Dünyaca ünlü Kıbrıslı Türk Profesör Mustafa Camgöz, 'gıda güvenliği' tartışmaları sürerken YENİDÜZEN’e özel açıklamalar yaptı
• “Kuzey Kıbrıs’ta kullanılan tarımsal ve hormonal ilaçların kansere çok büyük etkisi var”
• “Çevrenin sağlık üzerindeki etkisi çok kuvvetli, çevre faktörü ‘gen’ seviyesine indi”
• “Gıdalar, hayat stili (eksersiz vs), kilo oranı ve gen yapıları kanseri etkiliyor”
• “Meme kanseri vakalarının genç kızlara kadar inmiş durumda…”
• “Kuzey Kıbrıs’ta kanser tedavisinin artık ‘devlet politikası’ haline getirilmesi gerekiyor”
• “Ülkede ‘denetleme’ konusunda yetersiziz hatta denetlemeyi bilmiyoruz”
• “Hastanemiz 'mükemmel ve daha erken teşhis yapabiliyor' diyemeyiz. Tam tersi olduğunu düşünüyorum”
• “Balık yağı, yeşil çay, kırmızıbiber yenilmesini öneriyorum, Bazı kanser vakalarında “kahve”nin etkili olduğunu söyleyebilirim”
Didem MENTEŞ
Dünyanın en önemli kanser araştırma merkezlerinden olan Imperial College London ve Kanser Araştırma Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Mustafa Camgöz, kanser vakalarında ‘çevre ve gıda güvenliğinin’ önemli faktör oluşturduğuna vurgu yaparak, ülkedeki ‘denetim’ yetersizliğine dikkat çekti. Meme kanseri vakalarının genç kızlara kadar indiğini vurgulayan Camgöz, Kuzey Kıbrıs’ta kanser tedavisinin artık ‘devlet politikası’ haline getirilmesi konusunda uyarılarda bulundu.
Ülkede kullanılan tarımsal ve hormonal ilaçların kansere çok büyük etkisi olduğunu belirten Camgöz,
çevre şartları, dıştan gelen yaşam stili ve ‘beslenme’nin büyük faktör oluşturduğunu söyledi.
Kanser politikasında eğitim, çevre analizleri, denetim ve bazı yasaların hayata geçirilmesine vurgu yapan Prof. Dr. Camgöz, “Geçici değil devlet bazında kalıcı bir planın oluşturulmasının zamanı geldi. Çünkü bu sorun kaybolmayacak hatta daha da büyüyecek” dedi.
Kanser illetine farklı bir gözle bakarak, başardığı mucize buluşuyla tıp dünyasında devrim yaratan Kıbrıslı Prof. Dr. Mustafa Camgöz, ülkemizde verdiği seminer öncesi YENİDÜZEN’e önemli açıklamalarda bulundu.
En büyük etken çevre
Mustafa Camgöz, yaşanılan bu modern zamanda kanserin artık kaçınılmaz bir hastalık olduğunu belirterek, kanserle yaşamaya alışılması gerektiğini söyledi. Kanserin oluşmasında çeşitli sebepleri olduğunu ama en önemli sebebin çevrenin üzerimizde yaptığı etki olduğunun altını çizen Camgöz, bunun iki taraflı oluştuğunu belirtti. Çevrede pozitif ve negatif etkenler olabileceğini söyleyen Camgöz, bunların toprak, hava ve su da ki kirlilikten olup şuanda Kanser Araştırma Vakfı tarafından incelenmekte olduğunu söyledi.
“Çevre ‘gen’ seviyesine indi”
Çevrenin sağlık üzerindeki etkinin çok kuvvetli olduğuna dikkat çeken Prof Dr. Camgöz, çevredeki faktörün “gen” seviyesine indiğinin altını çizdi. Hayat bilimlerinde (epigenetik) yani genetik ilerisi bir ‘ihtilal’ yaşandığını vurgulayan Camgöz, dıştan gelen etkenlerin genlerin üzerinde yaptığı etkilerin büyük olduğunu ifade etti.
Mustafa Camgöz, alınan gıdalar, hayat stili (eksersiz vs), kilo oranı ve gen yapılarında kanserin büyük etki yarattığını vurgulayarak, çevre faktörünün yanı sıra sosyal yapı, insani ilişkiler, insanların birbirlerine olan pozitif bakışı ve kucaklaşma gibi etkenlerin de gen yapısına pozitif etki yarattığını söyledi.
