“Kapsamlı çalışma ile mümkün”

Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybının ardından Avrupa Birliği toprağı olan Kıbrıs’ın kuzeyinde “Euro’ya geçiş” ihtimalini değerlendiren ekonomistler ‘kademeli geçiş’ önerisinde bulundu, “Uzun bir süreç, ancak teknik olarak imkansız değil” yorumunu yaptı.

YENİDÜZEN’e konuşan 6 ekonomiste göre Euro’ya geçişin adımları:

  • Uzmanlardan oluşan ekiplerle kapsamlı altyapı çalışmalar yapılmalı
  • AB ve TC ile müzakere halinde, dengeli adımlar atılmalı
  • Kademeli geçiş için ön hazırlıklar ve denemeler yapılmalı.
  • Başlangıç olarak şirket hesaplarının Euro olarak tutulmasına izin verilmeli
  • Toplumu hazırlamak adına kampanyalar başlatılmalı

Derya ULUBATLI

Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybının ardından Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman tarafından gündeme getirilen ‘Euro’ya geçiş’ ihtimalini değerlendiren ekonomistler ‘kademeli geçiş’ önerisinde bulundu, “Uzun bir süreç, ancak teknik olarak imkansız değil” yorumunu yaptı.

Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada ‘seçimden sonra Euro’ya geçiş masada olacak’ ifadelerini kullandı, açıklama sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Bazı kesimler bunun imkansız olacağını savunurken, bazı kesimler için ise mevcut ekonomik durumda Euro’ya geçme ihtimali bir ‘umut ışığı’ oldu.

Yapılan açıklamanın ardından, bu geçişin ne derece mümkün olduğu ve sürecin nasıl yönetilmesi gerektiği de merak konusu oldu, gözler işin uzmanlarına çevrildi.

YENİDÜZEN’e konuşan ekonomistler, bunun uzun ve dikkatle yönetilmesi gereken bir süreç olduğunu ancak teknik olarak imkansız olmadığını dile getirdi.

 

Ekonomistlerden ‘kademeli geçiş’ önerisi

Eski Ekonomi Bakanı Özdil Nami, Kıbrıslı Türklerin TL kullanmanın maliyetinden bir an önce kurtulması gerektiğini ve Euro’ya geçişin bunun bir yolu olabileceğini söyledi. Nami, AB üyesi olmadan da Euro’ya geçilebileceğini, kademeli bir geçişin mümkün olduğunu belirtti. Öte yandan Ekonomist Ödül Muhtaroğlu, geçişin çok iyi düşünülerek yapılması gerektiğini, uzmanların katılacağı uzun soluklu konferans ve çalıştaylarla gerekli altyapının oluşturulabileceğini aktardı. Ekonomist Berkan Tokar ise ‘simülasyon’ önerisinde bulundu. Euro’ya tamamen geçilmeden önce en az bir mali yıl deneme yapılması gerektiğini aktaran Tokar, “önce riskleri ve bu riskleri yönetebilme kapasitemizi görmeli, ona göre adım atmalıyız” ifadelerini kullandı. Ekonomist Mertkan Hamit ise ülkedeki neredeyse tüm girdi ve çıktıların döviz cinsinden olduğunu, TL kullanmaya devam etmenin ülkeyi zarara uğrattığını dile getirdi. Dünyada Kosova ve Karadağ gibi örnekler olduğunu, bunlar gibi Kıbrıs’ın kuzeyinin de kendi kararıyla Euro’ya geçebileceğini savunan Hamit, “öncelikle şirketlerin bilançolarıyla ilgili bir düzenleme yapılabilir, bunu kamu ve özeldeki maaşlarda kur sabitlemesi takip edebilir ve gerekli olması halinde ikili bir para birimi uygulaması kullanılabilir. Böylece geçiş kademeli olur” şeklinde konuştu. Öte yandan Euro’ya geçiş için gerekli paranın ülkede olmadığını ifade eden Ekonomist Devrim Barçın, doğru adımlar ve müzakerelerle gerekli bütçenin AB ya da Türkiye’den bulunabileceğine dikkat çekti. Ekonomist Derviş Kemal Deniz ise, konunun kapsamlı bir biçimde tartışılmasının önemine vurgu yaptı, uzmanlarla yapılacak görüşmeler sonucu doğru adımların atılabileceğinin altını çizdi.

