Çevre Platformu üyesi Ayşe Dönmezer, küçük bir turizm adasında, kültürel ve doğal değerler korunmazsa sürdürülebilir kalkınma yakalamanın imkânsız olduğunu söyledi
Karpaz bölgesinin, doğallığı korunarak, sürdürülebilir bir turizm markası haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Dönmezer, “Halkımızın önemli bir kısmında bu konularda duyarlılık var ama maalesef aktif değiller. Bulunduğumuz yerden veya facebook gibi sosyal medyada tepki gösteriyoruz ama maalesef hiçbir konuda aktif olup dışarı çıkmıyoruz. Duyarlılığın daha da yaygınlaştırılması gerekiyor. Korkarak yaşanmaz çünkü bu gibi değerler bizimdir, hepimizindir, gelecek nesillerimizindir, dünyanındır. Herkesin orayı doğal haliyle görme, yaşama hakkı var, bunu korumak hepimizin görevidir” diye konuştu.
Ödül Aşık Ülker
• Soru: Altın Kumsal’da yapılması planlanan ve tepkiye neden olan Silk Route Festivali’nin yerinin değiştiği açıklandı. Festivalin Altın Kumsal’da yapılmaması için verilen mücadelede ön saflarda yer alan birisi olarak neler yaşandığını anlatır mısınız? Festival nerede yapılacak?
• Dönmezer: Ülkemizde AB’nin dünya mirasına konu olabilecek değerler taşıyan özel bölgeler olarak belirlediği, Natura 2000 kapsamına giren 6 özel bölge var. Bunlardan biri de Altın Kumsal’ı içinde barındıran Karpaz bölgesindeki özel çevre koruma bölgesidir. Festival o bölgede yapılmak istenmiş ve Altın Kumsal’ın güzelliğinin pek çok insanı buraya çekeceği düşünülmüştü. Aslında yapılmak istenen Karpaz’ın yapısına uymayan, rock festivali tarzında bir festivaldi ve 80 bin kişinin gelebileceği varsayılıyordu. Anlaşıldığı kadarıyla Turizm Bakanlığı’ndaki bazı yetkililer de başta buna sıcak bakmışlar. Sonucunu düşünmeden, herhangi bir araştırma, inceleme yapmadan şirketle protokol imzaladılar. İlgili şirket protokolü yapınca hazırlıklarına başladı ve festivali sosyal medyada duyurdu, bölgedeki belediye başkanı ve ilgililerle görüşmeye başladı. Araziler ayarlandı ve bölgede “bir sürü insan gelecek, biz ne kazanabiliriz” diye bir beklenti oluştu, bazı tesisler yanlarındaki kumulları bozmaya, yeni bungalowlar yapmaya başladı. Bölgede korkunç bir kaçak yapılaşma başladı. Ardından Ulaştırma Bakanlığı herhangi bir merciye sormadan, söz konusu bölgenin özel koruma bölgesine yakın bir bölge olduğunu dikkate almadan, Karpaz’ın özel bir yer, bir turizm ürünü, dünya mirası olduğunu düşünmeden otoban gibi yollar yapmak için kolları sıvadı ve bölgede korkunç bir doğa katliamı başladı. Yani festival hem insanlarda kaçak yapı yapıp, gelir elde etme arzusunu tetikledi, hem de yol konusunu gündeme getirdi. Kısacası olaylar birbirini tetikledi.
“Dipkarpazlılar da üzgün ve kırgındır”
Çevre Platformu olarak biz bir dizi toplantı yapıp, ne yapabileceğimizi tartıştık. Normalde çevrecilere karşı “çevreciler herşeye karşıdır” gibi bir önyargı var. Ancak argümanınızı sağlam temellere oturtursanız, sağlam temelleri iyi kullanabilirseniz ve bunu çeşitli platformlarda anlatabilirseniz, o zaman size karşı yaklaşımlar farklılaşabiliyor. Biz de bu anlamda bölgenin ülkemizin yasaları ile korunduğunu, zenginliklerini, önemini ve ayrıca AB’nin yaptığı çalışmalarda da ortaya konan hususları, zenginlikleri öne çıkardık. Yani bölgenin bizim için ve dünya için ne anlama geldiğini, sürdürülebilir turizm açısından önemini ve yasaları hatırlattık. Festival düzenleyecek şirkete de bu bölgenin ülkemiz ve sürdürülebilir kalkınmamız için ne anlama geldiğini de anlatamaya çalıştık. Bölgenin bu büyüklükte bir etkinliği kaldırma kapasitesi olmadığını bilimsel olarak, rakamlarla bir raporla ortaya koyduk ve bölgedeki doğa katliamının anlatıldığı mektubumuzun ekine bu kaldırma kapasitesi raporumuzu da ekleyerek önce 3000 üyesi olan facebook sayfamızda halkımızın okuması için yer verdik. Sonrasında mektup ve raporumuzu ülkemizdeki yetkililerle, tüm bakanlarımızla, meclisimizle, yerel