“Kıbrıs sorunu tüm sorunlarımızın anasıdır” diye bir klasik söz var, ancak bu sorunun da bir anası vardır; o da 1930’lardan beri var olan, 1950’lerde de faşist Kıbrıslı Rum örgütlenmesi EOKA’nın vizyon olarak kabul ettiği ve o vizyona ulaşmak için kanlı eylemlerden kaçınmadığı ENOSİS…
Kıbrıs’ta halkların onlarca yıl yaşadığı tüm dramların nedeni, Enosis’i var eden faşist EOKA’nın Enosis uğruna yaptığı silahlı kalkışmalarıdır; bu yolda engel diye gördüğü İngiliz’i, Rum’u, Türk’ü öldürmekten hiç çekinmedi…
Enosis uğruna yaşanan dramlardan sonra Kıbrıslı Rumlar bu vizyonu terk ettiğini söyleyip durdu. Son dönem liderler-arası görüşmelerin açılışını sağlayan Şubat 2014 belgesine de ‘Enosis ve Taksım’ yasaklı ülküler olarak kaydedildi… Ancak, son haftalarda Kıbrıslı Rum faşistlerin yerüstündeki siyasi partisi ELAM marifetiyle Enosis için 1950’de kilise öncülüğünde yapılan plebisitin yıl dönümünün orta dereceli okullarda kutlanması önerisi Güney’deki mecliste kabul edildi… Buna top yekun tepki koyan Kıbrıslı Türklere karşı savunma olarak da Güney Kıbrıs siyaseti, AKEL hariç, bunu önemsiz bir olaymış gibi takdim etmeye çalışıyor.
Kandıramazsınız… Burada kutlanmaya ve kutsanmaya çalışılan ‘Enosis plebisiti’ perdesine gizlenmiş faşizmdir. Burada öğrencilerin beynine yerleştirilmek istenen Kıbrıs Rum faşizminin ideolojik sembolü olan kavramdır. İki-de-bir “Bu çağda ve AB üyesi bir ülkenin garantörü mü olur?” diyenler ve bunu makul bir sav gibi kabul edenler, bu çağda ve AB’de yasaklanmış faşizmin okullarda kutlanmasının ve kutsanmasının tehlikesini göremiyorsa, Kıbrıs’ta kapı eşiğinde olan çözümsüzlük değil, faşizmdir… Enosis’e karşı mücadele, özünde, faşizme karşı mücadeledir.
Akıncı’nın tavrı, bu adada faşizme karşı alınmış bir tavırdır ve ilerici – devrimci – demokrat kesimlerin yapması gereken de görüldüğü yerde faşizmi önlemek, yok etmektir. ELAM’ın karar tasarısına geçit verenler, Kıbrıs adasında faşizme hayat öpücüğü vermiştir. Bu, Kıbrıslı Rum ve Türk tüm sosyalistlerin dikkatli olması gereken aşamadır, romantik takılma Güney’de faşizmin canlanmasına ve Kuzey’de de faşizmi tetiklemesine yol açacaktır.
Kandıramazsınız… Rum meclisinde yeniden bir karar geçirerek, okullarda kutlanacak olayları Eğitim Bakanlığı yetkisine vermek de çözüm değildir, çünkü Güney’in eğitim bakanı kiliseden onaylı atanıyor, AKEL hükümetlerinde hariç… Kilise, yani din, faşizmin, militer ve sermaye unsurlarının yanındaki üçüncü ana unsurdur. Onun için devletlerin laikliği önemlidir, faşizmin en önemli üç unsurundan biri oyun dışı kalıyor. Kuluçkaya yatırılmış bir faşist girişimin Kıbrıs sorununu çözecek görüşmeleri engellemesi doğru mu? Görüşmelerin durması doğru değil, doğru olan görüşmeleri engelleyecek girişimlerin yapılmamasıdır, yapılmışsa da ortadan kaldırılmasıdır. Şu andaki engel, Kıbrıs adasının tüm sosyalistleri için ideolojik öneme sahip bir olgudur ve ödünsüz ve kesif bir karşı çıkış olmalıdır.
