Serap ŞAHİN
Türkiye’de 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremde, Şampiyon Melekler ve tur rehberlerine mezar olan İsias Otel’in sorumlularına ilişkin 5’inci duruşma dün Adıyaman Adliyesi’nde gerçekleşti.
Mahkeme, ara kararında, duruşmayı 24 Aralık tarihine erteledi, tutuklu sanıklar Ahmet Bozkurt, Mehmet Fatih Bozkurt ve Erdem Yıldız’ın tutukluluk hallerinin, 8 sanığın adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmasının devamına karar verdi.
Mahkemede yeni gelişmeler yaşandı, yeni bilirkişi raporunda tüm sorumluların suçlu olduğu vurgulanmasına karşın savcı ‘beklenmedik’ şekilde yargılamayı bilinçli taksir seviyesinde tuttu.
Karar sonrası açıklama yapan Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, bu durumu “savcının son icadı” olarak niteledi, mütalaanın erken safhada geldiğini belirterek, bilirkişi raporu hiç tartışılmadığı için bunun beklenmediğini söyledi.
Esendağlı, karara ilişkin bir diğer yorumunda ise en önemli kararlardan birinin de sanık avukatlarının bilirkişi raporuna itirazlarına yönelik tüm taleplerin reddedilmesi olduğunu vurguladı.
Esendağlı ayrıca, mahkemede kamu görevlilerinin akıbetinin başsavcılığa sorulmasının dair bir müzakere yazılmasına karar verildiğini de aktardı.
Mahkeme mazeretli avukatların mazeretini değerlendirirken önümüzdeki celsenin karar celsesi olabileceğine ilişkin bir uyarı yaptığını ifade eden Esendağlı, gelecek duruşmanın uzun bir duruşma olabileceği öngörülerek, duruşmanın iki günde bitirilebileceğinin açıklandığını kaydetti.
Esendağlı, “25 Aralık’ta bir karar açıklanır mı, karar sonraya mı bırakılır göreceğiz” dedi.
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya da, ailelerin sadece 72 canın adaleti için Adıyaman’da olmadıklarını, İsias davasının bir emsal dava olması gerektiğini ve tüm suçluların olası kastla yargılanması gerektiğini vurguladı.
İsias’ın emsal dava olması için mücadelelerinin devam edeceğini ifade eden Karakaya, “Mücadelemiz ve savaşımız bellidir çocuklarımızı kaybettik sevdiklerimizi kaybettik kimse bir daha sevdiklerini kaybetmesin. 24 Aralık’ta yine burada olacağız” dedi.
Öte yandan davada söz alan İsias Otel’in sahibi, sanık Ahmet Bozkurt, son gelen suçlamaları kabul etmediğini belirterek, bilirkişi raporunu, “ısmarlama” olarak nitelendirdi.
Duruşmada konuşan sanık Mehmet Fatih Bozkurt ise, “Yönetimine 2001’de dahil olduğum İsias Otel konusunda kusurlu bulunmuşum. Ama benim teknik konulara hakim olmam mümkün değil. Benim bunlarla alakam yok” diyerek, tahliyesini talep etti.
Mimar Erdem Yıldız ise, “Ruhsatta, ‘ilave kata dayanıklıdır’ diye imzam varmış. Bunun bana ait olmadığını söyledim, kendimi anlatamadım. Ben projeyi yaptığımda binanın 8 katı tamamen bitmişti” diye konuştu.
İnşaat Mühendisi Halil Bağcı Bağcı, “Statik hesabı ben yapmadım” derken, İnşaat Mühendisi Mehmet Göncüoğlu: “Otelin yük kapasitesi artmış, beton kalitesi yüzde elli az” diyerek kendini savundu.
Davada neler konuşuldu?
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülen dava Türkiye saatiyle 10.00’da (Kıbrıs saatiyle 09.00’da) başladı.
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya, duruşma öncesi açıklama yaparken, Rehberler İçin Adalet Platformu da mahkeme önünde hazır bulundu.
Karakaya: “Son bilirkişi raporu adalet arayışımız için güçlü temel”
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya, son çıkan bilirkişi raporunun İsias davasındaki adalet arayışı için güçlü bir temel sunduğunu vurguladı.
