Savaşın laneti yüz değil bin yıldır insanlığın yüreğini dağlıyor; iyileşmeyen bir yara gibi hep kanıyor.
Hınç öğretiyorlar çünkü yüz değil bin yıldır; iktidara ve toprağa doymuyor, ötekinin acısını umursamıyor, kötülüğü çoğaltıyorlar.
***
2 bin 400 sene evvel doğmuş bir eseri, bir o kadar eski antik tiyatroda izledim.
Limasol Kourion’da… Denizin sesini dinleyerek.
Kıbrıs Tiyatro Organizasyonu (THOC) Euripides’in “Fenikeli Kadınlar” oyununu etkileyici, sarsıcı, unutulmaz bir prodüksiyonla sahneledi.
İnsanlığın içinde büyüttüğü vahşete tanıklık ettik yeniden, barışın ve eşitliğin aslında denizimiz, göğümüz, nefesimiz olduğunu kavradık.
***
Dünyamızı kuşatan kötülük, evlat katili yaratan kibir, iki kardeşi çatıştıran iktidar hırsı, bir annenin evlatlarının kanıyla yıkandığı dram, yeryüzünün yüzyıllardır değişmeyen sefaleti olarak kendini hatırlattı.
Kimse ayakta kalmıyordu savaşın sonunda… Kimse gülmüyordu…
Kıbrıs’ın kanlı temmuzunda, Antik Bizans şehrinde, antik bir Yunan tragedyasını izlemek olağanüstü bir deneyimdi kendi payıma….
Magdalena Zira’nın yönettiği trajedide; ses ve ışık tasarımından kostümlere, dijital yansıtmalardan dekora, oyunculardan seyirciye kadar etkileyici bir performans vardı.
Beş bine yakın tiyatro sever, hem de Limasol’un o olağanüstü rutubetli akşamında, 2.5 saat boyunca hiç mi öksürmez, mırıldanmaz, ayağa kalkmaz, dikkatini dağıtmaz?!
Oyuncular kadar seyirciye de hayranlığım bundan…
Bu bir kültür, eğitim, gelişmişlik…
***
“Fenikeli Kadınlar” kalabalık bir oyuncu grubuyla sergilendi; özellikle öne çıkan bir aktör yoktu sahnede, başroller paylaşıldı… Sahnede en az konuşan “hizmetkar” kadınlar olsa da duruşları, dansları, koreografileri, ağıtları ve ilahileriyle oyunun yönünü çizdiler. “Fenikeli Kadınlar Korosu”nun sesleri, tınıları ve vücut dilleri usta işiydi… Tragedyaların genelinde olduğu gibi hikayeyi imleyen koro oldu yine…
***
Teb Kraliyet Sarayı’nda bir aile trajedisinin anlatımıyla başlıyor oyun…
Jocasta, - her ikisi de bilmeden – aslında öz oğlu olan kralla evleniyor.
Bu evlilikten iki erkek ve iki kız çocuğu dünyaya getiriyor.
Kral Oedipus, karısının aslında annesi olduğunu öğrendiği zaman gözlerini çıkarıyor.
Evlatları tarafından bir odaya kilitleniyor, kaderin bu utancı unutulsun diye…
Krallık tahtına iki erkek çocuğu Polynikes ve Eteokles’in dönüşümlü olarak çıkmasına karar veriliyor.
Olmuyor!
Eteokles, kral olduğu an tahtı bırakmayı reddediyor ve kardeşini ülkesinden kovup sürgüne gönderiyor.
O sürgünden kendi ordusuyla dönüyor kardeşi Polynikes, “Ben buraya hem tahtı, hem de mirastan payıma düşeni almaya geldim” diyerek.
“Tahtınızı mı yoksa ülkenizi mi kurtarmayı tercih edersiniz?” diye araya giriyor anneleri.
Sözünü geçiremiyor.
Savaş başlıyor ve sonunda “ateşkes” iki kardeşin düellosuna kalıyor.
Çocuklarına koşuyor anne son bir umutla…
Bir kağnıda üç ceset taşınıyor trajedinin sonunda…
***
Toprağı, tahtı, iktidarı paylaşamayan ve intikam hırsıyla yaşayanlar, körü körüne itaat edenler kendi çocuklarının ve kendi geleceklerinin üzerine toprak atıyorlar.
Yüzyıllardır değişmiyor kardeş katili yaratan bu lanet…
Yaz geldi, (güneyde) tiyatro sezonu kapanmadı!
“Kıbrıs Tiyatro Organizasyonu” (THOC) yaz dönemi de sahneye çıkmaya devam ediyor.
Tiyatro sezonu kapanmıyor.
“Fenikeli Kadınlar” oyununu dört gece Lefkoşa’daki Makarios Amfitiyatro’da oynadılar önce…
Bir gecesi Türkçe üst yazılı olarak.
İki gece de Limasol’da oynandı oyun!
Bu gösterilerin ilki – benim de izlediğim – Türkçe üst yazıyla.
Baf’ta, Larnaka’da, Derinya’da amfi tiyatrolarda sahnelenmeye devam edecek.
***
Adanın kuzeyinde hep “salon sorunu” mazeretine sığınıyoruz ya…
Salamis Antik Tiyatrosu var.
Soli var, Girne var.
Oyun yok!
Daha önce de yazdım, “Kıbrıs Tiyatro Organizasyonu”nda sahneye çıkan hiçbir oyuncu “kadrolu” değil! Sözleşme süreleri de sahnelenen oyunun sonunda bitiyor.
Sanatçı ve yönetmen sahne olduğu sürece kazanıyor.
Böyle bir anlayışı adanın kuzeyinde kabul ettirmek mümkün değil.
Bütçe imkanlarını verimlilik ve üretim odağında kullanamıyoruz.
***
Türkçe üst yazıyla oyun izlemek elbette çok kolay değil.
Hele de üst ya da alt yazı sahnenin merkezine konumlanmadığı zaman tiyatronun büyüsü ortadan kayboluyor.
Sahnedeki oyuncudan uzaklaşıyorsunuz bir an…
Yine de başka çare yok!
***
Adanın güneyinde son dönemde sıklıkla “Türkçe üst yazılı” oyunların sahnelenmesi önemli bir seçenek yaratıyor.
“Kıbrıs Tiyatro Organizasyonu”nun kitapçık, duyuru ve anonslarında da Türkçe diline yer vermesini diliyorum.
Bir kölenin hayatını anlatıyorsun!
Polynikes: Bana ne istersen sor, anne. Sorulmamış soru bırakma.
Jocasta: İlk bilmek istediğim şey şu: Kendi evinden mahrum kalmak nasıl bir şey?
Polynikes: Anlatmak çok zor! Çok daha zor olan bu acıyı yaşamak.
Jocasta: Bir sürgün için en kötüsü ne?
Polynikes: Özgür konuşamıyorsun!
Jocasta: Bir kölenin hayatını tarif ediyorsun.
Polynikes: Daha da kötüsü iktidardakilerin aptallıklarına katlanmak zorunda kalıyorsun.