Kandıramazsınız… Bu faşist girişim ortadan kaldırılmadan görüşmelerin sürdürülmesinin, Kıbrıs sorununu çözecek bir süreç olacağı da doğru değildir. Güney Kıbrıs’ın Mayıs 2016 genel seçimlerinden sonra Anastasiadis pergelleri kıstı, adımları daralttı… Eylül 2016 yoğunlaştırılmış müzakereler sonrası da pergelleri kapattı… Eylül’de New York zirvesi, sonrasında Mont Pelerin’ler ve Cenevre’de 5’li konferans… Sonuç? Hüsran!.. Anastasiadis ayan – beyan bir yıl sonraki seçimlerde aday ve kendisi açısından görüşmelerin sonuç üretecek açılımlarla yapılmasının zamanı değil… “Oyala gitsin - yapayım da olmasın - raylarda bozulan treni salla da yolcular gidiyor sansın”… Dolayısıyla, Kıbrıs sorunu çözüm görüşmeleri Güney’in bir yıl sonraki seçimlerine kadar herhangi bir sonuç üretmeyeceği gibi, seçimlerin mezesi olacak, seçim kampanyalarının gerilimi görüşmelere yansıyacak ve özellikle Kıbrıslı Türkler için bu gerilim çok can sıkıcı, moral bozucu da olacak.
Kandıramazsınız… Madem ki Rumlar böyle yaptı, görüşmeler bitirilsin ve KKTC’nin uluslararası tanıtımına odaklanılsın diyerek Kuzey Kıbrıs insanını kandıramazsınız… KKTC’yi ilan ederken 15 ülkenin hemen tanıyacağını söyleyenler o zamanlar kandırmıştı, bu söylem artık tutmaz… Bunu söyleyenler bunca yıl niye tanıtamadı?! Çabaladılar, denediler, İslam ülkelerine çok anlattılar… Sonuç, sıfır… Türkiye bile ‘tanıyor gibi’ yapıyor…
Kandıramazsınız…Madem ki Rumlar böyle yaptı, görüşmeler bitirilsin ve Kuzey Kıbrıs’ın içerisi toparlansın diyerek Kuzey Kıbrıs insanını kandıramazsınız… Kuzey Kıbrıs’ın içi hangi sebeple dağıtılmışsa ve hangi sebeple de toparlanamamışsa, o sebepler hala daha yerli yerindedir. Kuzey Kıbrıs’ı Türkiye’nin arka bahçesi yapan unsurlar yerli yerindedir. Kıbrıslı Türklerin ekonomide kendi kendine yetmesine izin vermeyen, böyle bir olguyu her hissettiklerinde kendilerine yakın sermayeyi hormonlayıp Türkiye’den Kıbrıs’a gönderen ve Kıbrıs Türk sermayesini Türk sermayesine taşeron yapan makamlar yapı yerli yerindedir… Kıbrıslı Türklerin stratejik mal ve hizmet üreten tüm varlıklarını hormonlanmış Türkiye sermayesine devreden ve devredilmesi için her türlü hoyratlığı yapan, Kuzey Kıbrıs nüfusunun sayısal ve demografik yapısını değiştiren yapı yerli yerindedir. Yok öyle, “içimizi toparlayalım” kandırmacası ile görüşmeleri hepten kesmek ve ondan sonra çaresiz halde Türkiye’ye tam bağımlı hale gelmek, “besleme” bile değil de ‘dilenci’ muamelesi görmek…
Güney’in ve Kuzey’in statükocuları ve faşistleri, ne yapsanız, ne söyleseniz kandıramazsınız… Kaçarı yok… Bu Kıbrıs sorunu şimdi görüşülen ölçütler ile ve görüşmeler yolu ile çözülecek… Şu an eşref saat değil, eşref saat uzak da değil… Faşizme geçit vermemek de ertelenecek değil…