Öncelikle bu yazacağım yazının ilkyazım olacağını belirtmek isterim. O yüzden sürç-i lisan edersek affola.
İkinci senemi doldurduğum gazetecilik yaşamımda daha önce köşe yazısı yazmamış olmamın nedeni, yazılan yazıların pek kayda değer alınmadığını görmemdir. Örneğin sporu ele alırsak yapılan bir yanlışı eleştiren bir gazetecinin yorumu okunmuyor, okunsa bile kale alınmıyor. Büyük bir gündem olmadığı sürece de kimse kendi kararından dönüp “ben hata yaptım” demiyor. Zaten bundan dolayı değil mi bu halimiz.
Bu yazımda ülke gündemine oturan KOP ve KTFF’nin, FIFA Başkanı Sepp Blatter’in daveti üzerine aralarında UEFA Başkanı Michel Platini’nin de olacağı bir heyet ile görüşmek üzere 5 Kasım’da Zürih’te olacaklarına değinmek istiyorum.
Blatter 12 Ekim’de yaptığı açıklamada "Futbolla İsrail ile Filistin’i, Kıbrıs’ı birleştirmek istiyoruz. Kosova’nın futbol müsabakaları yapabilmesine yol açmak istiyoruz. Futbol dünyanın her köşesinde oynandığı için çok mutluyum" demişti. Bunun boş laf olmadığını öncelikle bize göstermiş oldu.
Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Sertoğlu’nun çabalarıyla futbolda bir yerlere gelmeye çalışan bu ülkede, öncelikle Sertoğlu’nun ilk adımı kendisinin atmasından dolayı tebrik ediyorum. Daha sonra Kıbrıs Futbol Federasyonu Başkanı Costakis Koutsokoumnis’in de buna karşılık vererek ülkemize gelip görüşmeleri sürdürmesi futbolun birleştiriciliği adına sevindirici.
Futbolun birleştiriciliği olgusunun dünya tarihinde bilinen birçok örneği var ki, bu konuda çok geçmişe gitmemize gerek yok. Geçtiğimiz aylarda Türkiye’de çıkan Gezi Parkı olaylarında tüm takım taraftarlarının birleşerek otoriteye karşı koyması taraftarlık ve holiganizmin sadece maç günü, maç saati sahada yaşanan bir fanatiklik olduğunu gözler önüne serdi. Bunun yanında Nijerya’da Biafra bölgesinin bağımsızlığını ilan etmesiyle çıkan iç savaşa Pele’nin futbolunu izleyebilmek için 2 gün ara verildiği de tarih kitaplarında geçiyor. Bunun gibi birçok örnek var. Önemli olan futbola olan tutkunun koltuk sahibi kimselerce siyaset malzemesi yapılmadan, sporun spor olduğunu hatırlayarak birlikte hareket edilmesi.
Sertoğlu’nun orada yapacağı görüşme sonucunda ne olur bilinmez ancak, Sertoğlu futbolla kapıyı araladığı takdirde bu diğer branşlara da yansıyacaktır diye düşünüyorum. O zaman belki genç ve yetenekli tenisçimiz Kemal Türker kendi ülkesi adına gider Rusya’ya maç yapmaya ya da Meliz Redif gibi diğer atletizmcilerimiz göğsünde kendi ülkelerinin amblemleriyle yarışırlar Türkiye’de Avrupa’da.
MTG U-15 takımı Türkiye’ye gidip maç yapmadan dönmez belki. Kim bilir Sertoğlu’nun araladığı o kapı belki bir gün sonuna kadar açılır.
Yazımın sonuna eklemek istediğim çok sevdiğim bir söz var.”Karanlığa söveceğine kalk bir mum yak” diye. Sertoğlu attığı bu adımla bu mumu yaktı. Dilerim bu mumun ateşi diğer federasyonları da ateşler ve bir gün içinde bulunduğumuz karanlık odayı aydınlık kaplar.