Kaskanis: Ortak Gelecek Kurmaktan Başka Çıkar Yolumuz Yok

Kaskanis: Ortak Gelecek Kurmaktan Başka Çıkar Yolumuz Yok

 


Simge Çerkezoğlu

Yorgos Kaskanis, biz Kıbrıslı gazetecilerin aşina olduğu bir isim, Politis Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarı. Gazeteci olmayı çocukluğunda hayal etmeye başladığını söyleyen Kaskanis’in sırrı tam da burada saklı. Bu denli iyi bir gazeteci olmasını belki de çocukluk hayalinin peşinden gitmesine borçlu. 2003 yılından bu yana Politis gazetesinde çalışan, İkinci Okuma adı altında her gün yazdığı köşe yazıları ile okuyucularıyla buluşan Kaskanis, artık Türk okuyucularla da yeni kitabı ‘Bahar Gelince’ sayesinde tanışma fırsatı buluyor. 2003 yılında kapıların açılmasının ardından Ada’nın her iki tarafında yaşananları gözlemleyen ve kaleme alan yazarla dünden başlayarak bugünü konuşuyoruz ve geleceği öngörmeye çalışıyoruz. Elbette sevgili dostum Duriye Gökçebağ’ın da yardımlarıyla…     

“BU BAHAR SİYASİ, SOSYAL VE MEVSİM OLARAK DA GELEN BİR BAHARDI”

Kitabın içeriğini anlatan Kaskanis, 2003 yılının ruhunun, bugün nasıl bu denli canlı anlatabildiğinin cevabını da veriyor.  
“Bahar Gelince isimli bu kitabım özellikle 2003 yılında kaleme aldığım köşe yazılarımdan oluşuyor. Doğruyu söylemek gerekirse hep bir kitap yazmak istemiştim. Hedefim 2003 yılında yaşanan gelişmeleri anlatmak ve tasvir etmekti. Ancak süreç içerisinde geçmişe dönüp o günün ruhunu yeniden yazmaya çalışmak yerine geçmişte yazdığım köşe yazılarımla o günleri anlatmaya karar verdim. Makalelerin o güne ait bir doğallığı ve coşkusu zaten vardı. Bunları bir araya getirmeye karar verdim. Süreç içerisinde o dönemin ruhunu yeniden yazamayacağıma ve okuyucuya aktaramayacağıma da emin oldum. Böylece ilk başta, elinizdeki bu kitabı Yunan dilinde yayınladık. Ağırlık olarak sınır kapılarının açıldığı dönem ve o günlerin coşkusunu okuyucularımla yeniden paylaştım. Yunan dilinde 2015 yılında yayımladığımız kitapta daha fazla köşe yazım bulunuyor. Ayrıca o dönemdeki siyasi gelişmeler ışığında Thasos Phapadopulos’a yönelttiğim kritikler de var. Türkçesinde ise bunlara yer vermedik.”

Yazar kapıların açılmasını baharın gelişi ile özdeşleştiriyor. Kitabına ‘Bahar Gelince’ ismini veriyor ve bunu nedenlerini de bizimle paylaşıyor.
“Niyazi Kızılyürek’in de kitabın ön sözünde belirttiği gibi ‘Bahar Gelince’ ismi kaybettiğimiz ve kaçırdığımız baharı simgeliyor. Bu bahar hem siyasi hem sosyal hem de mevsim olarak gelen bir bahardı. Ancak biz bu baharı kaçırdık. Çok önemli bir dönemdi. Fakat kitaba ‘kaybettiğimiz bahar’ demek özellikle günümüz için kötümser ve karamsar bir ifade olacaktı. Sanki kaybettiğimiz bahar dersek bu tüm dönemleri kapsayabilirdi. Bugünü de etkileyebilir ve çok karamsar bir ifade olabilirdi. Hatta bu tüm Kıbrıslıları içeren olumsuz bir mesaj olacaktı. O yıllar kaybedilmiş olsa bile bu kitap ve bu isimle iyimser bir mesaj vermeye, baharın yeniden gelebileceğine vurgu yapmaya çalışıyorum. Bu nedenle de Bahar Gelince ismini kitap için seçtik. Aslında kitabın orijinal ismi tam olarak Türkçeye çevrilmedi. Ama ben size orijinalini söyleyeyim. Bahar Gelince Pencerelerinizi Açık Tutun… Bir kez daha bahar geldiğinde tüm tarafların pencerelerini, umutlarını canlı tutmalarını ümit ediyorum.”