 

Eski Ekonomi Bakanı Özdil Nami: “TL kullanmanın maliyetinden kurtulmalıyız”

Türk Lirası kullanmanın KKTC’ye ciddi bir maliyeti olduğuna dikkat çeken eski Ekonomi Bakanı Özdil Nami, T.C’nin de bu maliyeti telafi etmediğini aktardı. Kıbrıslı Türklerin bu şartlarda ‘başının çaresine bakması gerektiğini’ belirten Nami, “bu Euro’ya geçişle de olabilir, başka çözümler aramakla da olabilir” dedi. Nami şöyle devam etti: “Şu an illa ki Euro’ya geçeceğiz noktasında değiliz, öncelikle TL kullanmanın maliyetinden nasıl kurtuluruz tartışması yapmalıyız. Bunun bir yolu da Euro’ya geçiştir. Eğer bu geçiş konusunda ortaklaşılırsa, bunun için çok ciddi ön çalışmalar yapılması gerekir. En sağlıklısı geçişin AB ile işbirliği içinde yapılandırılmasıdır ancak şu an ülke, sırtını AB’ye dönmüş bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetilmektedir. Böyle bir ortamda AB’nin desteğini almak zor. O yüzden ilk önce Cumhurbaşkanı kendi tavrını değişmeli ve AB ile tekrar iyi ilişkiler oluşturmalıdır”.

 

“Geçiş için illa ki AB üyesi olmamıza gerek yok”

AB Merkez Bankası’nın desteğiyle Euro’ya ‘yumuşak’ bir geçiş sağlanabileceğine vurgu yapan Nami, öte yandan Ab ile anlaşmadan da Euro’ya geçilebileceğini söyledi. Nami sözlerine şöyle devam etti: “AB üyesi olmadan da Euro’ya geçen ülkeler var. Onlar bu değişimi tamamen kendi kararlarıyla yaptılar. Kademeli bir geçiş yapabilmek için önce muhasebe sisteminizi Euro’ya geçirebilirsiniz. Şu an Maliye TL cinsinden olmayan hesapları kabul etmiyor. İlk adım olarak bunda değişikliğe gidilebilir ve şirketlerin muhasebelerini Euro cinsinden tutmalarına, vergilerini bu şekilde vermelerine izin verilebilir. Bence bu son derece yerinde bir adım olur. Bu kabul gördükçe devlet başka gelir giderlerini de kademeli olarak Euro’ya geçirebilir”.

 

“Ülke olarak bu süreci çok dikkatli yürütmeliyiz, doğru adımlar atmalıyız”

Euro’ya geçmek için belirli bir siyasi irade oluşması halinde, uzmanlarla tartışılarak bu geçişin ekonomik yönünün planlanabileceğini belirten Nami, bu sürecin çok dikkatli ve iyi düşünülerek sürdürülmesi gerektiğinin altını çizdi. Konuyla bağlantılı diğer ülkelerle de görüşülebileceğini aktaran Nami sözlerini şöyle sürdürdü: “Euro için illa ki AB üyesi olmamız ya da AB ile anlaşmamız gerekmez. Zaten bizim T.C ile TL’yi kullanmak için de bir anlaşmamız yok. T.C Merkez Bankası’ndan aldığımız bir destek var ancak Euro’ya geçersek de, sıkıntılı dönemlerimizde bize Euro cinsinden destek vermeleri konusunda hiçbir teknik engel yoktur. Zaten Türkiye başka ülkelerle bu tür anlaşmaları yapıyor. Benzer ekonomik imkanları KKTC’ye de sunabilir, ama bu noktada işin siyasi boyutu da var. Onlarla uzlaşmadan bu adımı atarsak yardımlaşma yollarını da kesebilirler. O yüzden KKTC’nin bu yolu çok iyi ve dikkatli yürümesi, hem AB ile hem T.C ile ilişkilerini iyi tutarak kendini iyi ifade ederek bu yola girmesi gerekiyor”.

