren – verdirten; krediyi alan – geri ödemeyenlerden söz ediyorum…
Çünkü kirli çark işte budur!
İşgal, işte budur!
-*-*-
Bazıları, çok daha ileri giderek, “Ankara’nın ne suçu var ki; bizimkiler bu hataları yapıyor” diyor…
Esas tehlike de buradadır!
“Bizimkiler beceriksiz, asalak, yağcı, yalaka, ahlaksız olmasaydı, dünya temizi, dünya dürüstü, dünya ahlaklısı Ankara’daki rejim ve yöneticiler buraları pırıl pırıl yapacaktı!”
Bir de bu mesajı vermiyorlar mı?
-*-*-
Neden mi çözüme daha çok asılmalıyız?
Sabaha kadar yazarım, sebepleri okumaya ömür yetmez!
Mesaj bence verilmiştir,
umarım ‘alınmıştır’ da
Dev mitingden sonra Yenidüzen, “İsyan sokakta”, Diyalog gazetesi, “Yeter artık” dedi…
Kıbrıs (bile), “bu sesi duyun” diye manşet attı…
Yeni Bakış’ın ön sayfa başlığı harikaydı: Vatandaş gemileri yaktı geliyor…
“Halkın öfkesi sokağa taştı” dedi Gıynık…
“Yer gök inledi” dedi Gündem Kıbrıs…
Halkın Sesi’nde, “Binler ‘artık yeter’ dedi” manşeti vardı…
-*-*-
Cuma günkü mitingden sonra, en azından Başbakan Faiz Sucuoğlu’ndan, “toplumun duyarlılığına sessiz kalamayız, bize süre verin, sorunları çözmeye çalışacağız” gibi bir açıklama beklerdim.
Güneş gazetesi menşetten yayınladı; Başbakan bizlere “Hayırlı Ramazanlar” dedi…
Fuat Oktay da EOKA’yı kınadı!
-*-*-
Şimdi Ersin Tatar eğer Cuma günkü grev ve dev mitingden sonra bir daha “külliyemi isterim” diye ağzını açarsa…
Neyse…
Bunların işi hikaye!
-*-*-
Cuma günkü heyecan öldürülmemeli!
-*-*-
Alice Harikalar Diyarı’nda “magic mushrums” almış gibi davrananlara mesaj verilmiştir…
Mesajı aldılar aldılar; almazlarsa kendileri bilir…
Cuma günü ilk eylem Omorfo’da yapıldı… Eylemcilerden biri “Spiderman” kıyafeti giydi ve neredeyse yıldızlaştı, sembol oldu… Artık Omorfolu Spiderman’ımız var… Ona göre!