Bir Çin atasözüdür galiba; hayat insana üç kez gülermiş..Doğarken, evlenirken ve ölürken...Bu söze yakın arkadaşlıkları da katmalı.
İki yıl önce 7 Mart’ta yitirdiğimiz ve 8 Mart Kadınlar günü defnettiğimiz Kamran Aziz ile olan uzun süreli arkadaşlığımı bir şans, bir hediye olarak görüyorum..Genellikle insanlar yaştaşları ile arkadaş olurmuş, doğru değilmiş!
Hayatımın her döneminde bazı kadınlara hep hayranlık duydum. Öğretmenlerim, filozof, müzisyen, şair, ressam ve yazar kadınlara..Bazıları ile hiç tanışamadım; örneğin Kıbrıs’ta bir süre yaşamış 1930’ların entelektüel, makale yazarı Ulviye Mithat ile. 1985’ten başlayarak peşine düştüm..1998’de kitabını yayınlayabildim. Mehmet Yaşın’ın annesi öğretmen Ayşe hanımla tanışamadım ama anlatılanlar, hakkında yazılanlarla onu çok sevdim. Pembe Marmara’yı son dönemlerinde yakalayabildim. Urkiye Mine Balman’a yöneldim. Onlar için şiir geceleri düzenleyerek yeni kuşakların hafızasında yer etmelerini istedim. Ressam Olga Rauf ile resimlerinden satın alarak son dönemlerinde bağlantı kurdum, hakkında yazılar yazdım..
Bizden önceki kuşakların toplumda ses getiren iyi eğitimli ve modern kadınlar yetiştirdiğine inanırım. Çoğu öğretmenlikle hayata atılmış. Ama bahtları genellikle iyi gitmemiş. Çoğu aile kuramamış, kurmuş bozulmuş. O günün koşullarında ayakları üzerinde durabilen, çalışan, üreten ve topluma açılan kadınlar sanırım yadırganırdı.
Kamran Aziz de hiç evlenmemiş, ablası Türkan Aziz de..Jale Derviş evlenmiş ama boşanmış. Kamran hanıma yakın olduğumdan dolayı, neden evlenmediği bana sorulurdu. “Bu konulara hiç girmedik, bilmiyorum ama o dönemlerde onlara göre eş bulmak zordu” diye yanıtlardım. Çocuğu olmadı, çocukları çok sevdi, evlenmedi, insanlara sevgi verdi. Daha ne olsun?
İlk okul dönemimde “Kamran Aziz ve arkadaşları” müzik programlarını kaçırmazdık. Şarkı okurken, akerdeon, piyano çalarken gözlerini kapattığında babam; “Çok duygulu bir kadın” derdi. Ortaokulda Jale Derviş’in öğrencisi olunca dünyalar benim olmuştu..Sık sık evine gider, piyano dersi alırdım, işlerine yardım ederdim, koro çalışmaları yapar, klasik müzik plakları dinlerdik. Kamran hanımı o evde sık sık görürdüm. Kopmaz ikili idiler. Birbirlerine bestelerini gösterir, gerekirse düzelttirir, müzik gecelerinin, topluluklarının programını gözden geçirirdiler. Jale hanım nota, Kamran hanım şarkılara söz yazmada çok mahirdi. Birbirlerini tamamlarlardı.
Meslektaş olduktan sonra Kamran hanım ile birliği canlandırdık, ara verdiği müzik çalışmalarını sosyal gecelerimizde sahneledik. Müzik bizi yeniden buluşturmuştu. Ben onun eski şarkılarını ve aranjmanlarını ona okudukça hayret içinde kalırdı. Yavaş yavaş beste yapmaya başladı..Her gün bana yaptığı bestenin kasetini getirir dinletirdi. Eczacılar balosu, Kamran hanımın yeniden ses getirmesini sağlamıştı. Genç eczacı kadınlardan koro kurmuştuk..Katılanlar çok beğenir, sık sık balo yapmamızı isterdi. Benim diğer sosyal-siyasi çıkışlarımı desteklerdi. Ruh halime göre şarkı besteler getirirdi. Kadın şairlerimiz için geceler düzenlediğimde, onların şiirlerinden beste yapar ve programı müzikle süslerdik. Bizim arkadaşlarımız onun, onun arkadaşları bizim olmuştu.
1973’ten ölümüne kadar çok sıkı arkadaşlığımız devam etti. Ne mutlu bana!
Bazı insanlar dünyaya insanlık, insanlar için bir “hediye” gibi gelir..Kamran hanım, hem toplumumuz hem de benim ve ailemiz için paha biçilmez bir hediye idi. Bunca yıl her yönüyle müstesna bir kadınla çok yakın olduğum için Doğa’ya minnettarım.