İnsan hayatını değersizleştiren zihniyetlerin cezalandırılmamasının yeni faciaların önünü açacağını söyleyen Karakaya, Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nden bilimsel raporlar ve açık deliller ışığında hareket ederek tüm suçlular için adaletin sağlanmasını talep ettiklerini vurguladı.
Karakaya, “Evlatlarımızın, öğretmenlerimizin ve sevdiklerimizin acısıyla kahroluyoruz. Bu yüzden buradayız. Onlara verdiğimiz adalet sözünü tutmadan, mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.” dedi.
Bilirkişi raporuyla adalet mücadelelerinde öne sürdükleri "olası kast" ile yargılanma taleplerinin daha da güçlendiğini vurgulayan Karakaya, raporun, İsias Otel'in saniyeler içinde kum yığınına dönüşmesine neden olan usulsüzlükleri açıkça belgelediğini kaydetti.
Karakaya, otel denen yapının proje aşamasından yıkıldığı güne kadar her aşamasında usulsüzlükler olduğu, bilime uygun yapılmadığı, beton kalitesinden etriye aralıklarına, kaçak asansör için döşemelerin kesilmesine, iki bina arasında yeterli derz aralığı olmamasına, kaçak katın yıkıma etkisine, belgelerde usulsüzlükler ve daha birçok konunun bilimsel olarak ortaya konduğunu kaydetti.
Karakaya konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İsias Otel saniyeler içinde yıkılarak evlatlarımızı, ailelerimizi, öğretmenlerimizi ve rehber dostlarımızı bizden kopardı. Ancak biz biliyoruz ki bu bir ‘doğal afet’ değil, açgözlülük, ahlaksızlık ve sorumsuzluklarla örülmüş bir cinayettir.”
Bu delillerle, suçluların hak ettikleri en ağır cezayı alacağına inanç belirten Karakaya, şöyle devam etti:
“Bu dava, yalnızca kaybettiğimiz sevdiklerimiz için değil, gelecekte başka çocukların, öğretmenlerin, anne ve babaların yaşam haklarının ellerinden alınmaması için de yürütülmektedir. İsias Otel, saniyeler içinde yıkılarak evlatlarımızı, ailelerimizi, öğretmenlerimizi ve rehber dostlarımızı bizden kopardı. Ancak biz biliyoruz ki bu bir ‘doğal afet’ değil, açgözlülük, ahlaksızlık ve sorumsuzluklarla örülmüş bir cinayettir.”
“Onları tekrar kucaklayamayacağımız gerçeğiyle yaşamak zorundayız”
Her gün, her saat ve her an canlarının, çocuklarının güzel yüzlerinin gözlerinin önünde olduğunu ancak ellerinin boş olduğunu ifade eden Karakaya, “Onları tekrar kucaklayamayacağımız gerçeğiyle yaşamak zorundayız. Kalplerimizi paramparça eden bizi onlarsız yaşamaya mahkum eden sorumlular bellidir ve bu kişiler yalnızca mal sahipleri, fenni mesuller değil, aynı zamanda görevini yerine getirmeyen kamu görevlileridir.”
“Bu kişilerin yargılanması, hukukun üstünlüğü ve toplum vicdanı adına hayati bir adımdır”
Savcılık tarafından hazırlanacak iddianamede adı geçen kamu görevlilerinin yargılamaya dahil edilmesinin elzem olduğunu vurgulayan Karakaya, “Bu kişiler, devletin kendilerine verdiği yetkiyi suistimal ederek güvenliğimizi sağlaması gereken yapıların adeta ölüm tuzağına dönüşmesine sebep olmuştur. Bu kişilerin yargılanması, hukukun üstünlüğü ve toplum vicdanı adına hayati bir adımdır. Adalet Bakanlığı’na, savcılık makamına ve mahkeme heyetine çağrımız nettir: Tüm sorumluların ‘olası kast’ ile yargılanması için gereken adımları atın.”
Karakaya, bu davanın yalnızca İsias Otel’in yıkımıyla sınırlı bir hukuki mesele olmadığını, bu davanın gelecekte inşa edilecek her bir yapının insan hayatına uygunluğunu denetleyecek mekanizmaların oluşturulması için bir dönüm noktası olduğunu vurguladı.