Kaskanis sanki bu kitapta Kıbrıs Rum halkını Annan Planı’na evet demediği için birazcık eleştiriyor. Kitap bana bu hissi veriyor, belki de bana öyle geliyor.
“Bu kitapta kapılar açıldıktan sonra ortaya çıkan dinamiğin değerlendirilmemesinden kaynaklanan bir kritik var, doğrudur. Kapıların açılmasının ardından hissettiklerimiz hepimiz için bir ilkti. O dinamiği değerlendirememiş oluşumuz siyasi anlamda yanlış seçimleri beraberinde getirdi. Bu durum ortaya çıkan Annan Planı’na siyasi liderliğin hayır demesine neden oldu. Ben şahsen Annan Planı’na evet diyenlerdendim. Önümüze konan bu plan geleceğe yönelik bir perspektif oluşturabilirdi diye düşünenlerdenim.”

“AÇILAN BARİKAT KAPILARI DEĞİL, İNSANLARIN YÜREKLERİNİN KAPILARIYDI”

Yazar kitapta şöyle bir ifadeye yer veriyor “açılan, barikat kapıları değildi. İnsanların yüreklerinin kapılarıydı.” Kaskanis bu ifadeyi bizim için derinleştiriyor. 
“Kendimden bahsedecek olursam, ben barikatların arkasında yıllarca sınırların açılması için eylemler yaptığımı hatırlıyorum. İşgale karşı, Türk ordusuna karşı pek çok mitingde yer aldım. Her eylemde bu barikatları bir adım dahi olsa aşmaya, yıkmaya çalışıyorduk. Kitapta da belirttim aslında başarıp da bu barikatları aşmış olsaydık kuzeyde nereye gideceğimizi bilmiyordum. Aslında ülkemizin yarısına ilişkin çok az bilgi sahibiydik. Sadece coğrafik olarak bölgeyi değil, Kıbrıslı Türklerin de nasıl olduğunu bilmiyorduk. Gün geldi barikatlar Kıbrıslı Türkler tarafından açıldı. İsteğim barikatın diğer tarafında tıpkı benim gibi barikatların açılması için mücadele eden insanları tanımaktı. Bu da gerçekten Kıbrıslı Türklerle yeni bir tanışma, yeniden bir araya gelme anlamına geliyordu. Benim kuşağım 1974 yılında 10 yaşındaydı. Bizler Türklerle pek fazla birlikte yaşamadık, bir şeyler paylaşmadık. Kapılar açıldıktan sonra ilk hissettiğim Kıbrıslı Türkleri tanıma arzusuydu. Bu süreçte de tüm insanların birbirinden farklı olduğunu anladım. Bizler adadaki Kıbrıslılar olarak değişmiştik. Bir araya gelince adeta farklı insanlar olmuştuk. Kapıların açılması ve bir araya gelmemiz bizi iyileştirmiş, yüz ifadelerimizi bile değiştirmişti. Arada kaybedilen yılları yeniden kazanmak istiyor gibiydik. Yıllar yılı Kıbrıs konusunu siyasilerin eline bıraktık. Belki de ilk kez insanlar bu konuyu kendi inisiyatifleri ile devralıyordu. Halk belki müzakerelerde hala masada görüştüğümüz sorunları çözemeyecek ama otuz yıl önce kopan ipi yeniden birleştirebilecek gibi görünüyor. Bugün hala Türklerle bir araya gelmeyen bu duyguları tatmayan arkadaşlarıma ısrarla diyorum ki buna benzer duygular yaşamadıysanız hayatınızdaki önemli bir deneyimi kaçırdınız demektir.”

