“Kamusal hizmetleri niçin finanse edelim” sorusunun yanıtı aslında dünyanın her yerinde aynı:
“Daha iyi yaşamak için!”
Bir yurttaş olarak ücretsiz ya da hesaplı, erişilebilir ve kaliteli, güler yüzlü ve çağdaş kamu hizmeti alamıyorsak, o durumda dolaylı ya da dolaysız ödediğimiz vergi, harç, fonların hiçbir anlamı kalmaz.
***
Yollarda asfalt yok, çukur var!
“Para yok.”
Sokak lambaları yanmıyor!
Karanlık, köhne, ıssız.
“Kaynak yok.”
Bütçe “maaşlara” ancak yetiyor.
O maaşlar niçin ödeniyor?
Hizmet için!
O zaman “hizmet” niye sunulmuyor?
Para yok!
O zaman maaş niye ödeniyor?
Aklınız karışmasın, vaziyet böyle…
En önemli dilemma da bu!
***
“Devlet” oldu mu süreç farklı işliyor.
Özel olsa hepimiz meseleyi çözeriz.
Temizlik için eve gelen yardımcı insana parasını ödüyorsanız eğer temiz bir ev beklersiniz.
Ev kirliyse ne dersiniz?
Ya da suyunuz akmıyor, tesisatçı çağırdınız, “Yüz lira lütfen” dedi, ödediniz!
Çeşmeyi açtınız, su akmıyor.
Ne yaparsınız?
***
Halkın parasının halka hizmet olarak geri dönmediği bir gerçeklik içinde yaşıyoruz ve kamusal kaynaklar için belirlenmiş önceliklerimiz yok.
Ya da var…
Önce “maaşlar” ödenecek.
Sonra “özel tahsisat, ikramiye, ödenekler.”
Daha sonra “ek mesailer.”
Eğer geriye kalırsa “hizmet” sunulacak.
Peki, tüm diğer ödemeler niçin yapılacak?
“Topluma hizmet sunmak” için (!)
Bir sendikacı dostum, şu yorumu yaptı:
“Kamu parasıyla, kamuya hizmet vermeden, kendi konforları için bağıranlar var. Emeği ve ihtiyacı kadar ödenmiyor insanlar…”
Kimi emeğinin çok üzerinde alıyor.
Kimi emeğinin karşılığını alamazken…
***
Bu “düzen”in yeniden kurgulanması için bence iki seçenek var.
Ya çökecek gerçekten, tümüyle…
Ya çözüm olacak, illaki!
İkisine de izin vermiyorlar!
Talancı başları ve sömürgeci, böyle seviyor buraları…