“Vücudumuz sürekli taarruz altındadır”
Bir deneyinden söz eden Camgöz, Tolomir isimli bir proteinin hücrelerdeki sosyal birlik ve korunmasının pozitif etken olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Güçlü olan vücudumuz sürekli bir taarruz altındadır. Çevre olsun hayat stilimiz olsun yaşlanarak geçen sürede bir taarruz söz konusu ve vücudumuz sürekli kendini tamir ediyor, tazeleniyor. Örneğin elinizi kestiğinizde o yara hücrelerin bölünmesiyle kapanıyor. O tamir sırasında hücreler bölünüyor. Hücreler her bölündüğünde o hücrelerde bulunan tolomir proteini küçülüyor. Bu protein kırpılarak küçüldüğünde hücre artık kendini tazeleyemiyor. O zaman vücudun kendi kendini tamir edememesi büyük bir sorun yaratıyor. Bunların bir tanesi de kanserdir. Bu tolomir proteini sosyal yapımızı önleyebiliyor hiç olmadı yavaşlatabiliyor”
“Toprak analizleri normalin üstünde”
Yeni nesil kanser ilacı geliştirdiklerini ve denemeye başlayacaklarını hatırlatan Camgöz, kemoterapide kullanılan ilaçlar gibi ağır olmayan çok daha basit etkisi olan ilaç geliştirdiklerini vurguladı. Bu konuda ümitli olduklarını aktaran Camgöz, KAV’ın en önemli hususlarından birisinin bir ayağının İngiltere’de olmasından kaynaklandığını aktardı.
KAV olarak Kuzey Kıbrıs’taki toprak kirliliği analizinden emin olmak için İngiltere’de de analiz yaptıklarını belirten Prof. Dr. Mustafa Camgöz, aynı verileri elde ederek, güven sağladıklarını söyledi. Camgöz, kurşun, cadmium ve arsenik konusunda toprak analizlerinden normalin üstünde arseniğe rastlanıldığını da belirterek, tarımsal ilaçlar, farelere ve haşerelere karşı kullanılan ilaçlarlar yanında fare zehirlerinin etkili olabileceğini aktardı.
“Kahvenin de iyi bir rolü var”
Kanserle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini vurgulayan Camgöz, kanserin ortamımıza ailemize girdiğinin kabul edilmesi gerektiğini ve çevreden gelecek etkilere dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti. Camgöz, beslenme açısından tuz kullanımının en aza indirilmesini “balık yağı, yeşil çay, kırmızı biber” yenilmesini önererek, bazı kanser vakalarında “kahve”nin etkili olduğunu, özellikle kolon kanseri ve karaciğer kanserinde etkili olduğuna yönelik deliller elde edildiğini aktardı. Karaciğerin, kalp ve beyin kadar çok önemli olduğunu dolayısıyla kahvenin iyi bir rolü olduğuna dikkat çekti.
“Büyük sorunlar yok”
Prof. Dr. Mustafa Camgöz, Kuzey ve Güney Kıbrıs’ta 1990 ile 2004 yılları arasındaki 15 yıllık kanser verilerine sahip olduklarını ancak kapıların açılmasıyla karşılıklı geçişler nedeniyle bu kayıtlarda kaymalar yaşandığını belirtti. Bu çalışmaları Doğu Akdeniz Üniversitesi ile birlikte yeniden başlattıklarını aktaran Camgöz, çalışmaların sürdüğünü söyledi. Geçmişte de bugün de kanser vakalarında büyük sorunlar görmediklerini söyleyen Dr. Camgöz, gereksiz ve bilinçsiz bir panik yaratmanın anlamı olmadığını söyledi.
“Meme kanseri genç kızlara indi”
Yapılan çalışmalarda ‘meme kanseri’ teşhisinin erken görüldüğünü vurgulayan Camgöz, “bizim kadınlarımızda vaka aynı olabilir ama daha erken başlıyor” dedi. Meme kanseri vakalarının genç kızlara kadar indiğini vurgulayan Camgöz, Kuzey Kıbrıs’taki kadınların daha genç yaşta meme kanseri olduğunun altını çizdi. Bunun altında yatan nedenlerin; çevre şartları, dıştan gelen yaşam stili ve ‘beslenme’ kaynaklı meme kanserine yol açtığını söyleyen Camgöz, “Bunun için bizdeki hastane mükemmel ve daha erken teşhis yapabiliyor diyemeyiz. Tam tersi olduğunu düşünüyorum. Demek ki Avrupa Birliği ülkelerine göre bu teşhis yaşının erken olması gerçek bir durumdur. Bunun ciddiye alınması gerekiyor. Bu nedenle toprak, hava ve su analizlerine bakıyoruz” dedi.