Karakaya şöyle konuştu:
“Türkiye ve Kıbrıs halklarının gözleri bu mahkemeye çevrilmiştir. İnsan hayatını değersizleştiren zihniyetlerin cezalandırılmaması, yeni faciaların önünü açacaktır. Evlatlarımızın, öğretmenlerimizin ve sevdiklerimizin acısıyla kahroluyoruz. Bu yüzden buradayız. Onlara verdiğimiz adalet sözünü tutmadan, mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, bilimsel raporlar ve açık deliller ışığında hareket ederek tüm suçlular için adaletin sağlanmasını talep ediyoruz.”
Son nefeslerine kadar adalet çığlıklarını duyurmaya, bu davanın örnek bir karar ile sonuçlanması için kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceklerini söyleyen Karakaya, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Bize desteğiyle güç veren halkımıza, yanımızda duran dava arkadaşlarımıza ve tüm vicdan sahibi insanlara teşekkür ediyoruz. Unutmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Meleklerimiz için adalet sağlanana kadar mücadelemiz sürecek.”
Karakaya’nın ardından Başbakan Ünal Üstel de mahkeme önünde basına açıklama yaptı.
Açıklamaların ardından 5’inci duruşma başladı.
Savcının mütalaası bilinçli taksir
İsias Otel davasının beşinci duruşmasında savcı mütalaasını bilinçli taksir suçlamasıyla yaptı.
Yeni bilirkişi raporunu okuyup, kusurları sıralayan savcı, otel sahiplerinin de arada sırada otelde kalmasını hafifletici bir neden olarak ortaya koyup, mütalasını bilinçli taksir suçlamasıyla yaptı.
Sanıkların ayrı ayrı af sınırından uzaklaştırılarak, tutukluluklarının devamına, tutuksuz sanıkların adli kontrol şartlarının devamını talep eden savcı, binanın mimar ve mühendisleri Hasan Arslan, Halil Bağcı, Erdem Yıldız ve Mehmet Göncüoğlu’nun ise meslekten men edilmesini istedi.
Sanıkların tutuklu bulunduğu sürenin, alacakları cezadan düşürülmesi de talep edildi.
İpekçioğlu: “Bu davada olası kast uygulanmayacaksa başka hiçbir davada uygulanmaması gerekir”
Mütalaa hakkında söz alan ailelerden Pervin Aksoy İpekçioğlu, mütalaanın bilinçli taksirden gelmesini eleştirerek, katların kesilmesinin olası kast olarak görülmesi gerektiğini kaydetti.
İpekçioğlu, “Bu davada olası kast uygulanmayacaksa başka hiçbir davada uygulanmaması gerekir. Adalet, bir ülkenin geleceğini de şekillendirmesi açısından önemlidir” dedi.
Karakaya: “Biz çocuklarımızı toprağın altına koyduk, en ağır cezayla olası kastla yargılanma istiyoruz”
Ailelerden Ruşen Yücesoylu Karakaya da, “Biz çocuklarımızı toprağın altına koyduk, en ağır cezayla olası kastla yargılanma istiyoruz” diye konuştu.
Koçoğlu: “Bugüne kadar ne söylediysek bu raporda ortaya çıktı”
Daha sonra ailelerin avukatları sanıkların olası kasttan yargılanmasını ve mütalaaya karşı süre talep etti.
Savcılığın "bilinçli taksir" suçlaması yaptığı mütalaasının ardından söz alan ailelerin avukatları, kamu görevlilerine de soruşturma açılarak, kamu görevlileri dosyasının davayla birleştirilmesi, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamı ve tutuksuz sanıkların da tutuklanması talebinde bulundu.
Avukat Yiğit Gökçehan Koçoğlu, savcılığın, “olası kast” olamayacağını dayandırdığı sebeplerden, “kendileri de arada sırada otele gidiyorlardı ve kalıyorlardı” görüşüne katılmadıkları ifade etti. Koçoğlu, kamu görevlileriyle ilgili dosyanın davayla birleştirilmesi gerektiğini, aksi takdirde yargılamanın eksik kalacağını dile getirdi.
Fennî mesul (inşaat mühendisi) Halil Bağcı’nın tahliye edilmesinin yanlış bir karar olduğunu söyleyen Koçoğlu, statik hesaplamalarda Halil Bağcı’nın eksik ve hatalı rapor verdiğinin açıkça ortada olduğunu kaydetti. Koçoğlu, ara kararda olası kasttan ek savunma hakkı verilmesi istedi.
