Nasıl yazarız bunu, nasıl kaleme alırız.
Yaşanan vahşeti nasıl dile getiririz, ha?
Parçalanmış insan parçalarını nasıl anlatırız, üzerine nasıl yorum yaparız?
Bilmiyorum…
Ama deneyeceğim. 60 insanı yakmışlar, canlı canlı… Adına “Anadolu” denen topaklarda…
Üzerinde romantizm kurgulayacak değilim konunun…
Yapan yapmış, çok da güzel yapanlar var zaten, duygusal duygusal…
Elbet acı.
Elbet hüzün.
Elbet gözyaşı var.
Ama en önemlisi öfke var, kontrolü güçleşen.
Artık adına “Anadolu” dedikleri topraklarda açık açık devlet katliamı var.
Gözlerimizi kör edercesine sokulan bir devlet terörü bu…
Anaların göz yaşına bulanan, devlet katliamı!..
Eğer kentin göbeğinde 2 bomba patlıyor, 300’e yakın insan bu patlamalardan bir şekil etkileniyorsa…
Ve orada hiçbir polis yaralanmıyorsa…
Olaydan birkaç dakika sonra bölgeye polis yığınları üşüşüyorsa…
Orada devlet katliamı olduğunu söylemek güç değil.
İster güvenlik zafiyeti deyin adına, ister silahlı çete işi, isterseniz başka bir şey…
Manzara açık ve nettir.
Bir başka şehrinde bu ülkenin 60 insan canlı canlı yakılabiliyorsa bunun adına devlet katliamı denmezse nedir adı?
***
Oysa 2003 ile 2013 arasında her şey aşağı yukarı güzel gidiyordu.
AB'ye yaklaşan memleket yüzünü batıya çevirmiş, komşuları ile ‘sorunsuz’ olmak için çaba harcıyordu.
İçte barış rüzgarları esiyor, demokratikleşme adımları atılıyordu.
Ne olduysa 2013'te oldu.
2013'te…
Gezi olayları, 17-25 Aralık operasyonu, cemaat-AKP gerilimi ve son olarak da Suriye iç savaşı…
Sanki birileri düğmeye basmış, memleket belaya batsın diye uğraşıyordu.
Suriye’deki iç savaşta taraf olmanın ağır bedelleri bir bir ortaya çıkıyor şimdi.
En acısı da bu bedelde ‘oluk oluk’ kan var.
***
Aslında her yarası açık kaldı memleketin, her yarası…
12 Eylül de bir yaraydı, tedavisi mümkün olmadı, hep kanadı…
Devlet eliyle düzenlenen cinayetler…
“Kürt meselesi” diye diye 'etkisiz hale getirilen' insan bedenleri…
Hepsi birer yara…
Militarist rejimin dikta yönetimiyle birleşerek saldırganlaşması...
Profili değişen güvenlik güçlerinin sonucu, ‘iç güvenlik’ de bir yara nedenidir artık…
Nefret söylemi…
İktidarın yönettiği medya…
Yarı-açık demokrasi…
Siyasal İslam…
Olmayan özgürlük…
Kapanmayan yarasıdır memleketin…
Ve artık çok zordur yeniden 'kardeşçesine' yaşamak.
Zordur, böylesi bir kan gölünde romantizm ile barışı kurmak.
'Kardeş' olmak da zordur…
Böyle bir devlet şimdi bizde de “su” bahanesiyle darbe yapma derdine düşmüş… Su yetmemiş “Neden vatandaş yapmıyorsunuz” diye de çıkışacak kadar ileriye gitmiş… Siyasi nezaket filan kalmadı artık, bu belli. Yapılacak tek şey mücadeledir.
Her yerde mücadele…
Barışı kurana kadar, en acı şekliyle mücadele… Sokakta, her yerde...
Başka yolu yok.
------
Özel okullara düzenleme
Ne yazık ki Kıbrıs’ın kuzeyinde adına 'devlet' denen yapı eğitimi içinden çıkılmaz bir hale getirmiş.
Popülist eğitim politikaları, nüfus siyaseti ve eğitimi yap boz tahtası yapan hükümetler devlet okullarının cazibesini yerle bir etmiş.
Kimse kusura bakmasın ama eğitim artık bir 'sektör' haline gelmiş.
Devlet öğretmenleri için 'ek gelir kapısı' özel dersler, dershaneler ve özel okullar…
Hedefe sadece 'özel okulları' koymak acımasızlık olur.
Bu sistemi rant kapısı olarak gören özel ders öğretmenleri ve dershaneler artık eğitimin bir parçası…
Bu sarmal içinde çocuğuna daha iyi bir eğitim verebilmek için uğraşan binlerce veli var.
