İnsan geçmişte hayatına girmiş insanlara karşı kötücül duygular beslediğinde kendi hayatına da sirayet eder bu kötülük. Anıları kararır. Kendinden kaybeder en çok da... Yanılmış olmak bile nasıl da acıtır içimizi. Kafamız karışır. Bir zamanlar güzel sözlerle anlattığımız biri için kötü cümleler kurmaya başlamamız en çok da bizim güvenirliğimizi zedelemez mi? Birileriyle çok yakın olmuşsak onun güzel yanlarının yanı sıra zaaflarını da görmüşüzdür mutlaka... Birisini gerçekten sevmişsek bütün iyi ve kötü yanlarıyla sevmişizdir. Bazı davranışlarının nedenlerinin gizli olduğu hayat hikayesini, çocukluk yaralarını ve travmalarını öğrenmişizdir.
Gün gelir, birisini artık hayatımızın merkezinde ya da çok yakınımızda tutmak istemeyebiliriz. Çok anlaşılırdır bu... O kadar kırılmışızdır ki, onu her görüşte bize yaptığını anımsarız ve huzurumuz kaçar.. Uzak durmak iyi gelir ama mümkünse bağışlamak en güzelidir yine de...
Ama hayat işte, çoğu zaman insanın canını acıtan bir serüven. Derin sandıklarımızın ne kadar yüzeysel olduğunu; sevgi sandığımızın narsist bir manipülasyon isteği olduğunu, bazı insanların bizi kendi güzelliklerini seyredecekleri bir ayna olarak seçtiklerini kederle keşf ederiz zaman içinde. Bir kırılma noktası yaşanır bazen... Öyle acır ki canımız kapıyı sonsuza kadar kapatmak isteriz. Yaparız da, bir başkasına verilenden çok kendimize verilmiş bir cezadır bu...
Öfkemiz geçince düşünüp anlamaya çalışırız. Yakından tanıdığımız birinin kötülüğü en çok da onun adına yakar canımızı. Hafsalamız almaz bunu yapmış olmasını, içimiz yanar kederden.
Geçmişte yakın olduğum bazı insanlar vardır hayatımda. Artık uzak dursunlar isterim. Yine de onlarla ilgili kulağıma gelen her kötü bilgi içimi acıtır. Mutsuzluklarını öğrenmek kahreder beni... Çok yakından tanımışımıdr çünkü onları; hayatlarının hikayelerini, belki de hiç kimsenin bilmediği pek çok detayı bilmekteyimdir. Uzakta olsak bile zihnimde sürüp gider onların yaşantısı. Bir kez içim titremişse ömür boyudur bu...
Dünyayı seyrettiğim sayısız pencerem vardır benim. Bazılarını kapattım sansam da birden bir rüzgar açıverir camı ve içim paramparça olur gördüğüm karşısında...
Hayat bugün yaşadığımız ve yarın yaşayacağımız kadar düne de uzanandır... Şu “anı yaşa” felsefesini aklım almaz hiç. “Belleksiz ol” mu demek istiyorlar? Bellek yoksa vicdan da yoktur, bellek yoksa adalet de yoktur. Hem sanki mümkünmüş gibi konuşurlar bunu... Kendini boşaltıp bomboş kalmak. Ne saçma bir durum.
Geçmişe bakınca bazen şunu görebilirsin: Evet, fena halde yanılmışım ben. Sevdiğim kişi benim algıladığım kişi değilmiş. Beni gerçekten sevdiğini sanmışım ama o aslında sadece kendini sevmiş. Bendeki suretini sevmiş. Yine de adil olup olmadığını bilemez insan. Uzun uzun konuşabilmek, anlayabilmek ister. Ama artık dilsizleşmiştir ilişki.
Hem hiç bir analize gelmez bazı insanlık halleri. Her şeyi körelten bir acı yumağı vardır yalnızca. Kahreden bir zehirli tat kalır geriye. Rüyalara dönüşür o karmaşık ruh halleri... Bir karabasan olup gelir geceleri...
Kuşkusuz takılıp kalmamalı insan. Sevilmeyi hak eden pek çok başka insana haksızlık yapmamalı... Yaşanabilecek güzel günleri geçmişten taşıdığı kederle karartmamalı.
Sonuçta insan dediğin çözülmesi zor bir bilmece... Her türlü zulüm de iyilik de onda gizli. Bir biçimde korumak zorundayız kendimizi , hem başkalarından gelecek hem de kendi kendimize yaptığımız eziyetlerden...
Ama şu hatıra defterinin bazı sayfaları nasıl da can yakıcı... Açtığı anda eli yanmış gibi kapatmak ister insan... En kötüsü yüzleşmemiş olmaktır olup bitenle... Konuşmak istediklerinin içinde kalmasıdır. Yüzüne şiddetle kapanan bir kapının, öfkeyle fırlatılan bir çığlığın bütün sesleri bastırmasıdır. Bloke olmuş halde kalırısın orada. Bir duygu felcidir bu... Bir çaresizlik hali...
İnsan dediğin doğru düzgün bir şey olsaydı böyle berbat bir dünyada yaşamazdık zaten. Kimileri için benden sonsuza dek uzak dursunlar diye düşünürsün de bazılarının kötü bakışları kahreder işte seni... Belki de ömür boyu bir çocuk kalbi taşımaktır bazı insanların laneti... Hep hazırda bekleyen gözyaşları olur böylelerinin. ..
Kötülüğe teslim olmamakla başka bir kötülük yaparlar kendilerine ve çevrelerindekilere... Biraz da budur galiba kaybedenlerin hüzünlü ve tuhaf hikayesi...