Gelen bilirkişi raporunun kendileri lehine olduğunu belirten Koçoğlu, bugüne kadar ne söylediyseler bu raporda ortaya çıktığını kaydetti. Koçoğlu, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamını ve olası kasttan yargılanmalarını talep etti.
Okay: “Sanıkların nitelikli adam öldürmeden yargılanmasını istiyoruz”
Avukat Tan Okay da, mütalaaya karşı yazılı talepte bulunacaklarını söyledi. Okay, sanıkların, bilinçli taksirden yargılanıp ceza almalarının vicdanları rahatlatmayacağını kaydetti.
Binanın risk tespiti yapılmadığını ifade eden Okay, kamu görevlilerine de soruşturma açılmasını talep etti. Tan Okay, “İhmaller zinciri devam etmiş, olası kastın bütün unsurları oluşmuştur. Sanıkların nitelikli adam öldürmeden yargılanmasını istiyoruz” dedi.
Turan: “Bu davadan çıkacak emsal kararla, sizlerden çocuklarınıza miras bırakmanızı istiyoruz”
Avukat Fatih Turan da, “Bu davadan çıkacak emsal kararla, sizlerden çocuklarınıza miras bırakmanızı istiyoruz” diye konuştu.
Turan, belediye personeliyle depreme geç veya hiç müdahale etmeyen AFAD personeli hakkında da dava açılmasını istedi.
Diğer avukatlar da, savunma için süre istedi. Kamu görevlileriyle ilgili iddianamenin düzenlenerek, dosyanın bu davayla birleştirilmesini, sanıkların olası kastla yargılanmalarını, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını ve tutuksuz sanıkların da tutuklanmalarını talep etti.
Ahmet Bozkurt: “Son gelen suçlamaları asla kabul etmiyorum… Rapor ısmarlama”
Daha sonra duruşmada konuşan sanık Ahmet Bozkurt, son gelen suçlamaları kabul etmediğini belirterek, bilirkişi raporunu, “ısmarlama” olarak nitelendirdi.
Sanık Bozkurt, “Ben 1993 yılında arsa sahibiydim, 1995 yılında bina sahibi oldum. Ben müteahhit değilim, ben mal sahibiyim. Son bilirkişi raporunda beni inşaat mühendisi, mimar, mühendis yapmışlar, beni teknik ekipten yapmışlar” diye konuştu.
“Bina sahibi olarak bilgim olsaydı bu binayı asla yapmazdım”
“Bina sahibi olarak bilgim olsaydı bu binayı asla yapmazdım, böyle bir sorumluluğun altına girmezdim” diyen Bozkurt, şöyle devam etti:
“Ben bugüne kadar hiçbir konuda suç işlemedim, sabıkam olmadı. Ben kanundan korkan bir aile reisiyim, son gelen suçlamaları asla kabul etmiyorum. Tamamen ısmarlama yapılan rapor. Mimar değilim, müteahhit, inşaat mühendisi değilim ama bunların hepsi benim ve ailemin üzerine yıkılıyor.”
İnşaat yapılırken Adıyaman’da bugünün teknolojisi olmadığını ifade eden Ahmet Bozkurt, “Adıyaman’ın bütün kumu Göksu çayından gelir. ‘Agrega’ denilen taş da bu kumdan yapılıyordu” dedi.
“Ben demirci değilim, eşim ve çocuklarım demirci değil” ifadesini kullanan Bozkurt, şunları kaydetti:
“1993 yılındaki projede ne yazdıysa o yapıldı. 1993 yılında yapımı biten bir kolonu etriyenin içinden çıkarıp nasıl uzatacaktık. Teknik konuları bilemezdik. Proje belediyede kontrolden geçmiş. Belediye bunları doğru yapılmış diye imzalamış ve bize ruhsatları teslim etmiş.”
Binaya ruhsat veren bazı kamu görevlilerinin isimlerini veren Bozkurt, devletten aldığı kredi konusunda da bilgiler aktardı. Bozkurt, ödeme planı sonunda, devletten aldığı paranın tamamını 2006’da ödediğini söyledi.
“Ön tarafta teras vardı, sürekli tavandan akıntılar oluyordu ve ben karar aldım burayı profilden hafif bir malzemeyle kapatalım diye burası kaçak kat değil” diyen Bozkurt, “Suçlamalar çok. Kimse depremden bahsetmiyor. Kaçak kat denilen yer için imar barışından yararlandım” ifadelerini kullandı.
