Kamu istihdamları, emeklilikte alınan haklar ve anomali

Erkan Okandan

KKTC'de kamu istihdamları kamuoyunda her zaman tartışıldı. Sosyal Güvenlik yasasının yürürlüğe girdiği 1.1.2008 tarihine kadar kamu ve özelde çalışanlar arasındaki emeklilik yaşı, maaşlar ve diğer kamu çalışanlarına tanınan haklar sürekli tartışıldı. Ancak esas tartışmanın ötesinde sorgulanması gereken, istihdam şekilleri ve bunların yarattığı anomalilerdir.

1.1.2008 tarihi itibariyle yürürlüğe giren tek sosyal güvenlik yasası ile çalışma hayatına ilk kez başlayan kamu/özel ve statüleri fark etmeksizin tüm çalışanlar emeklilik yaşı ve maaşın hesaplanması açısından bu yasaya tabii oldu. KAMU/ÖZEL tüm çalışanların aynı yasa kapsamında olması doğruydu.

Bu yasaya göre kamuda 55 yaş (1Temmuz 1987 öncesi kamuya girenler için yaş koşulu yoktu) Sosyal sigortalarda da 50 yaş olan emeklilik yaşı kademeli olarak 60 yaşa çıkarıldı. Emekli maaşı hesaplamasında da çalıştığın sürece yatırmış olduğun prime esas kazancın dikkate alındığı bir sistem hayata geçirildi. Kısacası kamu/özel emeklilik yaşı ve emekli maaşı hesaplaması eşitlendi.

Bu yasa yürürlüğe girmeden önce kamuda işçi statüsünde görev yapan çalışanlar, özelde çalışan diğer ücretliler gibi Sosyal Sigortalar Yasasına tabii olup emekli maaşları o yasa kapsamında hesaplanıp Sosyal Sigorta emeklisi olmaktaydılar. Kamudan ise İkramiye olarak her hizmet yılına karşılık son maaşı üzerinden kıdem tazminat adı altında 1 brüt maaşa ilaveten çalışma hayatı boyunca kendi maaşından ve işveren olarak devletin yatırdığı %5'er toplamda %10 olan ihtiyat sandığı birikimlerini almaktaydı.

İhtiyat Sandığı birikimlerine uygulanan faiz oranlarındaki yıllar itibariyle değişikliklere göre bu birikim toplamı da yaklaşık olarak almış olduğu Kıdem Tazminatı toplamının %50-75 aralığındaydı.

Buna karşılık Emekli Sandığı Fonu kapsamında olup buradan emekli olan memur statüsündekiler ise her hizmet yılına karşılık 1 brüt maaş ikramiye almaktaydılar. (İhtiyat Sandığı yok) Ancak maaşları işçi statüsünde olanlardan daha yüksek olması nedeniyle emekli maaşları kısmen işçilere göre daha yüksekti. Özetle Kamu memur ve işçileri arasında kendi içinde bir denge vardı.

1.1.2008 öncesi kamuda işe başlayanları MEMUR (Öğretmen, doktor, hemşire, mühendis, vd) ve İŞCİ statüsünden olmak üzere 2 başlıkta toplayabiliriz. Bu 2 statüde çalışanların tabii oldukları emeklilik yasası ve emekli olunduğu zaman alınan ikramiye ve maaşı kısaca belirtirsek,

1-MEMUR: Emekli Sandığı fonu emeklisi olup bu yasa kapsamında emekli maaşı (30 yıl üzerinden çıkanın ilk emekli maaşı brüt maaşının %55,79'u olup azami %70'e çıkabilir) ve çalıştığı her yıla karşılık son brüt maaşı üzerinden 1 ikramiye almaktaydı.

2-İŞCİ: Sosyal Sigortalar emeklisi 25 yıl üzeri her hizmet yılı için emekli maaşına %1 ilave, çalıştığı her yıla karşılık son brüt maaş üzerinden ikramiye ve çalışma hayatı boyunca adına yatırılan İhtiyat Sandığı birikimlerini almaktaydı.

Yukarıda MEMUR ve İŞCİ statüsünde çalışanlar arasındaki denge ne yazık ki 1 Ocak 2011 sonrası kamuya istihdam edilenlerin tabii olduğu 47/2010 sayılı yasayla bozuldu. Üzücü olan taraf ise statüsü ne olursa olsun her çalışan bir değer olmakla birlikte bu denge Kamuya münhal ve yarışma sınavları sonrasında genel tanımlamayla MEMUR (Öğretmen, mühendis, doktor, hemşire VD.) statüsünde istihdam edilenlerin ALEYHİNE BOZULDU.