Kanser, devlet politikası haline gelmeli
‘Kanser’in yaşamın ve ülkenin bir parçası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Camgöz, kanser tedavisinin ‘devlet politikası’ gerektiren bir durum olduğunu vurguladı. Bunu değişen hükümetlerin değil, devlet politikası haline getirilerek yapılması gerektiğini aktardı. Camgöz, “hastanemizde bir onkoloji merkezi var. kanser tedavisi çok teknik bir alan. Yani akciğere bakan onkolog memeye, beyine ya da karaciğere bakamaz. Bu nedenle bir onkoloğun gelip gitmesi bizim sorunumuzu çözemez sadece kaşıyabilir. Burada yatırım anlayış ve prensip kararı gerekir ki onkolog sayısı çoğaltılsın. Bu çevreye dönük bilinçlendirici ve kanser dernekleriyle birlikte bir plan oluşturulsun. Vakfımızın yaptığı gibi çevremizin durumunu anlayabilelim”
“Denetlemeyi bilmiyoruz”
Kuzey Kıbrıs’ta kullanılan tarımsal ve hormonal ilaçların kansere çok büyük etkisi olduğunu belirten Camgöz, hükümetlere bu noktada büyük sorumluluk düştüğünü vurguladı. Özellikle ‘denetleme’ konusunda yetersiz kalındığına hatta denetlemeyi bilmediğimizi vurgulayan Profesör, Gıda Güvenliğinin büyük önem taşıdığına vurgu yaptı. Hükümetlerin üstünde bir kanser politikası oluşturulmasının altını çizen Mustafa Camgöz, “kanser yaşamın kaçınılmaz bir parçasıysa eğer bunu nasıl haledebileceğimizi bilmeliyiz” dedi.
Kanser politikasını eğitim, çevre analizleri, denetim ve bazı yasaların hayata geçirilmesi gerektiğinin şart olduğunu vurgulayan Prof. Camgöz, “geçici değil devlet bazında kalıcı bir planın oluşturulmasının zamanı geldi. Çünkü bu sorun kaybolmayacak hatta daha da büyüyecek”
“Kanseri Nasıl Yen?” kitabı çıkıyor
1 Mayıs 2014’de “Kanseri Nasıl Yen?” adlı kitabının İngilizce olarak çıkacağını da söyleyen Prof. Dr. Mustafa Camgöz, kitabın içerik olarak 10 bölümden oluştuğunu söyledi. Türkçe olarak yakın zamanda çevirisinin yapılacağı kitabta, kanserle ilgili en yeni temel bilgilerin yer alacağını söyledi. Camgöz, kanser nedir? Kök hücrelerin rolü, epigenetiğin rolü yer alıyor. Çevreye, beslenmeye, hayat stili uyarıları yanında kliniksel tıp, tamamlayıcı tıptan söz ediyoruz. Vitaminler, çeşitli ek alabileceğimiz yeni gelişmeler ve yöntemler yanında çevrenin kimyasal yapısı. Dokuzuncu bölüm kanserin politikası ve son bölüm ise kanser tedavisinden sonra ne yapılması gerektiğini içeren bir kitap. Hasta olsu ya da olmasın kitabı okuyanlar ‘şimdi tamam gereken bilgileri aldım buradan ileriye de bu şekilde gitmeliyim’ diyebilecekler.
Orkide Yürüyüşü
Kuzey Kıbrıs’taki kanser vakalarıyla ilgili son durumu Orkide Yürüyüşü esnasında açıklayacaklarını ifade eden Prof. Camgöz, Şubat ayın son pazarı olan 23 Şubat günü yürüyüşün gerçekleşeceğini aktardı. Telsim’in ana sponsorluğunda saat 10:30’da yapılacak olan yürüyüşe bu yıl İngiltere’den şimdilik 15 kişi geleceğini belirten Camgöz, Kuzey Kıbrıs’tan katılacak kişilerle binin üzerinden bir katılımın gerçekleşmesini beklediklerini söyledi.