Çocuklarının bina yapıldığında çok küçük olduğunu dile getiren Bozkurt, binanın yapılmasından nasıl sorumlu tutulduklarını sordu ve şöyle konuştu:
“Kızım Şule Özbek, damadım ve torunlarım depremden iki gün önce Adıyaman’a geldiler. Ve otelde kalmak istediler. Aile içinde karar aldık pazar günü kalmak için ama pazar günü kar yağdığı için o gün sabah döndüler. Kar yağmasıydı ve dönmek zorunda olmasaydılar biz hepimiz deprem gecesi otelde olacaktık.”
“Deprem kıyametti, yorum yaparken bu dikkate alınmalı” diyen Bozkurt, şunları dile getirdi:
“23 aydır tutukluyum, ben hayatımın sonuna geldim. Önemli hastalıklarım var. Ben binamı yaparken, en iyisini yapmak için çalıştım. Kar amacı düşünsem bu kadar masraf yapmazdım. Turizm Bakanlığı, belediye, Hazine Bakanlığı ve Kalkınma Bankası tarafından denetlenen bir yer. Ben mal ve şirket ve sahibiyim, suçlamaları kabul etmiyorum. Bu rapora sonuna kadar itiraz ediyorum. Hiçbir kusur kabahatimiz yok. Bizi suçlamak için taraf olunmuş.”
Mehmet Fatih Bozkurt: “Benim alakam yok”
Duruşmada konuşan sanık Mehmet Fatih Bozkurt, “Yönetimine 2001’de dahil olduğum İsias Otel konusunda kusurlu bulunmuşum. Ama benim teknik konulara hakim olmam mümkün değil. Benim bunlarla alakam yok” diyerek, tahliyesini talep etti.
Mimar Erdem Yıldız: “Ruhsatta, ‘ilave kata dayanıklıdır’ diye imzam varmış. Bunun bana ait olmadığını söyledim”
Mimar Erdem Yıldız ise, binayla ilgili kendi projesinde 66 oda olduğunun görüldüğünü belirterek, daha sonra oda sayısının arttırıldığını söyledi.
Yıldız, “Ruhsatta, ‘ilave kata dayanıklıdır’ diye imzam varmış. Bunun bana ait olmadığını söyledim, kendimi anlatamadım. Ben projeyi yaptığımda binanın 8 katı tamamen bitmişti” diye konuştu.
Bilinçli olarak bir suç uydurulmaya çalışıldığını savunan Yıldız, “Bu kadar pervasızca yazılan bir rapor vardır. Buna sahte mi denir, ne denir bilmiyorum. Ortada birçok delil var. Bu kadar delil varken hangi kanaatten bahsediyor bilim insanları?” sorusunu sordu.
İnşaat Mühendisi Halil Bağcı Bağcı: “Statik hesabı ben yapmadım”
İnşaat Mühendisi Halil Bağcı ise, statik hesabı kendisinin yapmadığını ifade ederek, kolon karşılaştırmalarını yaptığını, üç sayfa dışında bu yapıyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını savundu.
Fenni mesul olabilmesi için yapıma katılması gerektiğini kaydeden Bağcı, bir sefer bile binanın yapımında bulunmadığını söyledi.
İnşaat Mühendisi Mehmet Göncüoğlu: “Otelin yük kapasitesi artmış, beton kalitesi yüzde elli az”
İnşaat Mühendisi Mehmet Göncüoğlu ise, belediyenin binanın yapımına müdahale etmediğini kaydederek, otel statik projesini yapmadığını, konut projesi yaptığını söyledi.
Konut projesiyle otelin projesinin ayrı tutulması gerektiğini ifade eden Göncüoğlu, adının, otel projesiyle anılmasının doğru olmadığını belirtti.
Göncüoğlu, “Otelin yük kapasitesi artmış, beton kalitesi yüzde elli az. Benim bir suçum, kusurum yok ama her iki projede de benim adım geçiyor. Davamın düşürülmesini talep ediyorum” dedi.
Sanık avukatlarının dinlenmesi öncesi duruşmaya 15 dakika ara verildi.
Gedik dinlendi
Aranın ardından savunma avukatları, uzman görüşünün dinlenmesi için tanık olarak laboratuvar denetçi mühendisi Özhan Gedik’i çağırdı, ailelerin avukatları itiraz etti. Mahkeme, Özhan Gedik’in dinlenmesine karar verdi.
