Dünya Bankası, geçtiğimiz hafta Kuzey Kıbrıs’a ait 2024 Makroekonomik İzleme Raporu’nu açıkladı. Rapordan bazı bulgular:
- Eğitim, iletişim, restoran, konut ve sağlık harcamalarında enflasyon daha yüksek olmuş ve bu alanlarda fiyatlar 12 ay öncesine göre iki katına çıkmıştır.
- Hane Halkı Bütçe Anketi 2022 sonuçlarına göre, 25-34 yaş arası nüfus içinde yükseköğrenimini başarıyla tamamlamış olanların oranı yüzde sadece yüzde 33,1 olup, yüzde 42 olan AB ortalamasının ve yüzde 59’a ulaşan Güney Kıbrıs’ın oldukça altındadır.
- Ayrıca, yetişkinlerin yaklaşık yüzde 30’u beş yıl veya daha az eğitime sahipken, yaklaşık yüzde 11’i sadece ortaokulu tamamlamıştır.
Bu bulgular, iş dünyasında çalışan bireylerin eğitim durumları oldukça düşük olduğunu söylüyor. Oysa biz biliyoruz ki liselerimizden mezun olan neredeyse her öğrenci yükseköğretim gidiyor.
Durum gerçekten böyle: Yükseköğretime giden öğrencilerimiz diplomalı işsizler ordusunun bir neferi olarak yaşamlarını sürdürürken yukarıdaki oranların da ortaya koyduğu gibi bu ülkeye yükseköğretim için gelmiş ama eğitimini tamamlamamış yabancı uyruklu gençler, düşük ücretlerle yabancı iş gücü olarak iş dünyasını doldurmuş durumda.
Raporda bu durumu ispatlayan bir bulgu daha var:
- Yoksulluk oranı yüzde 14,4 olarak hesaplanmıştır. Ne var ki bu oran AB ortalamasından ve Güney Kıbrıs’ta görülen oranın neredeyse iki katıdır.
Rapor, “Kanıta Dayalı Politika Oluşturma” şiarıyla ele alınmış ve sonuç başlığında da ülkeyi yönetenlere politikalarını kanıta (veriye) dayalı olarak oluşturma önerisine yer verilmiş.
Çoğu zaman politikasızlığın hakim olduğu Kıbrıs’ın kuzeyinde, bugün ülkeyi yöneten anlayışın kanıta (veriye) dayalı politika oluşturmasını beklemek hayalicilikten öte bir şey olmaz diye düşünenlerdenim.
İşte size bir örnek:
Son 10 yılda okul ve öğrenci sayılarını gösteren yandaki tabloyu incelediğinizde eğitim sisteminin kanıtı (veriyi) dikkate alan bir politikanın olmadığı tam tersi eğitimde plansızlığı rahatlıkla görebilirsiniz.
- Son 10 yılda kamusal anlamda okul öncesi sayısında artış olmamış, öğrenci sayımız azalmış. Demek ki okul öncesinde ciddi anlamda özel okullara kaçış var.
- İlkokullarda okul sayısı azalırken, öğrenci sayımız %20 artmış. İşte bu nedenledir ki 900 öğrenciye ulaşan ilkokullarımız, tıklım tıkış sınıflarımız var.
- Ortaokul ve liselerin sayısındaki %13 ancak öğrenci sayısında %32’lik bir artış olmuş. Bu nedenledir ki yüksek ücretlere rağmen hâlâ özel okullar tercih ediliyor.
- Benzer durum meslek liselerinde de var. Okul sayısında hiç değişiklik yok buna karşın öğrenci sayısında %26’lık bir artış var. Bu nedenledir ki çağdaş eğitim sistemlerinin tam tersi olarak hâlâ mesleki temel eğitime giden çağ nüfusu %30’un altındadır.
Bu verilerden anladığımız tek bir şey var. Sınıflardaki öğrenci sayıları katmerlenerek arttı. Şüphesiz bu da öğretmenlerin ders yüklerinin ve ilgilenmek zorunda olukları öğrenci sayılarının aynı oranda artmasını yani eğitimde kalitesizliği getiriyor.
Kanıta dayalı politika mı dediniz, ara ki bulasın…
Anlayana Gülmece
At ve Eşek
Bir at ve eşek, belirli bir zaman için insanların arasına katılıp orada yaşadıklarını birbirlerine anlatmaları için anlaşırlar ve farklı yönlere doğru giderek birbirlerinden ayrılırlar. Anlaştıkları gibi belirli bir süre sonra ayrıldıkları noktada buluşurlar. Perişan halde geri gelen at dayanamaz ve hemen söze başlar:
- Ben, gittiğim yönde bir grup insanla karşılaştım. İlk anda beni aralarına almak istemedir ama sonra at olduğumu anlayınca hemen aralarına alıp bütün işlerini bana yaptırdılar. Perişan ve yorgun bir halledeyim...
Bunun üzerine eşek, keyifle gülerek yanıt verir:
- Ben de gittiğim yönde bir grup insanla karşılaştım. Karşılar karşılaşmaz güçlü ve gür bir şekilde “aaaiiiii, aaaaiiiii” diye konuşmaya başlayınca beni hemen aralarına aldılar. Bir süre sonra da başkan seçtiler. Bu nedenle çok rahat bir zaman geçirdim… Etrafımdaki herkes bana iyi görünmek için çabalayıp durdu… Ben ise sadece “aaaiiii, aaaiii” diye bağırıp durdum…
- Nasıl olur? Senin eşek olduğunu anlamadılar mı?
- Valla yarısı anladı ama diğer yarısına bir türlü anlatamadı…
Okumuş muydunuz?
En uzak mesafe;
Ne Afrika’dır. Ne Çin. Ne Hindistan. Ne seyyareler ne de yıldızlar geceleri ışıldayan ...
En uzak mesafe, iki kafa arasındaki mesafedir, birbirini anlamayan ...
Can Yücel