Kalp krizi vakaları dünyada olduğu gibi ülkemizde de “salgın bir hastalık” gibi yayılmış durumda. YENDÜZEN, genç nüfusta artış gösteren kalp krizi vakalarıyla ilgili Kardiyoloji Uzmanı Dr. Levent Soyer ile görüştü.
“STRES, KALP KRİZİNE ZEMİN”
BESLENME VE HAREKETSİZLİK… “Bizde de genç nüfus bu hastalığın şu an pençesindedir ve gerekli tedbirler alınmaz ise olayın daha da büyüme riski taşıdığı aşikardır. Genel olarak genç bireylerin uygunsuz beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik birçok mekanizma üzerinden kalp damar hastalığı gelişme riskini genç yaşlara çekti”
ANNE KARNINDA BAŞLIYOR… “Bu günlerde genç kalp hastalığına bağlı ölümlerin dikkati çekiyor. Genelde 40’lı yaş grubundan erkeklerin etkilendiğini görüyoruz. Kadınlar ise östrojen hormonunun koruyucu etkisi sayesinde bu risklerini on yıl kadar erteleyebilmektedirler. Üzerinde düşünülmesi gereken bir durumda aslında kalp damar sertliğinin anne karnından itibaren başlıyor olması”
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de “salgın bir hastalık” gibi sıklıkla görülen kalp krizi vakaları endişe verici boyuta ulaştı. Genellikle orta yaş üzeri kişilerde görülen bu krizler, son dönemlerde “genç kalp”ler üzerinde de etkili olmaya başladı.
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Levent Soyer, kalp krizi vakalarının giderek genç nüfusa yayılmasının, günümüzde uygunsuz beslenme alışkanlıkları ve hareketsizliğin birçok mekanizma üzerinden kalp damar hastalığı gelişme riskini artırdığını dile getirdi.
YENDÜZEN, Kuzey Kıbrıs’ta kalp krizi vakalarının genç nüfusta artış göstermesini ve bununla ilgili nedenleri Kardiyoloji Uzmanı Dr. Levent Soyer’e sordu.
· YENİDÜZEN: Ülkemizde kalp krizi vakaları ne durumdadır?
· Dr. SOYER: “Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de anlaşıldığı üzere en önemli ölüm nedenlerinden biri kalp damar hastalıklarıdır. Dünya sağlık teşkilatının (WHO) 1969 yılında yayınladığı rapor doğrultusundaki görüşler pek değişmemiştir ve bunu insanoğlunun en büyük salgını olarak nitelerken, ilerleyen zamanla genç bireyleri de etkileyerek kalp ve damar hastalığı olan vakalar devasa boyutlara ulaşmıştır. Ne kadarda klinik tecrübelerimizden olayın boyutlarını bilmemize rağmen, her ülkede olduğu gibi bir hastalığı kontrol edebilmek adına bilimsel istatistik ve nedenlerini araştıran çalışmalara ihtiyacımız vardır. Bu çalışmaların muhakkak bilim adamları ve hekimler tarafından planlanıp yapılmaları gerekmektedir ve gerekirse bağımsız gözlemci, hakemli bir bilimsel dergide yayınlanarak geçerliliği onaylanmalıdır. Aksi takdirde sadece istatistiksel anket yapan şirketlerin eline bu iş bırakılır ise o veriler ancak çok dar bir alanda kabul görebilir ve bilimsel nitelik taşımaz. Her ülkenin kendi risk tabloları ve alınacak önlemler bu sayede belirlenebilinir.”
“Genç nüfus bu hastalığın şu an pençesindedir”
· YENİDÜZEN: Yaş oranlarına baktığımız zaman son durum sizce nedir?
· Dr. SOYER: “Dünyada olduğu üzere bizde de genç nüfus bu hastalığın şu an pençesindedir ve gerekli tedbirler alınmaz ise olayın daha da büyüme riski taşıdığı aşikardır... Çağdaş yaşam tarzı beraberinde insanoğlu için birçok davranış değişikliğini getirdi. Genel olarak genç bireylerin uygunsuz beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlik birçok mekanizma üzerinden kalp damar hastalığı gelişme riskini genç yaşlara çekti.
· YENİDÜZEN: Yaş oranları giderek küçülmekte bunların sebepleri neler olabilir?