Gedik, bazı kalıpların değerlendirme dışında tutulmasının talep edildiğini, ancak bunun ihmal edildiğini söyledi. Bu dikkate alınmadığı için standart sapma değerinin TSE’nin standartları üzerinde çıktığını ifade eden Gedik, avukatların sorularını yanıtladı.
Gedik, İTÜ’nün, TC Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından bu testler için akreditasyonu olmadığını söyledi.
Avukat Kılıç: “Hazırlanan bilirkişi raporunda aleni olan hiçbir şeyi kabul etmiyoruz”
Sanık avukatlarından Ömer Faruk Kılıç da, Adalet Bakanlığı’nın bilirkişi heyetleri konusunda bazı kriterleri olduğuna dikkat çekti.
Çatı katı konusunda, “olmuştur, etmiştir” gibi tabirlerin rapora aykırı olduğunu ifade eden Kılıç, “Hazırlanan bilirkişi raporunda aleni olan hiçbir şeyi kabul etmiyoruz” dedi. Tüm sanıkların ve aile üyelerinin aynı şekilde kusurlu bulunmasını kabul etmediklerini kaydeden Kılıç, süre talep etti.
Diğer sanık avukatları da, bilirkişi raporuna itiraz ederek, iddia makamının mütalaasına cevap vermek için süre talebinde bulundu.
Bağcı’nın avukatı savunma için süre istedi
İnşaat Mühendisi Halil Bağcı’nın avukatı ise, Bağcı’nın belgedeki imzası için uzman görüşü alınmasını istedi ve müvekkilinin beraatını talep etti.
Bağcı’nın diğer avukatı da, son gelen bilirkişi raporuna katılmadıklarını belirtti. Bu raporun diğer raporlarla çelişkili unsurlar içerdiğini kaydeden Avukat, şunları dile getirdi:
“Statik hesap raporunun Bağcı’ya ait olduğu söylenmiştir ama başından beridir söyledik, Bağcı’nın adı yazılmış ama imzası yoktur. Bağcı’nın sadece bir yerde ismi olması onu bir şeylerden sorumlu tutamaz.”
Bilirkişi raporuna itirazlarını sıralayan Avukat, müvekkiline imalatla ilgili bir kusur atfedilemeyeceğini belirtti. Müvekkilinin başka bir dosyadan dolayı tutuklu olarak cezaevinde olduğunu söyleyen Avukat, savunma için süre istedi.
Yıldız’ın avukatları ‘imar affına’ atıfta bulundu
Erdem Yıldız’ın avukatı da, esas hakkındaki mütalaaya katılmadıklarını belirterek, hazırlanmak için süre talebinde bulundu. Bilirkişi raporunda aleyhlerinde olan suçlamaları kabul etmediklerini kaydeden Avukat, mimar olan bir şahsın, statik ve jeoloji konularında herhangi bir uzmanlığı olmadığı için rapor vermesinin de mümkün olmadığını söyledi ve bilirkişi raporunun bu bölümüne katılmadıklarını ifade etti.
“Yetkisi olmayan birinin rapor düzenleyerek bundan sonuç alması mümkün değildir” diyen Avukat, belediye görevlilerinin kendi görevlerini ihmal ettiklerini kaydetti, müvekkilinin dosyada sorumluluğu olmadığını söyledi.
Bilirkişi raporunda binanın yıkılmasının kimin sorumluluğunda olduğunun netleştirilmediğini ve bütün sanıklar hakkında toptancı bir anlayışla bir tutum sergilendiğini kaydeden Yıldız’ın avukatı, müvekkilinin binanın sadece duvarları ve iç tefrişatının yapılması konusunda sorumluluğu olduğunu söyledi ve tahliyesini istedi.
Erdem Yıldız’ın diğer avukatı da, mimar bir fenni mesulün taşıyıcı sistemle ilgili bir sorumluluğu olamayacağını söyleyerek, Yıldız’ın sorumluluğunun, ruhsat alındıktan sonrası için olduğunu söyledi.
Anayasa Mahkemesi’nden çıkan imar affına da atıfta bulunan avukat, bilirkişi raporunu ve mütalaayı kabul etmediklerini belirterek, savunma için süre istedi. Ayrıca müvekkilinin beraatını talep etti.