Ve ne yazık velilerin haklarını koruyan, onları ortak noktalarda bir araya getiren bir mekanizma yok.
İnsanlar bankalardan para borçlanarak evladının özel okullarda eğitim almasını sağlamak riske giriyor.
Bu bir realite…
Hal böyle olunca da; faiz yükü altında ezilen, okul borcunu ödemek için cebelleşen veliler, yaz aylarında sergilediği ekonomik rahatlığı önümüzdeki yaza kadar terk etmek zorunda kalıyor.
Kısacası okul döneminde ciddi bir borç yükü altına giriyor.
İlk akla gelen kuşkusuz; velileri ekonomik açıdan koruyacak bir yapı neden yok?
• Mesela isteyen okul istediği fiyatı uygulayabilir mi?
• İsteyen öğretmen, istediği fiyata özel ders verme hakkına sahip mi?
• Dileyen okul sterlin, dileyen Euro ile ödeme alabilme özgürlüğüne neden sahip?
• 'Veli hakları' diye bir kavram içinde bunları toparlamak, düzene koymak devlet-özel arasında düzenlenen yeni eğitim sistemimizi yeniden düzenlemek kurallar içine sokmak hayal mi? Örneğin özel okullar için 'tavan fiyat' uygulaması konusunda hükümet bir düzenleme yapabilir.
Ya da banka faizleri konusunda eğitim kredilerine daha düşük faiz düzenlemesi getirilebilir.
Bunlar ilk anda akla gelenler…
Yavaş yavaş 'veli hakları' denen kavramı tartışmaya açmalıyız diye düşünüyorum.
Devlet, kendi okullarında işediği günahlarından, özel okulları-eğitim kredilerini sisteme-kurala sokarak arınabilir. Tabii devlet okulları sorununu kabul ederek, ona da müdahale ederek, terk etmeyerek…
Bunu binlerce velinin talep etmesi lüks değil, ihtiyaçtır, zarurettir, mecburidir…
***
UBP'de askerlikte geriledi
Ekim 2013’te askerlikle ilgili bir yazı dizisi yazmıştım.
O günlerde konu gündemin birinci sırasındaydı…
Hatta bir yasa değişikliği bile olmuş, meslek lisesi mezunlarına askerlik 3 ay düşürülmüştü.
Söz konusu yazı dizimde UBP’den dönemin Gençlik Kolları Başkanı sevgili Sami Osmanlı’ya da söz vermiştim.
Sami Osmanlı, Kıbrıslı Türk gençlerin askerlik konusunda sorun yaşadığını söylüyor, ve ekliyordu: “Bu sorun çözülmeli”
Aradan seneler geçti…
YENİDÜZEN’de bu kez Ayşe Güler yeniden askerlik dosyasını açtı ve yine UBP Gençlik Kolları’na söz verdik.
Bu kez şimdiki UBP Lefkoşa Gençlik Kolları Başkanı Saffet Nadiri askerliğin bir sorun olmadığını, vicdani rette gerek olmadığını iddia etti.
Nadiri “Askerlik konusunu gençliğin bir sorunu olarak değerlendirmiyorum. Ancak askerlik konusunun gençliğin bir sorunuymuş gibi lanse edildiğini ve bu yönde bir algı operasyonu yapıldığını düşünüyorum” dedi.
2 yılda UBP’de ne değişti ki taban tabana zıt görüşler ortaya çıktı?
UBP 2 yıl önceki UBP değil mi?
Askerlik, bildiğimiz askerlik değil mi?
Sorun aynı, parti aynı ise değişen nedir acaba?
UBP'li gençleri bu konuda yeniden kafa yormaya ve gençleri dinlemeye davet ediyorum.
Zira toplumdan uzaklaşmak hiç kimseye yarar sağlamaz.
Hele hele de hükümetteyseniz…
***
Fotokopi çek isdersan da gel
Devlet dairesinde yapacağınız bir işlem için form doldurmanız gerekiyor. Fakat bu form kağıdından o dairede bir tane kaldığı için vatandaşa “Bir tane galdı bu formdan fotokopi çek isdersan da gel” denilen ülke neresidir ? [Iraz TÜĞBERK]
***
Amorti çıkmazsa?
NTV’nin sorularını yanıtlayan BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, Kıbrıs’ta olası çözümün finansman kaynakları arayışı çerçevesinde “Çözüm için gerekli parayı nasıl bulacaksınız? “sorusuna yanıtla “Siyasi çözüm, gerekli parayı amorti edecek. Kendi kendini ödeyecek…" yanıtını vermiş!..
Amorti çıkmazsa?
Anlayacağınız çözüm de amortiye kaldı.