· Dr. SOYER: “Aslında her ülkenin kendine özgü risk ve nedenleri olduğuna dair görüşler giderek artmaktadır. Tabi bunlar için önce bilimsel bir çalışma zemini hazırlayarak finanse etmeli ve çeşitli hipotezler bu konular için araştırılmalıdır. Bu günlerde genç kalp hastalığına bağlı ölümlerin dikkati çektiğini biliyorum, genelde 40’lı yaş grubundan erkeklerin etkilendiğini görüyoruz. Kadınlar ise östrojen hormonunun koruyucu etkisi sayesinde bu risklerini on yıl kadar erteleyebilmektedirler. Yani bayanlar için de aynı riskler var ancak on yıl kadar veya menapoz sonrasına kadar ertelenmiş vaziyette. Üzerinde düşünülmesi gereken bir durumda aslında kalp damar sertliğinin anne karnından itibaren başlıyor olması. Örneğin Hollanda’ da yapılan bir çalışmada, 2. dünya savaşı kıtlık zamanında hamileliğini geçiren kadınların çocuklarında, aynı düşük risk gurubuna dahil edilebilen ve savaş sonrasında doğan çocuklarla karşılaştırıldığında, kalp krizi geçirme riskinin erişkin yaşa ulaşıldığında daha fazla olduğu gözlendi. Yani anneleri ve kendilerinin; savaş, düşmanlık ve yoğun güvensizlik deneyimi yaşamış, kıtlık ve açlık zamanları geçirmiş olmaları, kalp damar hastalığı risklerinin bunları yaşamayan insanlara göre daha fazla olduğunu düşündüren kanıtlar mevcuttur. Dikkatli irdelersek bizim toplumumuzda etkilenen yaş grubunun 1974 ve hemen öncesi doğumlu olanların olduğu ilgimizi çeker. Tabi bunu kanıtlamamız için karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyacımız vardır. Bir başka üzerinde durulması gereken konu ise iş ve aile yaşamındaki stres. Yakın zamanda yapılan bir derlemeye göre özellikle erkeklerde işe bağlı stresin kalp damar hastalığı gelişimi için risk faktörü olduğuna dair kanıtlar bulundu. İş ve aile yaşamı ile ilgili yüksek psikolojik talepler, sosyal destek eksikliği ve iş gerginliği buna zemin hazırlamaktadır.
“DEVLET YAPACAĞI PROJELERLE HALKIN KALP HASTALIKLARINI ÖNLEMEYE YARDIMCI OLMALI”
· YENİDÜZEN: Kalp krizine yol açan başlıca sebepler nelerdir?
· Dr. SOYER: “En önemlileri ve bizim majör risk faktörleri olarak adlandırdığımız; aile öyküsü, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi (kollesterol yüksekliği), yaş ve sigaradır. Alınan toplam enerjinin-kalorinin fazla olduğu ve hareketsizlik nedeni ile yakılamadığı durumlar bu hastalıkların temelini oluşturur. Bazen hastalarımıza özellikle hareket etmeleri, egzersiz yapmaları yönünde telkinlerde bulunduğumuzda, ‘biz nerde yürüyelim be doktor? Yürüyüş yolu mu var? Bisiklet yolu mu var? Varsa bile üzerinde arabalar park edilmiş’ gibi yakınmalar duymaktayım. Gerçektende devletin özellikle toplumu hareketli hale getirmesi için işlevselliği tam bisiklet ve yürüyüş yolları yapmaları, gerekirse ana yollara paralel bisiklet yolu projeleri geliştirmeleri olumlu olacaktır. Bunu haricinde devletin çalıştırabileceği veya teşvik ederek işlevsel hale getirebileceği olimpik yüzme havuzu gibi projeler ise yine temel aerobik bir aktivite olan yüzme sporu için faydalı olacaktır. Toplamda tüm bunlar halkın egzersiz miktarını artırarak kalp damar hastalıklarına önlemeye yardımcı olacak ve esas pahalı olan tedavi edici tıbbi müdahalelerin önlenmesi, bu tip koruyucu hekimlik çalışmaları ile mümkün olabilecektir”
· YENDÜZEN: Kalp krizi riskine neden olan sebepleri ne zaman, hangi yaşta taramalıyız?
· Dr. SOYER: “Her birey için farklı bir risk durumu söz konusu olmasına rağmen, hiçbir şikayetin olmadığı bireylerde Avrupa ve Amerikan kalp hastalıklarından korunma kılavuzları, erkekler için 40’lı yaşların, bayanlar için ise menapoz sonrası veya 50’lili yaşların risk faktörleri bakımından taranmasını önermektedir. Yani 40 yaşına ulaşmış bir erkek bireyin, kan basıncı(tansiyonu) ölçülmeli, kollesterol düzeyine, şeker düzeyine bakılmalı, doktor tarafından muayene edilip, aile öyküsü sorgulanmalıdır. Gerekli görüldüğü taktirde de elektrokardiyografisi çekilmeli ve egzersiz testi ile değerlendirilmelidir.