Erdem Yıldız’ın bir diğer avukatı da, her bir olayın olduğu yerin ivmesinin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini ifade ederek, bilirkişi raporunu kabul etmediğini belirtti.
İvmelerin normal yönetmelik sınırında olduğunu kaydeden avukat, bilirkişi raporunda, “başka dosyalardan kes kopyala” yapıldığını söyledi. Karot sonuçlarını da değerlendiren avukat, çıkan sonuçları mahkeme heyetine sundu.
Değerlerin “muazzam” olduğunu ifade eden avukat, yapılan analizlerin ve raporun her birinin bilimsellikten uzak olduğunu savundu, iddianameye karşı yazılı talepte bulunmak için süre istedi.
Bozkurt’un avukatları yeni rapor talep etti
Mehmet Fatih Bozkurt’un Avukatı da, karotlarla ilgili bir terslik olduğunu belirterek, müvekkilinin, inşaatın hiçbir aşamasında bulunmadığını ve cezai sorumluluğu olmadığını defalarca dile getirdiklerini söyledi. Mütalaadaki suçlamayı kabul etmeyen avukat, müvekkilinin tahliyesini istedi.
Mehmet Fatih Bozkurt’un diğer avukatı da, depremin yıkıcı etkisine işaret ederek, deprem ivmesiyle ilgili rapora değindi. Bilinçli taksiri kabul etmediklerini söyleyen avukat, otel sahiplerinin kendilerinin de ölebileceği bir durumla karşı karşıya bulunduğunu, oraya gidip kaldıklarını ifade ederek, böyle bir durumda sanıkların bilinçle taksirle yargılanmalarını kabul etmediklerini kaydetti.
“Kaçak kat” iddiasını da kabul etmediklerini ifade eden Avukat, müvekkilinin binanın yapıldığı 1993 yılında reşit bile olmadığını belirterek, 23 aydır tutuklu bulunan müvekkilinin tahliyesini veya adli kontrol teminat şartıyla salıverilmesini talep etti.
Mehmet Fatih Bozkurt’un bir diğer avukatı da, bilirkişi raporunu değerlendirdi ve yeni bir bilirkişi raporu talep etti.
Bozkurt’ların avukatı Göktaş: “Bilirkişi raporunu kabul etmiyoruz”
Ahmet Bozkurt ve Mehmet Fatih Bozkurt’un avukatı Fuat Göktaş da, “İhmali olan kim varsa yargılansın dediklerini” yineleyerek, belediye görevlilerinin yargılanmasını da istediklerini kaydetti.
Mevcut raporlarda sanıkların nasıl bir kusuru olduğu yönünde açık bir ifade olmadığını kaydeden Göktaş, diğer bilirkişi raporlarına da değinerek, bu raporlarda eksiklikler olduğunu ancak son rapor ile Gazi Üniversitesi raporu arasında çelişkiler bulunduğunu söyledi.
Müvekkilinin iş merkezi olarak yaptığı başvuruyla inşaata başladığını dile getiren Avukat, “Müvekkilimin etriye aralığının nasıl olacağını, demirin nasıl bağlanacağını bilmesi mümkün değil” dedi.
Bunu denetleyecek olanın da, malzememin kalitesini de belirleyecek olanın fenni mesul olduğunu ifade eden Avukat, mahkemenin belediye görevlileriyle ilgili davayı birleştirmeyi düşünmesi gerektiğini kaydetti.
Bilirkişi raporunu kabul etmediklerini söyleyen Avukat, müvekkilinin, tutukluluk sürecinin artık cezalandırmaya gittiğini kaydederek, Halil Bağcı ve Efe Bozkurt’un Gazi Üniversitesi raporuyla serbest kaldığını hatırlattı, “Demek ki bu rapor da yeterli” dedi.
Ahmet Bozkurt’un diğer avukatı da, müvekkillerinin tahliye edilmesini istedi. Bilirkişi raporuna itiraz eden Avukat, yeni bir rapor alınmasını talep etti.
Ahmet Bozkurt’un avukatlarından bir diğeri ise, mevcut bilirkişi raporuna güvenmediklerini söyledi. “Bizim binamızın olduğu yerin teknik olarak test edilmesi gerekirdi” diyen Avukat, “Biz gerçeğin peşindeysek, bundan sonraki depremler için bir yaptırım olmasını istiyorsak gerçeği bulmak zorundayız” ifadesini kullandı.