yöneticilerle paylaştık. Ancak yine bu konuda herhangi bir sonuç elde edemedik, destek bulamadık. Bunun üzerine de Karpaz’da süregelen bu doğa katliamı konusunda diğer ülkelerde bizlere destek olabilecek yetkililere ulaşmaya karar verdik. AB, Avrupa Parlementosu, UNESCO, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektubumuz iletildi. Kısacası bu mücadelede argümanımızı somut verilere dayandırdık. Argümanlarımız çok güçlüydü, bölge özel bir bölgeydi, yasalara aykırılık vardı, arkamızda dış kamuoyu ve örgütler vardı, içeride de insanlarımız Karpaz’a karşı çok hassastı. Bence Dipkarpazlılar söylemese de, orada 5-6 kişiye tanınan, göz yumulan kaçak yapı yapma ve işletme fırsatı kendilerine tanınmadığı için üzgün ve kırgındırlar. Karpaz’da, tabi ülkemizin her yerinde olduğu gibi, maalesef insanlarımıza eşit fırsat tanınmıyor, insanlar siyasi ilişkisine göre haksız yere nemalanıyor. Konumuza dönersek, bu yaklaşımımız, temaslarımız ve mücadelemiz sonuç verdi. Silk Route Festivali’ni Altın Kumsal’da yapmaktan vazgeçtiler, bize bilgi verilmiyor ama aldığımız duyumlara göre etkinlik Kumyalı taraflarına kaydırıldı. Bu arada eğer ileride Altın Kumsal’da herhangi birşey yapılacaksa Ekolojik Etki Değerlendirme Raporu hazırlanması zorunludur ve umuyoruz ki orada bu boyutta bir etkinliğin düzenlenmesi söz konusu olmayacak ve özel bölge planları uygulanacak. Karpaz bölgesini, elimizdeki doğallıkları koruyup geliştirerek, sürdürülebilir bir turizm markası haline getirmemiz lazım, anlatmamız, tanıtmamız lazım. Halkımızın önemli bir kısmında bu konularda duyarlılık var ama maalesef aktif değiller. Bulunduğumuz yerden veya facebook gibi sosyal medyada tepki gösteriyoruz ama maalesef hiçbir konuda aktif olup dışarı çıkmıyoruz. Duyarlılığın daha da yaygınlaştırılması gerekiyor. Korkarak yaşanmaz çünkü bu gibi değerler bizimdir, hepimizindir, gelecek nesillerimizindir, dünyanındır. Herkesin orayı doğal haliyle görme, yaşama hakkı var, bunu korumak hepimizin görevidir. Biz bu mücadelemizi kayıtlara geçirdik. İleride gençlerimiz, torunlarımız, onların çocukları kayıtlara girdiği zaman bizim mücadelemizi göreceklerdir. Umarım onlar ülkelerinin değerlerinin korunması için bizim gibi zorluklar yaşamazlar.
Mühürler söküldü mü?
• Soru: Altın Kumsal’daki kaçak yapılar da mühürlendi...
• Dönmezer: Baskılarımız ve takibimiz sonucu özel çevre koruma bölgesindeki yaklaşık 100 kaçak yapı bakanlık tarafından mühürlendi.
• Soru: Mühürlenmesinden önce alınan bir yıkım kararı yok muydu zaten?
• Dönmezer: O bölge ile ilgili özellikle, bilinçli olarak bir karmaşa yaşattırılıyor. Bakanlıklar arası yetki karmaşasını halen daha tam anlamıyla çözemediler. Bize kendisiyle görüştüğümüz İçişleri Bakanı yıkım kararı için mahkemeye başvurduklarını söylemişti. Nedense bu mahkeme halen olmadı ve sonucu çıkmadı. Bu oyalama taktiği olarak algılandı. Eğer Sayın Bakan “mahkemeye gitti, bu mahkeme uzun sürmez, kısa zamanda sonuçlanır” diyorsa ve hiçbir sonuç alınmıyorsa bunun açıklamasını yapması lazım. Sonuçta yıkılması gereken kaçak yapılar mühürlendi ancak son aldığımız duyumlara göre mühürler söküldü. Aslında ne yaptığımızı bilmiyoruz? Ya mühürlersin, yıkarsın ya da mühürlemezsin. Siyaset her yere bulaşmış ama en azından bu gibi özel yerleri koruma konusunda fikir birliği yapmamız lazım. Dipkarpaz yıllarca ihmal edilmiş olabilir ama ihmal edilen çok yer var. Gelen hükümetler hep kendilerini ve partilerine çalışanları yedirdiler, halka eşit fırsat sunmadılar, bölgesel kalkınmayı ihmal ettiler. Ancak bu bazı kişilerin siyasete yakın diye yasaları çiğneyip kaçak yapı yapmaya, bölge yerel yönetimlerin de onlara göz yummaya hakkı yoktur, hatta kaçak işletmelere her türlü izin vermesi de yasalara aykırıdır. Yerel yöneticiler tüm bölge insanını temsil eder, tümünün çıkarı için çalışması gerekir, siyasete yakın birkaç kişinin çıkarı için değil.
