“Kayıp” Halil Ziya Desteban’ın torunu, Cemal Balses’in kızı, şair Bedia Balses’den babasının ve ailesinin yaşadıklarını kaleme almasını istedik. Bedia Balses, olağanüstü bir yazı gönderdi bize…
Bedia Balses şöyle yazdı:
Sanki hem Rum, hem Türk, kaybolan, öldürülen, nefrete kurban giden ama aslında yüzyıllardır birlikte nice güzel anıları da paylaşan insanların acılı tarihiydi karışımızdaki.
Babam, halam, nenem ve amcalarım dedemin yerinin bulunmasını çok istiyorlardı. Mezarını ziyaret etmek, ona çiçek götürmek ve artık onunla vedalaşmak istiyorlardı. Şu anda yaşayan 3 kardeş kaldı geriye. O acıları içlerine gömerek gitti Halil Desteban’ın 4 oğlu. Üç tanesi genç yaşta vefat etti. Babasızlığı bir ritüel gibi yaşattı onun oğulları da.
İçlerinde kayıp babalarına bunları yapanlara duydukları nefret olsa da tüm yaşanılanları bütün bir topluma mal etmeden, bize nefreti, kini değil, barış içinde yaşamayı öğrettiler. Onlar bu ülkenin en güzel insanlarındandılar. Temiz, dürüst, vefalı, onurlu… Bu ülkede, dünyada barışın kurulması ve bir daha aynı acıların yaşanmaması için Halil Desteban’ın, evlatları ve ailesi olarak hayatımızı barış, sevgi, kardeşlik yolunda devam ettireceğiz. Bu onlardan devraldığımız onurlu mirasımızdır. Sanıyorum ki artık dedemin yerinin bulunmasına çok yaklaşıldı. Hayatlarının sonuna kadar onun yolunu gözleyen evlatlarının, karısının (Nazime Nenemizin) ona bir veda borcu vardı.
Dedem ve onun gibi nice meçhul kahraman şimdi tarihin kollarında koyun koyuna uyusalar bile, ailemiz son görevini yerine getirmek için beklemeye devam ediyor. Sevgül Uludağ, Kıbrıs’ta barışı yapmak için çalışan güzel insan size ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu kahramanların tarihin tozlu çekmecelerinde kalan hikayelerini su yüzüne çıkararak onların tanınmasına, bilinmesine ve bulunmasına katkı yapıyorsunuz. Bir daha aynı acıların yaşanmaması dileği ile bir ömür kocasını bekleyen ve ondan hiç umut kesmeden hayata gözlerini yuman Nazime Nenemizin, babalarına veda edemeyen ve hep bir kayıp çocuğu olarak kalan Halil Desteban’ın ebediyete göçen oğulları Hasan, Cemal, Zeki, Şener’in, şimdi hayatta olup da son umut kırıntılarına tutunan Nurten, İsmail ve Ziya’nın, onların çocuklarının, torunlarının size bir teşekkür borcu vardır. Bu kayıp insanların hatırasına dudyuğunuz saygı, öykülerinin peşine düşerek ve hakettikleri itibarı onlara vererek onları yazılı kaynaklara aktarıp sahip çıktınız. Size size tüm Kıbrıs ve insanlık adına da teşekkürü bir borç biliriz.
SEN GİTTİĞİN ZAMAN
Sen gittiğin zaman
Kuşlar yuvalarına henüz dönmemişti
Bir acı mevsimdi yaşanan
Yasemin kokulu köyünün sokaklarında dolaşmak
Henüz hayaldi
Sen gittiğin zaman
Hayaldi en yakın arkadaşın Gogo’yla
Hikayeleriyle büyüdüğümüz mahallenin köşesinde
Kahve içmek
Torununun elinden tutup gezmek gibi
Yüzündeki kırışıklıkları saymak gibi uzaktı
Senin için değişen zaman
Menevi’nin sokaklarında yürürken
Her ağacın, her evin, her yolun anlamını aradım
40 yıllık fotoğrafının asılı olduğu kulüp binasında
Gençliğini, umutlarını, geçmişini sordum
Siması tanıdık gelmeyen bir şehrin yüzüne
Zaman, senin gittiğin zaman değil
Saf, umutlu, aşık delikanlılın köyü değil gidip bulduğumuz
Uğruna ölebileceğin, her gece özlemle andığın dostlarından
Silik izler kalmış geriye
Sen gittiğin zaman
Yaşam, aşk, insanlık bu denli sıradanlaşmamıştı
Dillerdeki hasret şiirleri sahiplerini bekliyordu hala
Bu kadar yakınken uzak değildi mesafeler
Sen gittiğin zaman
Gençliğinin aşık, mistik, şiir kokan havası
Sararan fotoğraflardaki bağlılık, dostluk gitti
Düğünleri, panayırları renklendiren sesinle
Haykırdığın coşku, heyecan, vefa gitti
Keşke gitmeseydik, gidip bulmasaydık baba
Günlüğünde, dilinde, şiirinde, şarkındaki
Tat kalsaydı aklımızda
Gidip bulduğumuz bir parça hayalkırıklığı
Ve kocaman bir yüreğin
Hasret kalarak sustuğu
Yaşam kırıntılarıydı yalnızca
‘Yurdumdaki sınırlardan her geçtiğimde
Hasretle biten kısa bir ömrün
Hesabını sordum kendi kendime
Ve hep aynı öfkeyi duydum
Niye sen doğduğun yerlere hasret
Başını toprağa koydun’
Bedia Balses
Yine Sana Dair
Mersin kokulu köyünün havasını solurken
Sair olduğun akşamlardayım şimdi
İşte kadeh kaldırıyorsun
Sayamadığım bilmem kaçıncı sevgilinin şerefine
Bir başka fotoğrafta gözlerim
Omuz omuza dostlarınla
Mücahit üniformaları içinde
Ölgün bir solukluk gözlerinizde.
Albümde sararmış bir resim
Yorgun, mutlu günlerden kalma
Hep anlatırdın bu günü
Kerpiç damlı evimizde geçirmişiz
70’li yılların en güzelini
Hani gelişimle menekşe çiçekleri farkettiğin
O sıcak, sinekli geceyi.
En soğuk Larnaka geceleri ısınırmış sesinle
İste bir festivaldeyim, yine mikrofon elinde.
Hep sevdalar dilinde, mağrur gülüşün yüzünde
Yazdıkların eskisi kadar canlı
İmzan yerli yerinde
Günlüğünün sonunda küçük bir not var
“Kimbilir belki sabah, belki akşam gelirim
Kimbilir belki de hiç gitmedim”
Bedia Balses
SALI DEVAM EDECEK