Raporda binanın yıkılış yönünün doğru yansıtılmadığını söyleyen Avukat, üç rapor arasında çelişkiler olduğunu kaydetti. “Raporda, yetkisi olmayanlar da sorumlu tutuluyorsa, o rapora nasıl güveneceğiz?” diye soran Avukat, “Tutukluluk bir ceza değil ve olamaz. Duruşmanın uzayacağı bellidir” diyerek, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Mahkeme, ara kararları değerlendirmek üzere duruşmaya Türkiye saatiyle 16.45’e kadar ara verdi.
Ara karar: Duruşma 24 Aralık’a ertelendi
Aranın ardından ara kararı açıkladı.
Tutuklu sanıklar Ahmet Bozkurt, Mehmet Fatih Bozkurt ve Erdem Yıldız’ın tutukluluk hallerinin, 8 sanığın adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmasının devamına karar verildi.
Mahkemede bilirkişi raporuna ilişkin taleplerin reddi, kamu görevlileri ile ilgili soruşturmanın akıbetinin de sorulması karara bağlandı.
Karar duruşması olabilecek duruşma, 24 Aralık saat 10.00’a ertelendi. Bir sonraki dava iki günü aşmamak kaydıyla bitirilecek şekilde olacak.
Barolar Birliği Başkanı Esendağlı:
“Savcının son icadı, yargılamayı bilinçli taksir seviyesinde tutması”
Kararın ardından açıklama yapan Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, önemli gelişmeler yaşandığını söyledi.
Aahkemenin açılmasıyla savcının esasa ilişkin kararını okuduğunu ifade eden Esendağlı, bunun savcının son icatlarından biri olduğunu, sanıklara çok ciddi kusurlar addetmesine rağmen, yargılamayı bilinçli taksir seviyesinde tutuğunu kaydetti.
Mütalaanın erken safhada geldiğini belirten Esendağlı, bilirkişi raporu hiç tartışılmadığı için bunun beklenmediğini söyledi.
Özellikle sanık avukatlarının mütalaaya cevap vermek için bir süreye ihtiyaçları olduğunu beyan etmeleri üzerine ailelerin avukatlarının da aynı süreyi talep ettiklerini ifade eden Esendağlı, aslında rapora ilişkin cevaplar için davanın erteleneceğinin sabah belli olduğunu aktardı.
“Bilirkişi raporuna itirazlar reddedildi”
Mahkemenin ara kararında tutuklu sanıkların, tutukluluk hallerinin ve tutuksuz sanıkların durumunun devamına karar verdiğini ifade eden Esendağlı, en önemli kararlardan birinin de sanık avukatlarının bilirkişi raporuna itirazlarına yönelik tüm taleplerin reddedilmesi olduğunu vurguladı.
Esendağlı ayrıca, mahkemede kamu görevlilerinin akıbetinin başsavcılığa sorulmasının dair bir müzakere yazılmasına karar verildiğini de aktardı.
Mahkeme mazeretli avukatların mazeretini değerlendirirken önümüzdeki celsenin karar celsesi olabileceğine ilişkin bir uyarı yaptığını ifade eden Esendağlı, gelecek duruşmanın uzun bir duruşma olabileceği öngörülerek, duruşmanın iki günde bitirilebileceğinin açıklandığını kaydetti.
Esendağlı, “25 Aralık’ta bir karar açıklanır mı, karar sonraya mı bırakılır göreceğiz” dedi.
Karakaya: “Sadece 72 canın adaleti için değil, bir emsal dava olması gerektiği için de buradayız”
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya da, ailelerin sadece 72 canın adaleti için Adıyaman’da olmadıklarını, İsias davasının bir emsal dava olması gerektiğini ve tüm suçluların olası kastla yargılanması gerektiğini vurguladı.
İsiasın emsal dava olması için mücadelelerinin devam edeceğini ifade eden Karakaya, “Mücadelemiz ve savaşımız bellidir çocuklarımız kaybettik sevdiklerimi kaybettik kimse bir daha sevdiklerini kaybetmesin. 24 Aralık’ta yine burada olacağız” dedi.
Tüm yetkililerden adaletin tecellisi için gerekenin yapılmasını talep ettiklerini ifade eden Karakaya, “Yanımızda olduğunuz için teşekkür ediyoruz” dedi.