“Karpaz kültürü ve doğası ile önemli bir köy”
• Soru: Karpaz’da yapılan yolla ilgili de bir eylem yapılmış, bir grup köylü yolu kapatmış, çevrecilerle köylüler arasında arbede yaşanmıştı. Orada son durum nedir?
• Dönmezer: Bu eyleme gidildiğinde yol yapımı ile ilgili yapılan doğa katliamını da gördük maalesef. Bu eylemin ardından bakanlıklarda ve mecliste gerek görüşmeler gerekse bazı baskı unsurlarını kullanarak verdiğimiz mücadele sonucunda yolun devamında daha dikkatli olundu. Aslında bu gibi özel bölgelerde yol yapılırken, ihalenin verileceği şirkette bazı özellikler aranmalı ya da nereye özen göstermeleri gerektiği konusunda eğitim verilmeli. Nasıl ki her şirket tarihi bir binanın restorasyonunu yapamazsa, her yol inşaatı yapan da özel bölgelerin içine bilinçsizce girmemeli... Şu anda yapılan yolda Karpaz’daki özel koruma bölgesine 300-400 metre girilmiş tahrip edilmiştir. Ancak, yasalarda sınırlanan özel bölgenin yanında Dipkarpaz köyüde önemli bir turizm değeridir. Kültürü ile doğası ile önemli bir köydür ancak yolla birlikte çıkışı değiştirilmiş ve otantik yapısı bozulmuştur. Küçük bir turizm adasında eğer bu gibi değerlerinizi korumazsanız sürdürülebilir kalkınma yakalamanız imkansızdır.
***
“Kimsenin topluma ait şeyleri pervasızca dağıtma hakkı yoktur”
• Soru: Petrol Dolum Tesisi konusunda da yoğun bir mücadele verildi, sürekli yeri değişti ve en son Kalecik’e yapılacağı söylendi. Son durum nedir?
• Dönmezer: Kalecik’te kirli sanayi ve petrol depolama bölgesi diye belirlenen bir bölge var, dolum tesisi de oraya düşünülüyormuş. Daha önce de söylediğim gibi, bize bilgi verilmiyor ancak öğrendiğimiz kadarıyla proje küçültüldü ve ÇED raporu bakanlığa verildi. Onaylanıp onaylanmadığı konusunda bilgimiz yok. Aslında bu bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması gerekir çünkü kimsenin topluma ait şeyleri pervasızca dağıtma hakkı yoktur.
“Güney Sahil Yolu konusunda da endişelerimiz var”
• Soru: Altın Kumsal’da yol yapım çalışmalarından dolayı bir tahribat yapıldı. Güney Sahil Yolu Projesi’yle ilgili düşünceniz nedir? Orada da koruma bölgesi var...
• Dönmezer: O konuda da maalesef bilgi paylaşımı yok. Biz Ulaştırma Bakanı Sayın Ersan Saner ile görüşmemizde bu konuyu gündeme getirdik ancak “siz söyleyin yol nereden geçsin” gibi garip davranışlarla karşılaştık ve net bir cevap alamadık. Halkın bilgilendirilmesi gerekir. Çünkü oradaki değerler hepimizindir. Güney Sahil Yolu konusunda da endişelerimiz var. Karpaz’daki mentalite devam edecekse, orada da çok şey kaybedeceğiz. Özel bölgelerde olaya farklı bakılması gerekir.
“Yargı sistemi boğulmuştur”
• Soru: Sivil toplum örgütlerinin bazı konularda başlattığı hukuki mücadeleler sonuca varamıyor. Hukuki mücadelelerde kısa sürede sonuç alınamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Dönmezer: Sivil toplum olarak, genelde kaynak sıkıntımız var. Bir avukatla anlaşırsınız ama kaynak sıkıntınız olduğu için maalesef yarı yolda kalırsınız. Avukatlar için, konu ülkesinin korunmasıdır ama bir noktaya kadar bize yardımcı olabiliyorlar çünkü bu davalar çok fazla sayıdadır ve onlar da hayatlarını idame ettirmek zorundadır. Avrupa’da gücü olmayan mahkumlara avukat sağlamak devletin göreviyse, bizde de bu konuda bir çıkış yolu bulmak ve bir mekanizma oluşturup sivil topluma bu konuda yardımcı olmak gerekir. Ancak yargı sistemimiz ve yasalarımızla ilgili de sıkıntılar var. Yargıya giden herşey maalesef sonuçlanmıyor veya sonuçlandığında anlamı kalmıyor. Yargı sistemi boğulmuştur, ilerlemiyor. Yargı sisteminde de revizyona gidilmeli. Zaten hiçbir sistemimiz düzgün çalışmıyor, yasalar da uygulanmıyor. Maalesef ülkemizde kısa dönemde bir değişim, reform çalışmaları beklemiyorum. Bu itibarla, doğamızı korumaya gönüllü örgütler olarak mücadelemize sahip çıkılması lazım. Halkın da katkı koyması gerekir, aksi halde pek çok değerimizi kaybedeceğiz.