Kapı muhabirin eline nasıl düştü?

İbrahim Özejder

 

Gazetecinin rolü, önyargıları beslemek değil, tam tersine yıkmak olmalı.
 

Lefkoşa Surlariçi’ndeki boş binadaki olayda BRT muhabirinin kolundan yaralanmasında, madde bağımlısının bıçak çekmesinin önemli bir payı olduğu anlaşılıyor. Ama gerçekte ne kadar?
Medya Etik Kurulu’nun benimsediği ‘Gazetecilik Meslek İlkleri’nin birincisi(yani en önemlisi)nde  “Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmaktır.” yazar.
Ancak, Yenidüzen’deki haber net bilgiler içermediği için bağımlının yaralanmadaki gerçek payını anlayamıyoruz. Haberin ilgili bölümüne bakalım:
…Bayrak Radyo Televizyon Kurumu (BRTK) muhabiri Şen Candaş Ulusoy görev başındayken bıçaklı saldırıya uğrarken, karmaşa esnasında eline kapı düşmesiyle yaralandı. Surlariçi bölgesinde Let's Do İt (Hade Temizleyelim) kampanyasına katılan Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş ve DP-UG heyetini, kameraman arkadaşıyla birlikte takip eden Şen Candaş, girdikleri boş bina içerisinde görüntü almaya çalışırken 16 yaşındaki madde bağımlısı S.G tarafından bıçaklı saldırıya uğradı. BRT kameramanın kendisini görüntülediğini zanneden S.G, bıçakla saldırdığı esnada bina içerisindeki demir kapının Şen Candaş’ın koluna düşerek elinin ciddi şekilde yaralanmasına neden oldu...

Sorular yanıtsız

Haberdeki cümlelerden,

- Saldırgan, bıçağını sadece korkutmak için mi çekti?
- Yoksa bıçağı muhabire ve kameramana saplamaya da çalıştı mı?
- Muhabiri yaralayan kapı, saldırganın itmesiyle mi, yoksa kendiliğinden mi düştü? 

Sorularına net yanıt alamıyoruz. Muhabir imzası taşımayan haberdeki ifadeler belirsizlik yaratıyor. Haberin bir kaynağa dayandırılmaması belirsizliği daha da artırıyor. Bir cümlede  S.G. üzerinde ‘sentetik cannaboid türü uyuşturucu bulundurmaktan dolayı tutuklandığı’ bilgisinin Polis Basın Subayı’ndan alındığı belirtiliyor.
Fakat saldırı ve yaralanma ile bilgilerin kaynağının ne olduğu belli değil. Ayrıca Polisin olayla ilgili  açıklaması bazı farklılıklar içeriyor.
“Kanunsuz uyuşturucu madde tasarrufu ile uygunsuz tavır ve hareket” başlığıyla yapılan polis açıklamasında, “Dün saat 08.45 sıralarında, Lefkoşa’da Hürriyet Sokak üzerinde, Ş.G.’nin (E-16), temizlik çalışması yapan gönüllü şahıslara el kol hareketi yapıp bağırıp çağırmak suretiyle uygunsuz tavır ve harekette bulundu. Adı edilenin suçüstü gereği tutuklandığı, üzerinde yapılan aramada ise uyuşturucu madde olduğuna inanılan yaklaşık yarım gram ağırlığında sentetik cannabinoid türü uyuşturucu maddenin bulunarak emare olarak alındı…” deniliyor.
Polisin açıklamasında “bıçak çekme” ve “saldırı” ifadelerinin kullanılmadığı açıklamada, sadece “uygunsuz tavır”dan bahsedilmesi belirsizliği daha da artırıyor.

Haberdeki boşlukları önyargılar doldurur

Bu kadar küçük ayrıntılarla uğraşmanın anlamı ne diye sorulabilir. Medya sadece gündemimizi değil nasıl düşünmemiz gerektiğini de belirliyor. Haberlerin yarattığı boşlukları önyargılar dolduruyor. Yenidüzen’in ‘Çirkin Saldırı’ haberi’ istemeden, önyargıları besleyen bir belirsizlik yaratmıştır.
Haberde açıkça yazılmasa da başlık ve anlatım, okuyucuyu “BRT muhabirinin yaralanmasının tek suçlusu madde bağımlısıdır” sonucuna götürüyor. Çünkü önyargı havuzumuz, madde bağımlıları potansiyel suçludur; her türlü suçu işleyebilirler; insanlara saldırıp yaralayabilir, öldürebilirler benzeri bilgilerle doludur.
Halbuki ne gazetecinin ne de bir başka kişi ya da kurumun, sözkonusu madde bağımlısına işlediği suçlardan ötesini yükleme hakkı yoktur. Bu suçlar da görüldüğü kadarıyla, uyuşturucu madde bulundurmak, izinsiz mekan kullanmak ve başkalarını rahatsız etmek, paniğ yolaçmaktan ötesi değil.


Gazetecinin rolü, önyargıları beslemek değil, tam tersine yıkmak olmalı.
 

--------------------------------------------------------------------------------


‘ÇİRKİN SALDIRI’ HABERİ ÜZERİNE TARTIŞMA

Saldırı gazeteciye yapılırsa haberin değeri artar mı?


