KıbrıslıTürk tarafı ve Türkiye’nin, BM Güvenlik Konseyi ve AB dahil tüm ilgili-ilgisiz tarafların yoğun ve alışılmışın dışındaki tepkilerine rağmen Kapalı Maraş’a girilmesinde ısrar etmesi, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) bu bölgede yer alan özel mülkiyetle ilgili rolünün ne olacağı konusunda merak uyandırmaktadır.
TMK’nın rolünün ele alınmasında dikkat edilmesi gereken üç önemli hususun olduğu söylenebilir.
Bu hususlardan birincisi, Kıbrıs sorununun içinde bulunduğu aşama ve tarafların çözüme ilişkin yaklaşımlarıdır. İkincisi, Kapalı Maraş bölgesinin statüsüyle ilgilidir. Üçüncü önemli husus ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) KıbrıslıRumlar’a ait olup Kıbrıs’ın kuzeyinde kalan taşınmaz mallarla igili yaklaşımıdır.
- Kıbrıs Sorunu ve TMK
Bilindiği gibi, TMK, Türkiye ve KıbrıslıTürk tarafının iki toplumlu, iki bölgeli federal bir çözümle ilgilendiği ve bu çerçevede müzakerelere istekli olarak katıldığı bir dönemde kurulmuş ve faaliyete başlamıştır.
Annan Planı’nın, KıbrıslıRum toplumu tarafından reddedilmesine rağmen, Kıbrıs’ın kuzeyinde yüksek oranda bir destekle kabul edilmesi, mülkiyet meselesinde yeni yaklaşımların geliştirilmesine zemin yaratmıştı.
Ama daha da önemlisi, hem o dönemin KıbrıslıTürk yönetimi ve Türkiye hükümeti hem de Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan halk, mülkiyet sorununun iki bölgeli, iki toplumlu federal bir model içinde, iade, takas ve tazminat yöntemlerinin her üçünün de kullanılarak çözümlenmesine onay vermişti.
Bu nedenden ötürü, KıbrıslıRum tarafının karşı çıkışlarına rağmen gerek AİHM gerekse uluslararası toplum, mülkiyet sorununun girderilmesinde TMK’nın meşru bir işlev görmekte olduğunu dikkate almıştır.
Şimdi ise durum farklıdır.
KıbrıslıTürk tarafı ve Türkiye öteden beri ve özellikle 27-29 Nisan 2021 tarihinde yapılan gayrı resmi Cenevre toplantısından sonra, federal çözüm modelini terketmiş ve uzlaşılmış çözüm parametrelerini içeren BM Güvenlik Konseyi kararlarını tanımadığını ilan etmiştir.
- Kapalı Maraş’ın Satüsü
Uluslararası hukuk açısından Kapalı Maraş, halen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin fiili denetiminde bulununan, ara bölgeye bitişik askeri bir bölgedir. BM Güvenlik Konseyi Kapalı Maraş’ın ara bölgeye dahil edilerek, BM yönetimi altında açılması için bağlayıcı kararlar almıştır. Bununla birlikte, GK, bu kararların uygulanmasını sağlamak üzere herhangi zorlayıcı bir yaptırım öngörmemiştir.
Ama, Türkiye ve KıbrıslıTürk tarafının, Kapalı Maraş’ta sivil idare oluşturma yönünde Ekim 2020 tarihinden bu yana attığı adımlar, BM Güvenlik Konseyi tarafında kınanmış ve bu adımların geri alınması yüksek sesle talep edilmeye başlanmıştır.
AB ise, BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayanarak ve Türkiye yetkilileri tarafından yapılan ‘bu kararı KıbrıslıTürk lider aldı, biz sorumlu değiliz’ türünden açıklamalara itibar etmeyerek, Kapalı Maraş’ta atılan adımların geri alınmaması durumunda yaptırım uygulayacağını ilan etmiştir.
Kapalı Maraş’ta atılan tek taraflı adımlardan ötürü, konu üzerindeki anlaşmazlığın niteliği de değişmeye başlamıştır.
Önceleri Türkiye ve KıbrıslıTürkler ile KıbrıslıRumlar arasında çözümlenmesi beklenen Kapalı Maraş meselesi, artık, BM Güvenlik Konseyi ile Türkiye arasında bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Dahası, AB, BM GK kararlarına atıf yaparak konuya doğrudan taraf olmaya başlamıştır.
Peki, Kapalı Maraş’ın uluslararası hukuk açısından geçerli olan ve yukarıda anlatılan statüsü ortada dururken, TMK, bu bölgede bulunan mallar üzerinde hangi kararları alabilir?
Bu sorunun cevabını aşağıda vereceğiz.
- AİHM’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan KıbrıslıRumlar’a ait taşınmaz mallarla ilgili yaklaşımı
AİHM, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurduğu TMK’yı ve KıbrıslıRumlar’a ait taşınmaz mallarla ilgili insan hakları ihlallerinin giderilmesi için bu komisyon aracılığıyla önerdiği iade, takas ve tazminat çarelerini geçerli saymıştır.
