Karantina Okumaları -6-

Karantina okumaları şair Fatoş Avcısoy Ruso'nun seçkisi ile devam ediyor.

Karantina okumaları şair Fatoş Avcısoy Ruso'nun seçkisi ile devam ediyor.

Ruso'nun seçkisi şiir ve öykü kitaplarından oluşmakta.

Bilim kurgu ve distopya kitaplarından ismine aşina olduğumuz Ursula K. Le Guin'in şiirlerinden, İlhan Berk'in şiirlerine; Tomris Uyar'ın öykülerine kadar, buram buram edebiyat tüten bir seçki.

Tüm telaş ve rutinlerin tabiri caizse corona karşısında 'kısa devre' yaptığı, zamanın ritminin yavaşladığı şu günlerde, okuma deneyimini zenginleştirmek için yeni bir potansiyel de oluşuyor. 

“Zamanın ritminin iyice yavaşladığı şu günlerde boyuna okuyorum” diyor Fatoş Avcısoy Ruso...

İşte şairin seçkisi.  

 

“Zamanın ritminin iyice yavaşladığı şu günlerde boyuna okuyorum”

Fatoş Avcısoy Ruso

Şair

Zamanın ritminin iyice yavaşladığı şu günlerde -bazen durdu mu diye sürgünlere bakarken buluyorum kendimi- kucaklamaya, paylaşmaya, aynı sofraya oturmaya, aynı sahile inmeye çok var diye, boyuna okuyorum. En çok sevdiklerimi, okunmayı bekleyenleri. Yeniden, ilk gibi. İşte o kitaplardan birkaçı:

 

Tanrı Kuşlarıyla Buluşmak -  Ursula K. Le Guin

TANRI KUŞLARIYLA BULUŞMAK, çoğunuzun romanları veya öyküleriyle tanıdığı Ursula K. Le Guin’e ait bir şiir kitabı. Dili ve imgelemi, yarattığı yoğun atmosferlerle zorlayan yazar, bu kitapta oldukça yalın/çıplak bir şair olarak çıkıyor karşımıza ve dünyayı gerçek anlamıyla duyabilen bir insan. Mayıs 2014’te Kaliforniya Üniversitesi’ndeki “Antroposen: Tahrip Olmuş Bir Gezegende Yaşayan Sanatlar” konferansında söyledikleri şiirin(in) de ana izleğidir aslında: “... Ağaçları,nehirleri ve tepeleri yalnızca ‘doğal kaynaklar’ olarak görmeyi bırakmanın bir yolu onları eş varlıklar -akrabalarımız- olarak sınıflandırmaktır…”

Tenim/ değiyor rüzgâra/ Zar kanatlı bir sinek değiyor elime/ Onun için çok/ yavaş konuşuyorum/ Elimin altında kayalar sıcak/ Benim için çok/ yavaş konuşuyorlar/ Güneşli sular içiyorum.” 

(Yitikülke Yayınları, Çeviri: Gökçenur Ç, Ocak 2018)

 

Seni Seviyorum, Çok – Bora Abdo

SENİ SEVİYORUM, ÇOK, Bora Abdo’nun ‘Pergel İkilemesi’ serisinin ilk kitabı. Öykü kişileri ve yaşantılarla iç içe geçmiş öyküler anlatan yazar, öykülerdeki boşluklar ve sapmalarla okurun zihnini anlattığı hikayelere girmeye zorlar. Harflerin ağırlığı ve cümlelerin kesikliğiyle sadece yarattığı kişilerin dizlerini oymaz gizli gizli, okurunkini de oyar. Sonra bir gemide okurun boynuna diker gözlerini. Bu meydan okumayı ustalıklı bir kurgu ve dille yapan Abdo, zaman zaman şiirsel bir akışla dinlendirir de okuru. Ayağa kalkıp yürümesi için, elinden tutar; bir uçurumun boşluğuna bırakır sonra, puf diye!

Bir çiçeği ve bir denizi, bir unutmayla ilgili de olsa ne kadar mutlu şeyler anlatsam da sana, bütün o nesneler varoluşumdaki günaha katılacaktı. Senin varoluşundaki günaha. Şehrimizde ilk günahı ben işleyecektim. Sen tam da bir kuşun ötüşünü taklit ederken.”

