Kamu neden çöktü?

Sami Özuslu

 

Hangi partiden olursa olsun, ülke yönetiminde bulunanlar genelde bol bol şikayet dinler.
Vatandaş için çözüm yeridir çünkü devlet…
Kamuda üst düzey görev yapanların bir görevi de sorun çözmek değil midir zaten?
Öyledir ve en tepeden, yani bakanlardan başlayarak müsteşarlar, müdürler, amirler, sorumlular, hatta daha alt düzeydeki memurlar ‘dert babası’dırlar bir anlamda…
Şimdilerde bunun tersi yaşanıyor!

***

Artık ağzınızı açıp bir şikayetinizi, derdinizi dile getirecek olsanız, karşınızdaki kamu yöneticisi sizden beter dertli çıkıyor!
Yetersizlikler, yasal boşluklar, personel açığı, araç-gereç eksikliği, parasızlık…
O yüzden ‘iş’ yapılamıyor yani devlette…
Kamu giderek daha hantal, hem çalışanına hem de vatandaşa daha fazla sıkıntı yaratan bir hale geliyor.
Şikayetinizden, derdinizi anlatmaktan vazgeçiyor, “Vah vah” diyorsunuz çözüm umduğunuz devlet görevlisinden, “E sizin durumunuz bizden fenaymış…”
Kendi derdinizi unutuyorsunuz.
Maraz ediyorsunuz karşımızdakinin çaresizliğine...
Bu hale geldi kamu idaresi bu ülkede…
‘Çözüm makamı’ ‘çözüm bekleyen’e çözüm üretemediği gibi, ondan daha fazla dert yanıyor!

***

Kamuda işlerin bu noktaya gelmesinin elbette birçok nedeni var.
Kabul edelim ki toplum olarak devleti ‘iş kapısı’ ya da ‘yolunacak kaz’ olarak gördük.
1975’ten bugüne birçok kez yap-boz tahtasına çevirdiğimiz devlet yönetiminde gerçekten de hiyerarşik yapıdan personel dağılımına, farklı dönemlerde çıkan yasalar nedeniyle oluşan anomalilere, verimliliği dibe vurduran ve bazen politikacıların bazen de sendikaların popülizminden ortaya çıkan gereksiz ‘kazanım’lara, liyakat yerine torpilin kurumsallaşmasına kadar bir yığın ucubesi var kamunun…
Gelinen aşamada tüm bunların faturasını toplum olarak öderken, bir yandan da maliyeden çıkan maaş ve diğer transferlerin yükü altında eziliyor, çoğu zaman da kamuda çalışan herkesi ‘suçlu’, ‘amip’, ‘parazit’ falan ilan ediyoruz.
Sorumluluğu da onlara havale edip, “kamuyu memurlar batırdı, tembellikleri yüzünden işler yürümüyor” yargısına kapılıyoruz.

***

Kamuyla ilgili doğru analizler yapılmadığı sürece doğru teşhis koymak ve tedavisini bulmak mümkün olmayacak.
Mesela bu devletin birçok kurumunda ve dairesinde yaşanan ‘teknik personel’ eksikliği hiç gündeme gelmiyor!
Gelmiyor, çünkü “Personel lazım” denildiği anda hemen “Bu kadar memur var, daha ne kadar istihdam edeceksiniz?” yaygarası başlıyor.
Bu tepkiyi bir yere kadar anlamak mümkün… Zira devleti yönetenler ‘teknik kadro’ ve ‘işe göre adam’ prensibi yerine ‘adama göre iş’ ya da ‘bizim örgüte kontenjan’ yöntemini tercih ettikleri için, ihtiyaç duyulan kadrolar değil, ‘geçici’ adı altında ‘düz memur’ ya da ‘düz işçi’ istihdam etti.
Bu yüzden Su İşleri Dairesi, Tarım Dairesi, BRT gibi mühendislik bilimine ihtiyaç duyulan yerlerde kadrolar boşaldı.
Boşaldı ve yenisi alınamadı.
Şimdi birçok kurum ve daire bu yüzden ‘çökme’ tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor. Birçok iş bu yüzden yürümüyor, projeler yapılamıyor…
Başka ne yaptık? Kamuda ‘ucuz işgücü’ politikası izledik. Maaşları geriye çektik. Böyle olunca devlette ‘vasıflı’ insan sayısı azalmaya başladı.
‘Ucuz etin yahnisi yavan olur’ ya…

***

Bir örnek vereyim de ‘teori’de kalmasın…
Genel Tarım Sigortası Fonu’nun 15 kişilik kadrosu var. Bu kadrodan 5 kişi emeklilik veya istifa sonucu eksilirse eğer, yerine ancak 1 kişi alınabiliyordu. Bu kuralı TC-KKTC protokolüne koymuştu geçmiş UBP hükümeti…
İkinci partide 5 kişi ayrılırsa 1 kişi alınacak, yani Fon’da çalışan sayısı 11’e düşecekti. Bir 5 kişi daha ayrılırsa yine 1 kişi alınacak, sayı 7’ye inecekti. Ve bir 5 kişi daha çıkınca, 1 kişi daha alınacaktı.
Sonuçta Genel Tarım Sigortası Fonu’nda sadece 3 kişi kalacaktı!
Bu kural bu yılın başına kadar geçerliydi. Neyse ki 2016'da değiştirildi. Geçen yılın emekli sayısını aşmamak üzere, 1 emekliye 1 istihdam kapısı tekrar açıldı.
Peki ama bu tür garip uygulamalara neden gidildi?
Çünkü TC Yardım Heyeti kamu yönetimine ‘global rakam’, yani ‘kelle sayısı’ mantığıyla bakıyor ve tek dertleri de ‘giderleri kısmak’...
Kamu bu ‘kafa’yla düzelir mi?
Düzelir diyenler bir adım öne çıksın lütfen...