Mahkeme, bu çareleri geçerli sayarken, en başta, hem Kıbrs Cumhuriyeti’nin bir devlet olarak varlığının sorgulanamayacağını hem de Kıbrıs sorununu etkileyen siyasal gelişmelerin yarattığı olguları hatırlatmış ve tarafların iki bölgeli bir federasyon çözümü üzerinde uzlaştığını dikkate almıştır.
Mahkeme, Kıbrıs’ın kuzeyinde kalan KıbrıslıRum taşınmaz mallarının bazılarında önemli değişiklikler yapıldığı, bazı taşınmaz malların kamu yararına kullanılmakta olduğu, bazı taşınmaz malların ise Kıbrıs’ın güneyinde mal bırakmış kişilerin kullanımında olduğu saptamasında bulunmuştur. Ayrıca, bu mallardan bazılarının miras ve satın alma yoluyla birkaç kez el değiştirdiğini ve tüm bu nedenlerden ötürü konunun oldukça karmaşık bir hal aldığının altını çizmiştir.
İşte AİHM’nin TMK’yı, insan hakları ihlallerinin giderilmesi için Türkiye’nin sunduğu geçerli bir hukuk yolu olarak kabul ederken dikkate aldığı başlıca olgular bunlardı.
Konuya dikkatle yaklaşan herkesin, Kapalı Maraş bölgesinde bulunan özel ya da tüzel kişilere ait taşınmaz malların, yukarıda AİHM tarafından tarif edilen olgularla ilintili olmadığını anlayacaktır.
Salamis Tartışmaları programında, bu konuyu Cumhuriyet Meclisi eski Genel Sekreteri, hukukçu Mehmet Öner Ekinci’yle konuştuk. Dr. Okan Dağlı’nın gözlem ve yorumlarıyla katkı koyduğu bu konuşmayı, onların da onayıyla, program öncesinde ve sonrasında söylenenleri de dikkate alarak, aşağıda özet olarak sunuyorum. Elbette, yazılanların tümüne ilişkin sorumluluk bana ait olmak koşuluyla!
Okan Dağlı anlattı: Birçok KıbrıslıRum tatlı-acı anılarının gömülü olduğu yerleri görmek istedi. Karmaşık duygular eşliğinde.
Gelenler, askeri bölge içinde yer alan ‘serbest bölge’de dolaşabilirdi!
Ama bölgeye ikinci kez gelişinde, bir KıbrıslıRum, Yeşil Hat üzerindeki kontrol noktasında, ilk gelişinde çektiği fotoğraflar nedeniyle, polis merkezinde bir gece ‘misafir’ edilmiş ve ifadesi alınmıştı.
Okan Dağlı, olayın basına yansımadığını ama KıbrıslıRumlar arasında tedirginlik yarattığını anlatıyor ve ekliyor: ‘Hem KıbrıslıRumlar’dan başvuru kabul edilecek hem de gözaltı yapılacak!’
Peki, TMK bu bölgede başvuru kabul edip iade, takas veya tazminat kararı verebilir mi?
Ve ikinci soru: Bu bölgede BM yönetimi dışında, tek yanlı bir eylemle bir sivil idare oluşturulabilir mi?
Mehmet Öner Ekinci’nin yanıtı oldukça açıktır:
‘BM Güvenlik Konseyi tarafından belirlenen statüsü nedeniyle Kapalı Maraş bölgesine TMK’nın girişi hukuken mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili 550 ve 789 numaralı kararlarına göre Kapalı Maraş’a yasal sakinleri dışında kimse yerleştirilemez ve bu bölgede BM yönetimi dışında sivil bir yönetim oluşturulamaz.’
Yani, KıbrıslıTürk/Türkiye tarafının yaklaşımında çok ciddi bir sorun vardır.
Ekinci ekliyor: ‘Kapalı Maraş’ın askeri statüsüne son verilse bile, BM Güvenlik Konseyi kararı değişmedikçe, bu bölgenin statüsünü değiştiremezsiniz. Bu bölgenin statüsünü bir kararla ve de facto bir durum yaratmak suretiyle değiştiremezsiniz’
Yani bu bölgenin ‘askeri bölge’ olma statüsünü kaldırdıktan sonra, orada sivil idare oluşturma hakkına sahip olamıyorsunuz!
Kapalı Maraş’a girilmesini uygun bulanların gözden kaçırdığı önemli bir gerçeklik vardır. Kapalı Maraş’ta ne ‘şimdiki kullanıcı’, ne de ‘kamu yararına geliştirilmiş taşınmaz mallar’ yoktur. Hele, ‘inkişaf ettirilmiş taşınmaz mal’ hiç yoktur. Bu olgular çok önemli, çünkü AİHM, TMK eliyle iade, tazminat ve takas çarelerini uygun bulurken, bu olguları dikkate almıştı.
