Tufan Erhürman
Yeni hükümet kuruldu kurulalı bir kısmını başlığa aldığım atasözü dolanıyor beynimin kıvrımlarında: “Kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar”. Türk Dil Kurumu, “Kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır” diye açıklamış anlamını.
Yıllardır adaletsiz uygulamalardan çok çekti bu ülke insanı. Hangi siyasi parti iş başına geldiyse, onun mensupları/yandaşları istihdam edildiler, müdür/müsteşar/yönetim kurulu üyesi oldular, ihaleleri aldılar, devlet bankalarının avukatlığını yapıp keselerini doldurma şansını yakaladılar. Muhalefette kalan partilerin mensupları/yandaşları ise ya bu olanaklardan yararlanmak amacıyla haysiyetlerinden ödün verip saf değiştirdiler ya da adaletsizlikten dem vurarak durmadan memleketin düzeninden şikâyet ettiler; düzenin değişmesi gerektiğini dillendirdiler.
Ama hani “keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” derler ya, gün geldi, devir değişti, eski muhalifler iktidar, eski muktedirler muhalif oldular ve hesap döndü. Mensubu ya da yandaşı oldukları siyasi parti muhalefette olduğu için yıllarca iktidar olanaklarından yararlanamayanlar, istihdam edilmeye, müdür/müsteşar/yönetim kurulu üyesi olmaya, ihaleleri almaya, devlet bankalarının avukatlığını yapmaya başladılar. Yılların adaletsizliğinin ancak adaletle ortadan kaldırılabileceğini, kanın kanla değil suyla yunabileceğini düşünmedi kimse. Adaletsizliğin yarattığı pisliği temizlemenin yolu, geçici bir süre için de olsa düzenin aynen devam ettirilmesiydi. Onca zaman devlet olanaklarından hiç yararlanamayanlar yeni dönemde yararlandırılmalı, bozulan denge böylece tesis edilmeliydi. Bu geçici dönemin ardından denge nasılsa kurulacak ve adaletli davranmanın zamanı elbette gelecekti.
Gelin görün ki o zaman bir türlü gelmedi. Muhaliflerle muktedirler durmadan yer değiştirdikçe, iş başına gelen, eski dönemin adaletsizliklerini ortadan kaldırmak için yeni adaletsizlikler yarattı ve kimsenin kıramadığı bir fasit daire çıktı ortaya. Toplum olarak, dön baba dönelim dönmeye başladık bu fasit dairenin ekseninde.
Oysa bir kısmı başlığa alınan o atasözü tam da bu hatayı yapmamayı öğütlüyordu bize. Kötülük kötülükle, adaletsizlik adaletsizlikle düzeltilemezdi. Kanı kanla yıkamak, temizlemek asla mümkün değildi. Ayrıca şu göze göz dişe diş ilkesinin bir halkın başına nasıl bir bela açacağını da Gandi, “göze göz ilkesi bütün dünyayı kör eder” diyerek göstermişti.
Ama maalesef son günlerde duyup yaşadıklarım bir kez daha bu ülkede Gandi’nin lafının da, ataların o meşhur sözünün de beş para etmediğini anlamamı sağladı. Herkes bir tür intikam peşinde. “Onlar bizim gözlerimizi çıkardılar, dişlerimizi söktüler, şimdi sıra bizde” diyenlerle, kanı kanla yumak gerektiğini söyleyenlerle doldu etrafımız. Önceleri düzenin değişmesini, adaletsizliklerin ortadan kalkmasını isteyenlerle, şimdi düzenin aynen devam etmesini, geçici bir süre için de olsa adaletsiz davranılmasını talep edenler aynı kişilerdiler.
Hani “bu düzen sürdürülebilir değil; değişimin zamanı geldi” falan diyor ya herkes, bunları söyleyenlerin kaçı gerçekten düzenden, kaçı aslında düzenin kendisinden değil de ondan yeterince yararlanamıyor olmaktan şikâyetçi emin değilim. Ama doğrusunu söylemek gerekiyorsa, sanki ikinci grup birinciden çok daha kalabalık gibi geliyor bana. Ve maalesef bu durum, azınlıkları değil de kalabalıkları memnun etmeye endeksli siyasi partilerimizin kararlarını da fena halde etkiledi bugüne kadar. Şimdi karar verme zamanı. Ya bir kez daha kalabalığın taleplerine odaklanıp o fasit dairenin ekseninde dönecek ve düzeni değiştirdim diyerek yalnızca düzenden yararlananların isimlerini değiştireceğiz ya da samimiysek eğer değişim sözümüzde, bu fasit daireyi çat diye çatlatarak ekseni kaydıracak, hakiki manada yeni bir düzenin ilk taşlarını döşemeye başlayacağız. Bunca yıldır gözümüzü oyanların gözlerini oyma arzusunu anlamıyor değilim. Ama her zaman dediğim gibi, anlamak başka bir şey, kabul etmek başka bir şeydir. İntikam belki kısa vadeli bir tatmin sağlayacak ama uzun vadede hepimizin kör olmasından başka bir işe yaramayacaktır. Oysa adaleti tesis etmeye bugünden başlamak, uzun vadede daha yaşanabilir bir düzeni kurmanın yegâne yoludur.