Bu yazının konusu 47/2010 sayılı yasayı tartışmak analiz etmek değildir. Ancak o günün koşullarında kamu/özel emekliliğinde eşitliğin sağlanmasını amaçlayan Tek Sosyal Güvenlik Yasasının ki birtakım eksikliklerine karşın doğru yasaydı. (Hiçbir yasa mükemmel değildir süreç içerisinde değişen koşullara uygun olarak revize edilmelidir.)

Sonrasında hayata geçirilen 47/2010 sayılı yasayla KAMU ÇALIŞANLARI ARASINDAKİ

EMEKLİLİK MENFAATLERİ (Kıdem Tazminatı + İhtiyat Sandığı) açısından denge bozulmuştur.

Kamu Sağlık Çalışanları dışındaki 7/79 Kamu Görevlileri yasası kapsamında geçici memur istihdamı yasayla engellenmiştir.

Bunu fırsat bilen bazı siyasiler ve hükümetler ki istikrarlı (!) bir şekilde görevine devam eden üçlü hükümet bunu yoğun şekilde son 4-5 yılda kullanarak kamuya memur görevi yapan ama yasal engel olmadığı için işçi statüsünde yüzlerce istihdam yapmıştır.

Ne yazık ki bu istihdamlar MÜNHAL ilan edilerek ve KHK. tarafından yapılan yazılı/sözlü yarışma sınavlarında başarılı olanların alındığı MEMUR/ÖĞRETMEN/DOKTOR/HEMŞİRE istihdamları gibi olmadı.

PEKİ NASIL OLDU?

Halk arasında konuşulduğu gibi parti örgütlerinin talepleri, siyasilerin akrabaları, yandaşları, partizanları arasından seçilerek kamuya istihdam edilmiştirler. Tüm bu istihdamlar geçici işçi statüsünde istihdam edildi. yani kamunun verimliliğinin, fırsat eşitliğinin tartışıldığı bir dönemde münhalsiz sınavsız...

Kamunun kısıtlı istihdam imkanları ve en önemlisi FIRSAT EŞİTLİĞİ dikkate alınarak kamuya statüsü ne olursa olsun istihdam edilecek kişilerin mutlak surette MÜNHAL ve KHK. tarafından yapılacak yazılı ve sözlü yarışma sınavlarında başarılı olanlar arasından yapılması gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi 7/79 KGY'da yapılan yasanın benzeri tüm yasalarda İŞCİ istihdamları da dahil yapılmalıdır.

Bunun yapılması halinde kamuoyunda kamu çalışanlarının hak ve menfaatlerinin tartışılması hem asgariye inecek (Çünkü kamunun şartlarını beğenen herkes sınavlarda başarılı olma koşuluyla girebilecektir.) ve en önemlisi liyakatli kişiler kamuya istihdam edileceği için KAMUNUN VERİMLİLİĞİ artacaktır.

Kamu dışından bakıldığı zaman kamu çalışanlarının tümünün çok iyi koşullarda ve çok iyi maaşlar ve günün sonunda emekliye ayrıldıklarında müthiş ikramiyeler aldıkları kanaati yaygındır.

Oysa tabiri caizse kazın ayağı hiçte öyle değildir. Bugün bir çok kamu dairesinin, okulların fiziki durumu ortadadır. Kamu/özel maaşlarının mukayese edildiği tartışıldığı bir ortamda ki tartışılsın, bu ülkede tartışılmayan hiçbir şey kalmasın.

Kamuya istihdamlarda şeffaf münhal ve herhangi bir şaibeye neden vermeden KHK. üzerinden yapılacak yarışma sınavlarıyla kamuya yapılacak istihdamlar kamunun verimini artıracaktır. Özel sektörde çalışan bir kişi kendine daha iyi imkanlar sunan bir işletme bulduğu zaman işini değiştiriyorsa kamunun imkanları da daha iyiyse ki özele göre her şeye rağmen iyidir girme koşulu olan sınavlara girecek başarılı olursa girecektir.