Bu olgulardan hiçbirine kapalı Maraş’ta rastlamak mümkün değildir.
Özetle, Kapalı Maraş bölgesi, Güvenlik Konseyi tarafından belirlenen statüsü nedeniyle, BM yönetimi hariç, herhangi sivil bir idarenin karar ve eylemleriyle müdahale edebileceği, orada bulunan taşınmaz mallar üzerinde herhangi bir işlem yapabileceği bir bölge değil.
Aslında yasal mülk sahiplerine sadece iade yapılacak olsa bile bunun için TMK’ya gerek yoktur.
Ama Ekinci, TMK’nın bazı yapısal problemlerinin olduğunu da ekliyor:
‘Üç aya yakın bir süreden beri, bu komisyonun başkan ve başkan yardımcısı yok, komisyon toplantı yapamıyor, karar üretemiyor, bundan sonra çalışabilse bile kullanacağı maddi kaynak yok. Komisyon’un yapısal eksikliği tamamlansa bile, maddi kaynak sıkıntısı nedeniyle etkin bir şekilde çalışmasına olanak bulunmamaktadır.’
Yani, şimdiki haliyle TMK zaten işlevsiz hale getirilmiştir.
Açıkçası, Kapalı Maraş macerasına dahil edilirse, TMK’nın meşruiyeti tümden ortadan kalkacaktır.
Bir de bu arada sahneden indirilen ‘Vakıf malları’ meselesi var.
Vakıflar idaresi, Kapalı Maraş’ın kendine ait olduğuna dair ileri sürdüğü iddiasına rağmen, bu iddiayı destekleyici yasal bir belge sunmuyor/sunamıyor.
Okan Dağlı, Vakıflar İdaresi’nin bu konuyla ilgili yaklaşımını gayriciddi buluyor ve ekliyor: ‘Vakıflar İdaresi niçin Açık Maraş bölgesinde bulunduğunu iddia ettiği taşınmaz malları sahiplenmek için hiçbir girişim yapmıyor?’
Çünkü ortalıkta sadece arşiv belgelerinin fotoğraflarıyla sürdürülen bir propaganda var.
Ekinci, ‘İngiliz sömürge yönetimi, 1956 yılında Vakıflar İdaresi’ni Kıbrıs Türk toplumuna devretmiş olmasına karşın, o tarihten bugüne Maraş’taki vakıf malları ile ilgili hak arayışında bulunulmaması düşündürücüdür’ diyor.
Ve Ekliyor: ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Kurucu Anlaşmalarına ekli U Ek’inde de belirtildiği gibi, eğitim ve Vakıf mallarının geliştirilmesi amacıyla, İngiliz Yönetimi tarafından Kıbrıs Türk Toplum liderliğine 1.5 milyon Sterlin ödeme yapılmış ve bunun karşılığında, Kıbrıs Türk toplumu Liderliğinin, Evkaf İdaresi dahil, İngiliz Sömürge yönetiminden herhangi bir talepte bulunamayacağı taahhüt edilmiştir.’
Kısacası, önce (1956 yılında) Vakıfları ve daha sonra da Ingiliz sömürge yönetiminin sağladığı 1.5 milyon Sterlin tutarındaki mali kaynağı teslim alan KıbrıslıTürk toplum temsilcileri, Vakıf mallarıyla ilgili herhangi bir talepte bulunamayacaktı.
Bunun için imzalar atıldı.
Yani, İngiliz sömürge yönetimi ve Vakıfları devralan KıbrıslıTürk temsilciler arasında bir mahsuplaşma gerçekleşmiştir.
O zaman bu ‘Vakıf malları’ meselesini ortaya atmanın amacı nedir?
Yarın birileri tarafından, benzer arşiv belgeleri sunulup, KıbrıslıTürkler’in tapulu mallarında hak iddia edilirse, ne yapacağız?
Elbette resmi tapuları gösterip bu konuyu kapatacağız!
Peki TMK’nın Kapalı Maraş’a sokulmak istenmesinin hikmeti nedir acaba?
Ekinci’nin anlattığı şey, aslında, KıbrıslıTürk toplumunu bekleyen önemli bir tehlikeye de işaret ediyor:
‘Kapalı Maraş’a TMK’nın sokulmasının amacı, bu bölgede bulunan Kıbrıslı Rumlara ait taşınmaz malların KKTC ve Türkiye sermayesinin eline geçmesini sağlamak veya öteki adıyla bölgenin Türkleştirilmesi’dir.
Böyle bir girişimin ardından, artık, ‘bize bişey olmaz, idare ederiz’ denemeyeceğini artık anlamamız lazım.
Neler olabileceğini anlamak için de, sadece biraz düşünmemiz ve etrafımızda nelerin olup-bittiğini kavramamız yeterli olacaktır.