“GELECEK BİZE DAHA GÜZEL BİR BAHAR GETİRECEK”

Bu kitapta yazarın sadece kendi deneyimleri yok… Kıbrıslı Rum ve Türklere ilişkin gözlemleri de var. Bazıları gerçek olmayacak kadar etkileyici… 
“Bunlar gerçek hikâyelerdir ve kapıların açılmasının hemen ertesi gününde yazmaya başladım. Her iki kitabın kapaklarındaki fotoğraflar da gerçek. Süreç içinde yaşanan gelişmeler gösterdi ki birlikte yaşamak ve ortak gelecek kurmaktan başka çıkar yolumuz yok. Kıbrıslı Rumlar da Türkler de kendi hedeflerine varmak için her türlü çareye başvurdu. Fakat iki taraf da hedeflerinde başarısız oldu. Geriye kalan tek seçenek açıkçası iki toplumun ortak bir yaşam sürmesi ve federal devlet çatısı altında gelecek kurmasıdır. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki sanırım gelecek bize daha güzel bir bahar getirecek. Bu bahar da Kıbrıs sorununun çözümü olacaktır. Bu kitapta yazdığım makalelerden birinde duygusal olarak da Kıbrıs’ı nasıl hayal ettiğimi kaleme aldım.”

Kitapta, Kıbrıslı Türk Mustafa’nın ve Kıbrıslı Rum Eleni’nin hikâyeleri beni çok etkileyen diğer bir iki makale oldu. Burada fazla kopya vermemek adına sadece Eleni’den bahsediyoruz. Mustafa’nın hikâyesini okuyuculara bırakıyorum.
“Burada sözünü ettiğim Eleni, Eleni Theocharous Avrupa Parlamentosu milletvekilidir. Salamis Harabelerinde iki toplumlu tiyatroya karşı çıkmıştı. Bu günlerde de Atina meydanında kendini ENOSİS için yakmaktan bahsediyor. Ben bu yazıyı bir gece radyoda yaptığı bir konuşmadan esinlenerek yazdım. O zamanlar daha iyiydi. Sadece kuzeye geçmediğinden bahsediyordu. Fakat geçenleri de yargılamıyordu. Benim için de bu konuşma Eleni ve Eleni gibilerin kuzeye geçmeyenlere kaybettikleri ile ilgili mesaj vermem için vesile oldu.”

“2003 YILINDAKİ KADAR COŞKULU DEĞİLİZ AMA ÜZERİMİZDE BİR OLGUNLUK VAR”

Tabii bir gazeteciye günümüze dair gözlemlerini ve bu yılın sonunda varılması beklenen çözüm ile ilgili fikirlerini sormadan bu röportajı bitirmem mümkün değildi.
“Çözüm bulunabilir değil, hatta bu yılın sonunda çözüm bulunmalıdır diye düşünüyorum. Bu yıl da geçerse araya başkanlık seçimleri de girecek. Olaylar daha karmaşık olacak. Ben inanıyorum ki Kıbrıs sorunu gibi siyasi sorunlar ancak uygun şartlar oluştuğu zaman çözülebilir. 2004 yılı da bu dönemlerden biriydi. Şartlar çözüm için çok uygundu. Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne girmesi Türkiye’nin de girme yönündeki isteği güçlüydü. Ancak biz bu fırsatı değerlendiremedik. Bugün inanıyorum ki 2004’e nazaran daha güçlü bir fırsatımız var. Bu fırsat doğal gazın kullanımı ve değerlendirilmesini de içeriyor. Bu kez bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Tüm taraflar bu anlaşmadan kazanacak. Özellikle de Kıbrıslılar olarak bizler. Ekonomik kazancın yanı sıra Kıbrıslıların kendi vatanlarını güvenli bir yurda çevirme şansı olacak. Bu durum Orta Doğu için de örnek teşkil edecek. Çözümü arzulayan iki liderimiz var. Onların gerçekten çözüm istediğine inanmak istiyorum. Gerçekten kaybetmememiz gereken bir çözüm vizyonu karşısındayız. Belki 2003 yılındaki kadar coşkulu değiliz ama üzerimizde bir olgunluk var. Coşku değerlendirildiği zaman iyi bir şey olsa da bence olgunluk daha kuvvetli ve kalıcı bir şeydir. Kıbrıslı Rum toplumu geçmişe nazaran daha bir olgun diyebilirim. İnanıyorum ki siyasiler de politikalarını bu olgunluk üzerine inşa edip çözüme ulaşmak için bunu dayanak olarak kullanacaklardır.”

Dergiler Haberleri