Ancak hali hazırda kamunun Tek Sosyal Güvenlik Yasasıyla ve 47/2010 sayılı yasanın da öncesindeki kamu içinde memur/işci arasındaki denge bozulmuştur. Şöyle ki bir taraftan yasa gereği münhal ilan edilerek yarışma sınavlarında başarılı olup kamunun asıl ve sürekli kadrolarına atanan memur, öğretmen, mühendis, doktor vd. emeklilikte alacakları maddi menfaatler,

Diğer tarafta ise hiçbir münhal ilan edilmeden sınavsız kamuya işçi statüsünde istihdam edilen ve büyük çoğunluğunun da İŞCİ tanımına uymayan (TDK'na göre İŞCİ: kol ve beden gücüne dayalı iş yapan müstahdem) MEMUR görevi yapan kişilerin aldığı menfaatler.

Aşağıdaki tablomuzda görülmektedir.

Yakın bir tarihte hükümet tarafından 47/2010 yasası kapsamında olan İŞCİLERE kıdem tazminatı ödenmemesiyle ilgili İSTİNAFA götürdüğü davayı yargı işçilerin lehine davayı açan ilgili sendikanın lehine kararlaştırdı. Yani işçi statüsünde olanların tümü geçmişte olduğu gibi KIDEM TAZMİNATI almaya hak kazandı. Yargı nihai kararını verdi ve işçilerin imzaladığı TİS'in İŞ YASASI TARAFINDAN desteklendiği ve TİS kapsamındaki tüm işçilerin KIDEM TAZMİNATI hakkı olduğu nihai kararını verdi. Bu karar bence de doğrudur.

Ancak gelinen aşamada kamuda asıl ve sürekli kadrolarda görev yapan münhal ve yarışma sınavları sonrasında istihdam edilen (Partizanca değil) memur, öğretmen, mühendis, doktor vd. çalışanların temsilcisi olan kamudaki yetkili MEMUR, ÖĞRETMEN ve SAĞLIK ÇALIŞANLARI sendikalarının üyeleri adına imzaladıklarının TİS olmadığı için (Protokol),

KIDEM TAZMİNATI ALMA HAKLARI YOKTUR.

Bu kesimin İhtiyat Sandığı rakamları da İŞCİ SATÜSÜNDE olanların %5+5 toplamda %10 olan rakamına karşın %20 daha azdır (%4+4)

PEKİ SONUÇ NEDİR DERSENİZ? SONUÇ AŞAĞIDAKİ TABLODADIR.

SONSÖZ: Kamudan verimlilik bekleyen reel sektör kamuya benim tabirimle arka kapıdan istihdamlara sakın ses çıkarmayın! sonra da kamudan verim bekleyin... Sizlerin işletmeleriniz de tablodaki uçurumun benzeri olsa verim nasıl olur?

Özellikle Kamudaki memur sendikaları her sivil toplum örgütü gibi tüzükleriniz gereği üyelerinizin çıkar ve menfaatlerini korumanız gerekir amma velakin bu çerçevede önceliğinizin kadrolu yani benim tabirimle ön kapıdan sınavla girenler olmalıdır. Siyasilerin arka kapıdan yaptıkları istihdamlara sahip çıkmayın demiyorum ama bu tip istihdamların kamunun verimliliğini düşürdüğünü de göz ardı etmeyin.

Öğretmen sendikaları bu süreçte gerek üyeleriniz gerekse üyelerinizin eğitim verdiği çocuklarımızın eğitim gördüğü ortamları gördüğüm zaman işiniz zor öncelikleriniz başkadır derim, Ama aşağıdaki tabloyu da herhalde içinize sindiremez ve gereğini yaparsınız düşüncesindeyim. (Tablodaki Üniversite Hizmet Sınıfı örneği öğretmenle aynıdır.)

Doktorlarımızın ağırlıklı olarak üye oldukları TIP-İŞ sendikası yetkilileri ve haliyle üyeleriniz tabloyu gördükten sonra sizlerde büyük ihtimalle orta öğrenim sonrası 6 yıl kimileriniz ise 10 yıl biz niye okuduk diye serzenişte bulunursunuz.

Yürütmedeki hükümet edenler tablodaki sonuçla ilgili sizlerin düşüncesi nedir acaba? İlgili sendikanın itirazına rağmen İŞCİ STATÜSÜNE aldığınız hemşireler gibi torbadan daha neler çıkarmayı düşünürsünüz? Gelinen aşamada benim tabirimle ön kapıdan giren hemşirelerle arka kapıdan giren hemşireler arasındaki hem çalışma hem de emeklilikte alacakları menfaatler arasındaki farkı nasıl izah edersiniz...