Son olarak Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın ‘Euro’ya geçiş’ açıklamasını oldukça yerinde bulduğunu da ekleyen Nami, bunun, yaşanan ekonomik sıkıntıların üstesinden gelmek adına önemli bir açıklama olduğuna vurgu yaptı, tartışmanın gündeme getirilmesinden mutluluk duyduğunu ifade etti.

 

Ekonomist Ödül Muhtaroğlu: “Geçiş kolay değil ama imkansız da değil”

Stabil ve dengeli bir para birimine geçmenin ülke ekonomisine büyük bir istikrar sağlayacağını belirten Ekonomist Ödül Muhtaroğlu bu yapının hem devlete, hem özel sektöre, hem de halkın önünü daha iyi görebilmesine katkı sağlayabileceğini ileri sürdü. Kıbrıs Türk toplumunun Euro’ya geçişi bir hedef olarak belirlemesi gerektiğini belirten Muhtaroğlu,  “Bu yolla TL’de yaşanan değer kaybı ve enflasyon sarmalından bir şekilde kurtulabiliriz” dedi. Bu geçişin hemen olamayacağına da dikkat çeken Muhtaroğlu şöyle devam etti: “Bu hedefin masada olması ve tartışılması önemlidir. Hemen geçmemiz çok kolay değildir ama geçilmesi imkansız da değildir. Bu konu çalıştaylar ve konferanslar düzenlenerek sistemli bir şekilde ekonomistler, finans uzmanları, bankacılık sektörü ve sivil toplum örgütleriyle irdelenmelidir. Ancak bu şekilde düzgün bir sonuç çıkabileceğine inanıyorum”.

Ülkede son dönemde yaşanan döviz artışlarıyla yatırım ve büyümenin önünün kapandığını ifade eden Muhtaroğlu, halkın refahının düştüğünü, ekonomik daralmanın iflas ve işsizliği de beraberinde getireceğini aktardı. “Bunların olmaması için Euro konusu detaylı bir şekilde tartışılmalıdır” şeklinde konuşan Muhtaroğlu, en doğru adımın uzmanlar tarafından istişare içerisinde bulunabileceğini savundu. Muhtaroğlu, “yeni hükümetin öncelikli görevi Euro’ya geçiş sürecini tartışmak olmalıdır” dedi.

 

“Yapılacak detaylı çalıştay ve panellerle işin uzmanları konuya çözüm getirebilir”

Öte yandan teknik konuların da önemine vurgu yapan Muhtaroğlu şöyle devam etti: “Euro kullanımı ile ilgili kararı genellikle AB Merkez Bankası vermektedir. Tanınmamış bir ülkenin Euro’ya geçmesine güneyin ve AB’nin nasıl bakacağı da önemlidir. Öte yandan T.C’nin, KKTC bütçesine önemli katkıları olan bir ülke olarak nasıl bir tavır sergileyeceği de düşünülmelidir. T.C bize bu katkıyı TL cinsinden yapıyor. Teknik olarak bize Euro cinsinden yardım yapması da mümkündür ancak bu konuya nasıl yaklaşacaklarını bilmiyoruz. Bunun da Türkiye ile detaylı bir şekilde konuşulması gerekiyor. Biz para basamayacağımız için, Euro’ya geçişte oluşacak kaynak açıklarının nasıl kapatılacağını iyi hesaplamamız gerekiyor.  Piyasadaki Euro rezervlerinin durumu nedir, Euro’nun piyasada tedavülde olmasıyla ne gibi aksilikler ve riskler yaşanabilir bunu iyice araştırmalı ve farklı kesimlerle konuşmalıyız. Detaylı bir çalışmanın çalıştay ve panellerle değerlendirilmesi şarttır”.

Geçişle ilgili enflasyondan doğan devlet kayıplarına da değinen Muhtaroğlu, sene başında devlet tarafından yapılan bütçenin yıl içinde değer kaybeden TL’den dolayı yerle bir olduğunu ve devletin yüklendiği yüksek enflasyon vergisinin T.C ile konuşularak kapatılması gerektiğini savundu. “T.C, Türk Lirasından dolayı yaşadığımız kayıpları telafi etmelidir” ifadelerini kullanan Muhtaroğlu, yapılacak herhangi bir anlaşmaya bu maddenin de eklenmesi gerektiğine işaret etti.

