“Karanlığı aydınlatmak…” 1

Sevgül Uludağ

 

Avrupa Parlamentosu’nun bana vereceği Avrupalı Yurttaş Ödülü’yle ilgili haber duyulur duyulmaz yüzlerce tebrik mesajı alıyorum okurlarımdan ve dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan arkadaşlarımdan – Meksika’dan, Amerika’dan, İstanbul ve Atina’dan, Londra’dan, Avrupa’nın her yerinden…

Bu ödül bana “kayıplar”la ilgili çabalarımdan ötürü veriliyor ve bunda en başta Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk okurlarımın rolü çok büyük: Kıbrıs’ın anlatılmamış öyküleriyle ilgili bilgileri onlar bir çığ gibi büyüttüler, her dem yardımcı oldular… “Kayıplar”, “toplu mezarlar”, “tecavüzler” ve tüm anlatılmamış iyi ve kötü hatıraların ortaya çıkarılıp her iki toplumun da belleğine kazınmasında kilit rol oynayanlar Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum okurlarım oldu… Ancak okurların ve “kayıp” yakınlarının anlattıklarını eğer harika editörlerim olmasaydı yayımlayamazdım: Bize bu öyküleri yayımlamak için olanak yaratan, yeterince alan yaratan ve yazdıklarımızın tek kelimesine dahi asla müdahale etmeyen YENİDÜZEN gazetesi Yazı İşleri Müdürü Cenk Mutluyakalı ile POLİTİS gazetesindeki editörüm Dionisis Dionisiu’nun bu anlatılmamış öykülerin yayımlanmasını sağlamaları için onlara nasıl teşekkür edebiliriz? Kıbrıs’ın güneyinde yayımlanan POLİTİS gazetesinde yazılarımı İngilizce’den Rumca’ya çeviren sevgili arkadaşım, çevirmenim Gina Chappa’ya da müteşekkirim… Onun yürekten gelen çevirileri olmasaydı, her Pazar POLİTİS’te yayımlanan sayfamda Kıbrıslırum okurlarıma seslenemeyecektim…

Bu ödül için adımı Avrupa Parlamentosu’na öneren AKEL Milletvekilleri Takis Hacıyeorgiu’ya ve Neoklis Silikiotis’e de teşekkür ederim. Takis iyi bir arkadaşım ve iyi bir okurumdur – Baf bölgesindeki “kayıplar”ın araştırılmasında bize çok yardımcı olmuştur…

“Kayıp” yakınları Hristina Pavlu Solomi Patça ve Maria Yeorgiadu gibi çok değerli dostlarıma da teşekkür ederim çünkü onlar her zaman bana araştırmalarımda yardımcı oldular, İngilizce bilmeyen Kıbrıslırum okurlarımla aramda iletişim köprüsü oldular,  hangi köy olursa olsun nereye gidip araştırma yapmak istiyorsam bana eşlik ettiler, bana evlerini açtılar, yıllardır aile dostuyuz – çok değerli yardımları eşsizdir çünkü onlar birer “kayıp” yakınıdır ve kendi çektikleri acıları başkaları çekmesin diye canla başla uğraş verirler…

Bana hiç kesintisiz destek veren sevgili eşim ve sevgili oğluma da teşekkür ederim – en zor zamanlarda, ölüm tehditleri, tacizler, nefret kampanyaları altında çalışmalarımı sürdürürken her zaman yanımda oldular… Bana destek oldular…

Ksenofon Kallis’ten de söz etmek istiyorum – ondan “kayıplar” konusunda araştırmaların pek çok yönünü öğrendim – o her zaman “kayıp” yakınlarını herşeyin üstünde olduğunu, en büyük önceliğin “kayıp” yakınlarının acılarını dindirmek olduğunu hepimize gösterdi… Bu son derece hassas konuda, acılar içindeki ailelere insancıl biçimde yaklaşılması gerektiğini, başka hiçbirşeyin önemli olmadığını gösterdi herkese… Kayıplar Komitesi’nden Murat Soysal ve Okan Oktay’a da yardımları için teşekkürler.

Değerli gazeteci arkadaşım Andreas Paraskos’tan da söz etmeliyim – tüm bu yıllar boyunca ben zorluklar ve tehditlerle başetmeye çalışırken kendisi de bu yollardan yıllar önce geçtiği için çalışmalarıma her zaman tam destek vererek yanımda oldu.

Ödül haberi duyulur duyulmaz gelen telefonlar da çok dokunaklı benim için… Fatma Hanım adlı bir okurum arıyor çalıştığı çiftlikten ve şöyle diyor:
“Yazı dizinizin 373üncü gününden itibaren her gün seni okurum, 2500’leri geçti… Tüm gazeteleri sakladım, yazdığın herşeyi sakladım. Şimdi oğlumun at çiftliğinde çalıştığım için buralarda gazete bulmak zordur ama bereket versin komşularımız alır ve benim için saklarlar… Öyle okurum…”

Bu ödülden ötürü beni kutluyor ve onu ziyaret etmek üzere oğlunun çiftliğine davet ediyor… 70 yaşın üstündeki bu kadın emekli bir hemşire, yıllar önce bir kez onunla konuşmuştuk…

Cep telefonlarıma gelen mesajlar da yüreğimi ısıtıyor, özellikle Larnaka’dan bir okurumdan gelen bir mesaj… Larnaka’dan Kiriakos okurumdur ancak onunla hiç tanışmadık, her zaman bana yüreklendirici mesajlar gönderir… Bu ödül haberini okumuş ve “Karanlığı aydınlatıyorsun” diye mesaj atmış… Mesajı bütün hafta boyunca kalbimde taşıyacağım… İşte böylesi “küçük” ama aslında “büyük” şeyler beni en çok mutlu eden şeylerdir…

Daha da önemlisi, olası gömü yeri göstermek üzere yeni telefonlar almam oluyor…

Bunlardan birisi Sinde’den geliyor… Sinde’den yaşlı bir adam iki farklı olası gömü yeri göstermek istediğini söylüyor ve beni Sinde’ye davet ediyor.
Kayıplar Komitesi yetkililerini arayıp Sinde’ye gitmek üzere onlarla anlaşıyorum…

Sindeli bu yaşlı adamın 1964 yılında “kayıp” edilmiş bir akrabası vardı… “Kayıplar”ın acısını yakından bildiği için bölgeden bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın bulunmasına yardımcı oluyor… Kıbrıslırum okurlarımdan birisi bu yaşlı adamın akrabasından geride kalanları Lisi (Akdoğan) dışında bir kuyuda bulmamıza yardımcı olmuştu – adamın akrabası iki Kıbrıslıtürk’le birlikte bu kuyuya gömülmüştü…

 

DEVAM EDECEK