Doğu Akdeniz’deki petrol kriziyle ilgili çok ‘yanlış bilgi’, ‘çelişkili açıklama’, ‘yönlendirici haber’, ‘manipülatif yorum’ var.
Oysa derin bir nefes alıp olaya soğukkanlı bakmak gerekiyor.
Aşağıdaki bilgi ve gözlemler bu gaileyle kaleme alındı.
***
RUMLAR ÇALIŞTI, TÜRKLER UYUDU
‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ Doğu Akdeniz’de petrol arama çalışmaları için en az 10 yıldır çalışıyor. Hem ikili uluslararası anlaşmalarını çoktan yaptı, hem sismik araştırmalarını tamamladı, hem de petrol çıkarma aşaması için ihale sürecini tamamladı. Türkiye ve KKTC ise tam bir ‘uyku’ halindeydi. Tıpkı AB üyelik süreci gibi... Ne zaman yumurta kapıya geldi, o zaman gözler açıldı. Ama iş işten geçmiş, AB’yi ve petrolü alan Üsküdar’ı çoktan aşmıştı!..
2003’te Rumlar tek başına AB’ye tam üye olurken bizim ‘milli cephe’ tam da bugünkü gibi ‘kahramanlık türküleri’ söylüyordu.
Haliyle, türkü ile bir yere varılamıyordu!..
--
‘VURURUZ’ OUT, ‘BİZ DE ARARIZ’ IN
ABD-İsrail ortaklığı Noble Şirketi, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adına Afrodit parselinde sondaj için düğmeye basınca Ankara’dan ilk gelen mesaj çok sertti: “Sondaj başlarsa vururuz!..”
Birkaç gün sonra sondaj başladı.
Bu sefer mesajın tonu düştü: “Madem siz sondaja başladınız, biz de bölgede petrol ve gaz aramaya başlarız!..”
Bir sonraki adımda çok daha ilginç bir tavır geldi Türkiye’den...
Piri Reis’in G bölgesi civarında dolandığı sıralarda bu kez “Petrolü yalnız başına Rumlara yar etmeyiz” denmeye başlandı!..
Neymiş?
‘Kıbrıs’ın bütünü’nde Kıbrıslı Rumlar kadar Kıbrıslı Türklerin de hakkı varmış.
Doğru.
Ama neden G noktasına yaklaşınca akla geldi bu, orası tuhaf...
--
HRİSTOFYAS: “BİR TAŞLA ÇOK KUŞ”
Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas iç siyasette çok sıkıştı. Ekonomi kötü gidiyor. Hükümetin de başı olduğu için konulan yeni vergiler, maaşlarda kesinti, sosyal fonları azaltma gibi tedbirlerden başı çok ağrıyor. Elektrik santralindeki patlamada hükümetin ciddi ihmali olduğu inancı da sokakta hala yaygın görüş... Son anketlerde Hristofyas’a güven yüzde 17’lere düşmüş. DİSİ lideri Anastasiadis ise yüzde 30’luk bir desteğe sahip... Petrol ve gaz arama işlerinin bir şekilde Hristofyas’ın ‘içerideki durumu toparlama şovu’ olduğu da biliniyor. Ancak anket sonuçları da gösteriyor ki gerginlik politikası Hristofyas’ın işine pek yaramış değil.
--
KOCA PİRİ REİS’İN HALLERİ
Sürecin önemli aktörlerinden biri olan Koca Piri Reis gemisi birçok yönüyle tartışılıyor. Geminin yaşından donanımına, sismik araştırma yeteneğinin Doğu Akdeniz’in dibine ulaşmaktan uzak olduğuna ve uydu sistemine kadar her hali sorgulanıyor. Geminin kamuoyundaki itibarını yukarıya çekmek için Türkiye medyasında ‘Akdeniz’in en güzel kızı’ gibi imaj düzeltici haberler yayınlanıyor.
İzmir’den yola çıkan geminin izine rastlamak da kolay olmuyor. Denizlerde sefer halinde olan gemileri gösteren uydu bağlantılı web sitelerinde Koca Piri Reis bir görünüyor, bir kayboluyor. Hal böyle olunca Afrodit’e ve G noktasına ne kadar yaklaştığını kestirmek mümkün olamıyor. Uydu ile bağlantının ne diye günde sadece üç kez kurulduğu sorusu da ayrı bir bilmece...
--
Petrol arama çalışmaları nedeniyle oluşan gerginliğin bir de sosyal-psikolojik boyutu var. Siyasilerin, uzmanların, basının verdiği mesajlar bir yerlerde yankı buluyor. Gelişmeleri izleyen insanlar, verilen mesajlara göre bir ‘yol haritası’ çıkarmaya çalışıyor “Acaba bu işin sonu nereye varacak?” diye...
Şu ana kadar kuzeyde öyle bir atmosfer oluşmadı, ama güneyden gelen bilgiler Rum toplumunda ciddi bir ‘çatışma ihtimali psikolojisi’ oluştuğunu gösteriyor.
Bu tansiyonun neye hizmet edeceğini tahmin etmek için kahin olmak gerekmiyor.
Bu psikolojinin yaygınlaşması ve yerleşmesini izlemek, pasif kalmak da gerekmiyor.
Aksine ‘Bu memleket bizim’ diyen herkesin, Kıbrıs adasının başına örülmeye çalışılan çoraba karşı ‘ses’ vermesi gerekiyor.
Bir sınavdan geçiyoruz çünkü...
Petrole bulanmış karanlıkla insanlıktan nasibini almış çağdaşlığın sınavından...