 

Ekonomist Berkan Tokar: “Öncelikle bir mali yıl bunu denemeli, risklerini görmeliyiz”

Bunun çok ciddi bir konu olduğuna dikkat çeken Ekonomist Berkan Tokar, Türk Lirasındaki istikrarsızlıktan dolayı son dönemlerde Euro’ya geçişin sürekli tartışıldığını, bu konuda yeterli zemini hazırlamanın çok önemli olduğunu söyledi.  Tokar şunları aktardı: “Geldiğimiz noktada Euro’nun doğru şekilde tartışılması için oluşturulması gereken zemin, öncelikle işin tekniği ile siyasetini birbirinden ayırmaktır. Daha sonra bu geçişin teknik olarak mümkün olup olmadığını bilmemiz ve ona göre bir siyasi karar üretmemiz gerekiyor. Şu anda bu iş ekonomik anlamda olur diyene de, olmaz diyene de rastlayabiliriz ancak bu böyle tartışarak bir yere vardırabileceğimiz bir konu değildir. Yapmamız gereken öncelikle bunu denemek, bir simülasyonunu yapmak ve risklerini görmektir. Diğer türlü ilerleyemeyiz”.

 

“Eğer kendi içimizde bu riskleri yönetebilirsek, o zaman Euro’ya geçiş gündem olabilir”

Hükümet imkanlarını elinde bulunduran kesimin bu fikri kendi maliyesinde belli bir süre canlandırması ve denemesi gerektiğini savunan Tokar, Euro kullanmanın risklerinin ancak bu şekilde saptanabileceğini ve bu risklerin nasıl yönetileceğinin bu şekilde görülebileceğini belirtti. Tokar şöyle devam etti: “Ancak deneyimleyerek bu geçişin risklerini ve bu riskleri yönetip yönetemeyeceğimizi, önlemlerini alıp alamayacağımızı görebiliriz. Geçiş kararının buna göre alınması en sağlıklısı olur. Bu karar deneyip çalışılmadan verilemez. Türkiye Cumhuriyeti’nin TL’den altı sıfırı atarken geçirdiği süreç de buna benzer bir şeydi. Bu süreci yıllarca çalışarak hazırladı. Bugünden yarına böyle bir değişimin olması mümkün değildir. Bu ciddi bir risktir ve eğer bu risk yönetilebilecekse bu adım atılmalıdır”.

En az bir mali yıl boyunca tüm maddi giriş çıkışların ve ihtiyaçlar Euro varmış gibi yapılması ve risklerin teker teker tanımlanması gerektiğini ifade eden Tokar, “eğer kendi ekonomimiz içerisinde bu riskleri yönetebilme şansımız varsa, ancak o zaman bu bizim için bir gündem olur” şeklinde konuştu. AB’nin kendi üye ülkelerine bile Euro kullanma konusunda belli kriterler koyduğunu dile getiren Tokar, bu geçişin hemen yapılamayacağını ve ciddi çalışmalardan geçilmesi gerektiğini yineledi.

 

Ekonomist Mertkan Hamit: “Her türlü harcama döviz, neden hala TL kullanıyoruz?”