“Let’s Do It” adıyla 5 Haziran’da gerçekleştirilen toplu temizlik kampanyası sırasında yaşanan bir olay, haber medyasına gazeteciye saldırı başlıklarıyla yansıdı. Sosyal medyada ise Ali Bizden’in başlattığı tartışma ile olayın yansıtılış biçimi sorgulandı.  A. Bizden facebook’taki sayfasında şöyle yazdı:

“Olay şu:
Terk edilmiş bir evde kalan 16 yaşındaki bir madde bağımlısı gurubun üzerine bıçakla saldırdı. O karmaşada BRT muhabiri eline kapı düştü. Ciddi şekilde zedelenme oldu.
Haber ne?
a. Gazeteciye saldırı, kınıyoruz
b. 16 yaşında, madde bağımlısı çocuklarımız var”

Sayın Bizden yazısının sonuna iki seçenek yerleştirerek, takipçilerine ‘haber belirsizlikler içeriyor’ mesajını veriyor. Bir takipçi, “C. surlar içi rehabilite edilmesi” diye yazarak seçenek sayısını üçe çıkarıyor.
Yorumculardan biri, “Tek kelimeyle facia bu medyanın durumu” diye yazıyor. Öteki yorumlarda da 
medya eleştiriliyor, güvensizlik belirtiyor ama sosyal medya kulanıcıları net olarak neyi eleştirdiklerini yazmıyorlar. Yani yorumlar da belirsizlik içeriyor.
Tabii ki yorumların belirsizliği  haberi “problemli” olmaktan çıkarmıyor. Önce başlık, sonra öteki unsurlarına bakarak haberi inceleyelim:

Bir Saldırı Nasıl ‘Çirkin’ olur?

Haber medyada “BRT muhabirine bıçaklı saldırı”, “BRT muhabirine saldırı” gibi başlıklarla verildi.  “BRT muhabiri yaralandı” başlığıyla en sakin başlığı kullanan BRT”nin kendisi oldu. Yenidüzen ise “Çirkin saldırı” başlığıyla habere sansasyonel bir hava kazandırdı.
Haberi düzenleyenlerin, başlıkla olayı önemsetme niyeti olabilir. Ancak çirkin saldırı diyebilmek için saldırının sıradışı birtakım özellikler taşıması gerekir. Habere baktığımızda, saldırıyı “çirkin” kılacak planlı, büyük boyutlu, iğrenç yöntemlerin kullanıldığı bir ayrıntı göremiyoruz. Tam tersine sıradan, tesadüfi bir saldırı örneği çıkıyor karşımıza. Yani saldırıya özel bir sıfat eklememizi gerektirecek her hangi bir unsur yok. Elbette bir gazeteciye veya herhangi bir bireye yönelik her saldırı kınanmalı. Ama abartmadan, hakettiği kadar!

Saldırı gazeteciye yönelikse

Sosyal medyadaki yorumlara göre okurlar, “haberin abartılı yansıtıldığı” görüşünde.  Her haberin belli bir değeri var; eğer habere hakettiğinden daha az veya daha fazla bir değer vermeye çalışırsanız, kişi haklarını ihlal edebilirsiniz veya toplumsal önyargıları besleyebilirsiniz.
Peki, saldırının bir gazeteciye yapılmış olması onun haber değerini artırmış olabilir mi?  Olabilir; gazeteci kamusal bir görevi yerine getirmektedir ve onun görev yapmasını engellemeye yönelik saldırılar, ayni zamanda demokratik yaşama yönelik saldırılardır. Halkın bilgi, haber alma hakkını kısıtlamaya yönelik bu tip saldırıların haber değeri yüksektir ve ilgi çekici yöntemlerle kamuoyunun gündemine getirilmesi gerekir.

Gazetecilere görev başı saldırıları

KKTC’de gazeteciler maalesef çok elverişli ortamda yaşamıyorlar ve sık sık görev yapmaktan engelleniyorlar; kovuluyorlar, darp ediliyorlar, araçlarına zarar veriliyor v.s.  Daha bir ay önce, bir inşaat kazasını  haberleştirmeye çalışan gazetecilerin saldırıya uğraması hafızalarımızdan silinmiş değil. İşte bu ve benzer nitelikteki saldırılar için “çirkin” başlığı atılabilir. Çünkü saldırı planlı, kasıtlı ve gazetecinin görev yapmasını engellemeye yönelikti. Saldırıya uğramalarının tek sebebi gazeteci kimlikleriydi.
Lefkoşa Surlariçi’ndeki boş binada yaşananlara dönersek, özel olarak gazeteciye yönelik bir saldırıdan bahsedebilir miyiz?  Haberde verilen bilgiler net değil; yine de yazılanlardan anlıyoruz ki, madde bağımlısı kişi, terkedilmiş eve kim girse saldıracaktı. Belki de bir elektrik tahsildarı ya da belediye görevlisi, hatta evin sahibi girse yine aynı saldırıya maruz kalacaktı.

Haber medyasına güvensizlik

Bu da demektir ki gazeteci maruz kalsa da ‘olay’ düşük dereceli bir saldırıdır. Haber değeri var ama fazla değil; bir elektrik tahsildarının ayni evde maruz kalacağı saldırının haber değeri kadar.
Sonuç: Yenidüzen’in “Çirkin saldırı” başlığının çağrıştırdığı haber değeri ile olayın gerçek boyutlarının taşıdığı haber değeri, birbiriyle uyuşmuyor. “Çirkin saldırı” klişesi gereksiz yere kullanılmış.
Habercilikte bu tip dengesizlikler okurlarda, “gazeteciler, bir olay kendileriyle ilgili oldu mu abartıyorlar” algısını yaratıyor ve varolan güvensizliğin daha da büyümesine yolaçıyor.