(Doğan Kitap, Ocak 2016)

 

Giderken Öpmeseydin Keşke – Gökçenur Ç.

GİDERKEN ÖPMESEYDİN KEŞKE, Gökçenur Ç.nin 2008-2012 yılları arasında yazdığı şiirleri içeriyor. Her sayfada yalın ama bilge bir şiir karşılıyor okuru; yaşamın incelikli yanlarını anlatan ve detayların derinliğini. Yaşama sevgisini, doğanın bütün varlıklarından saygıyla geçirerek, onların sesi, kokusu ve rengiyle yeniden var eden Giderken Öpmeseydin Keşke 12. Metin Altıok Şiir Ödülü’nün de sahibi. 

Saçaktan küçük bir sarkıt koparıyor/ saçına saplayıp topuz yapıyor/ Şimdi sevişelim diyor/ birazdan yine saçlarım omuzlarıma dökülecek/ birazdan gideceksin/ bu küçük sarkıt, geçiciliğin simgesi olsun/ Tuzdan bir iskele gibi uzanıyor arzu/ kar yağarken denize”

(Yitikülke Yayınları, Kasım 2018)

 

Yaz düşleri düş kışları – Tomris Uyar

YAZ DÜŞLERİ DÜŞ KIŞLARI’ nda düş kurmayı bilen insanların hikayelerini anlatıyor Tomris Uyar. Hayatı yaşanır kılan düşlerle rakı sofrasına oturuyor okur, filizkıran fırtınasına tutuluyor, mavi-uç’un insanlarıyla göğü boyuyor, Edip’i hatırlıyor. Gülümseyerek geçiyor gerçekliğin içinden. Unuttuğu şeyi hatırlıyor! İçindeki çocuğu yeniden bulmak gibi, yeniden aşık olmak, dinlemek suskun bir fotoğrafı, düş kurmak.

Resme girildi bile. Tepede bildiğimiz gök/ Ağustos’un sekizi bugün. Sabah okudum/ Cumhuriyet’te. Bâhur günleriymiş./ Lodos bulutlu bir gün./ Tek-tük kayaları resmin, bizi rüzgârdan koruyor./ Deniz kırçıl ve asabi./ Demin, her günkü kadınlar geldiler. İki saat kadar önce./ Kocalarını işe yollayıp./ Şimdi hantal, okşanmayı unutmuş kalçalarıyla/ boyasız, uyku-şişkini gözleriyle güneşleniyorlar/ karşımda. Tencere yemeği kokuyorlar. Yağlı./ Hepsi sığmıyor çerçeveye./ Biri bacağını uzattı: tokyosu, resmin/ öte ucunda kalmış. O sırada girdi./ Şu ağaç kendiliğinden girdi: yeşiliyle.”

(YKY, Nisan 2014)

 

Şeyler Kitabı – İlhan Berk

ŞEYLER KİTABI, İlhan Berk’in şeylerin evreninde dolaştığı, onları yeniden adlandırdığı eşsiz kitap. Sayılar, harfler, şekiller, nesneler bambaşka varlıklar olurlar onunla. Cümle eşya uykusundan uyanır. Elleri büyür oltutaşlarının, masa ağırbaşlılığıyla bekler, f büyülü bir ada olur, en güzeli harflerin, sayıların 3, düşünden bir akşamüstü olarak döner bir ev. Berk’in yanmış, karalanmış müsveddelerini de içerir Şeyler Kitabı,düzyazı/şiirlerini, suyu, taşı, ne çok şeyi!

 

Düşündüm konumunu ölümün/ Küpün, piramidin, silindirin/ Yanlış olan nesne yok/ Şeylerin en iyisi sudur/ Bir akşam gördüğü yerleri anlattı bana/ Gölgesiyle bıraktım suyu/ Sonluyu, kurcalamalı/ Ağaçlar koysun adımı.”

(YKY, Mayıs 2008)


Önceki bölümler

karantina okumaları-1

karantina-okumalari-2

karantina-okumalari-3

karantina-okumalari-4

Karantina Okumaları -5

Kültür & Sanat Haberleri