Bir ada ülkesi olarak farklı bir ülkenin para birimini kullanmanın anlaşılabilir olduğunu söyleyen Ekonomist Mertkan Hamit, “buradaki esas sorun TL’nin stabil bir para birimi olmamasıdır” dedi. Hamit şunları söyledi: “Biz kendimize stabil bir para birimi seçmedik, bu da çeşitli dönemlerde ekonomik zorluklara girmemize ve ciddi maddi kayıplar yaşamamıza yol açtı. Daha önce de birkaç kez TL’den farklı bir para birimine geçilmesi gündeme geldi ancak bu hiçbir zaman gerçekleştirilmedi. Ne var ki artık ekonomik koşullar geçmişe göre çok daha farklıdır. Örneğin bugün Merkez Bankası raporlarını incelediğimizde, mevduatların yüzde 65’inin döviz cinsinden olduğunu görürüz. Bu rakam birkaç yıl öncesine kadar yüzde 35’ti. Bu bizim bankacılık sistemimizin artık dövize döndüğünü somut bir şekilde göstermektedir. İkinci bir nokta ticarettir. Ticaretimizin önemli bir kısmı ithalat üzerinden yürümekte ve bunun yüzde 95’i dövizle yapılmaktadır. Üçüncü nokta mali yardımlardır. Bunların da bir kısmı TC’den, bir kısmı AB’den gelmekte ancak döviz üzerinden bakıldığında bunlar da neredeyse kafa kafaya gitmektedir. Bunlar dışında ülkedeki üç can alıcı gelir kaynağı olan turizm, inşaat ve yükseköğrenimin de neredeyse tümünün döviz üzerinden ilerlediğini gözlemliyoruz. Tüm bunlar göz önüne alındığında esas soru, neden halen TL kullanıyoruz olmalıdır”.

 

“Tek taraflı olarak, sadece kendi kararımızla Euro kullanımına geçebiliriz”

Kıbrıslı Türklerin hem Türkiye Cumhuriyetine, hem de AB ve güneye kapsamlı bir şekilde, neden Euro’ya geçmek istediğini anlatması gerektiğini vurgulayan Hamit, bunun bir ikna süreci olmayacağını, Euro kullanmak için AB Merkez Bankasına üye olmamıza gerek olmadığını belirtti. Hamit şöyle devam etti: “AB Merkez Banksı üyesi olmadan da Euro kullanan örnekler var. Mesela Kosova ve Karadağ. Kısacası biz de tek taraflı olarak, sadece kendi kararımızla Euro kullanımına geçebiliriz. Bunun için Merkez Bankasında, hayatımızı döviz olarak idame ettirebileceğimiz bir miktar paramız olması lazım, ki zaten var. Siyasi irade tam bu nokta önemlidir. Biz para birimini değiştirmek istiyorsak bunu engelleyen teknik koşullar yoktur, ideolojik koşullar vardır. Gerçekten ekonomiyi düşünüyorsak, ideoloji ve saplantıdan çok kararlı duruş önemlidir. Tufan Erhürman tarafından yapılan açıklama yükseltmeli ve diğer siyasi partilerin de destekleriyle ortak bir hedef olarak benimsenmelidir. Bu noktada Euro’ya geçiş kararını almak, siyaset üstü bir yaklaşım gerektirir”.

 

“Bu durum siyasi değil, ekonomik olarak ele alınmalıdır”

Geçişin kademeli olması açısından öncelikle şirketlerin bilançolarıyla ilgili bir düzenleme yapılabileceğini dile getiren Hamit, bunu kamu ve özeldeki maaşlarda kur sabitlemesinin takip edebileceğini, gerekli olması halinde ikili bir para birimi uygulaması da olabileceğini ifade etti. Hamit, dönüşüm sürecinde topluma durumu anlatmanın ve bilinçlendirme kampanyaları yapmanın da oldukça önemli olduğunu, insanlara bu süreçte kayıp yaşamayacaklarını göstermek gerektiğini vurguladı.  Hamit konuşmasını şöyle özetledi: “Teknik olarak bu geçiş mümkün, pratikte ise TC ve güney ile konuşulmalıdır. TC ile mali yardım tüzüğünün TL üzerinden değil Euro üzerinden yapılması için konuşulmalı, güneye ise bu süreç güven arttırıcı önlemlerin bir parçası olarak aktarılmalıdır. Zaten bu geçişin Türkiye’ye de faydası olacaktır çünkü biz yoksullaştıkça, Türkiye ile aramızdaki ticaret ilişkisi de azalacaktır. Bunun sürekliliği için adanın kuzeyinde döviz kullanılması önemlidir. Ayrıca buranın para biriminin değişmesi, Euro bölgesinde iş yapmak isteyen T.C firmaları için de güvenli bir bölge oluşturabilir. Kısacası bu durum siyasi değil ekonomik olarak ele alınmalıdır. Bu dönüşüm KKTC’nin tanınmasının ötesinde, yoksullaşmanın önüne geçmek için atılacak bir adımdır. Böyle dengeli bir süreç izlenirse, mevcut hayat pahalılığının önüne geçilebilir”.

 

Ekonomist Devrim Barçın: “Doğru adımlar ve bağlantılarla gerekli bütçe bulunabilir”

Euro’ya, ya da başka bir para birimine geçiş noktasında esas tartışma kaynağının para arzı olduğunu belirten Ekonomist Devrim Barçın, şu an ülkede para birimini değiştirmek için yeterli miktarda para bulunmadığını, bunun için TC Merkez Bankası ya da Avrupa Birliği’nden alınması gerektiğini söyledi. Barçın şunları anlattı: “Bu süreç için ülke olarak elinizdeki TL’yi götürüp merkez bankasına vermeniz, bunun karşılığında Euro almanız gerekir. Şu an ülkede KKTC Merkez Bankası verilerine göre 31 Ekim itibariyle toplam para arzı miktarı 56 milyar 536 milyon 108 bin TL’dir. Bugünkü kurdan bunun karşılığı 3 milyar 769 milyon 73 bin Euro’dur. Euro’ya geçiş için bu miktara ihtiyacımız var ancak şu an bu kaynak elimizde yok. Bunu bulabilmenin iki yolu vardır. Biri Türkiye diğeri de AB merkez bankası. Bu yüzden Euro para birimine geçiş hemen mümkün olmayacaktır. Bunun için öncelikle gerekli bağlantıların kurulması, doğru adımların atılması ve bu bütçenin bulunması gerekmektedir”.

 

“Para talep sürecinde referandumda verilen ‘evet’ yanıtı etkili olabilir”

Para talep ederken AB ile ilişki kurma noktasında referandum sürecinde verilen ‘evet’ cevabının kullanılabileceğine dikkat çeken Barçın, Tufan Erhürman tarafından yapılan ‘Euro’ya geçiş masada olacak’ açıklamasının da bununla bağlantılı olabileceğini belirtti. Barçın şöyle devam etti: “AB ile ilişki kurma noktasında yıllar önce verdiğimi ‘evet’ cevabını kullanabilir, Avrupa ile müzakere sürecini bu şekilde başlatabiliriz. Sanırım Tufan Bey de bu kaynağın bulunması adına AB kurumlarıyla müzakere sürecinin başlatılmasından bahsediyor. Bu süreçte bunu da yapabilecek tek parti de CTP’dir. Mevcut hükümetin ‘iki devletlilik’ açıklamalarıyla bu bağlantıların kurulabileceğini düşünmüyorum”.

 

Ekonomist Derviş Kemal Deniz: “Konunun kapsamlı bir şekilde tartışılması çok önemli”

Euro’ya geçişin eskiden beri düşünülen bir alternatif olduğunu belirten Ekonomist Derviş Kemal Deniz, bu geçişin kademeli olarak yapılması gerektiğine dikkat çekti. Başlarda para birimi olarak tedavüle sokulmasa da, muhasebe birimi olarak gündeme getirilebileceğinin konuşulduğunu aktaran Deniz, bu yolla toplumun Euro’ya alıştırılabileceğini dile getirdi. Deniz şöyle devam etti: “Bu konunun masaya gelmesi çok önemli ve gereklidir çünkü bu geçiş daha önce kapsamlı bir şekilde tartışılmış bir mesele değildir. Bunun uzmanlar tarafından esaslı ve kapsamlı bir şekilde tartışılması ve TL’den Euro’ya geçişteki altyapının nasıl olacağını yasal bir düzenlemeyle toparlanması gerekir.  Bu yasal çalışma esnasında ilgili makamlarla da görüşmemiz kaçınılmazdır. Hem T.C hem KKTC hem de AB bu konunun taraflarıdır. Mevcut birimden farklı bir birime geçmek için ciddi istişarelerde bulunmak şarttır. Unutulmamalıdır ki bu geçişle ilgili bir hareket başlatmak ve bunu sonuca ulaştırmak uzun soluklu bir çalışma olacaktır. Tufan Bey’in söylediği de bu istişareyi başlatmaktır.”

Özel Haber Haberleri