“Kayıp” İsmail Bekir için bugün Boğaz Şehitliği’nde cenaze töreni düzenlenerek toprağa verilecek.
Aslen Matyatlı olan ve 29 yaşında iken 1974’teki savaşta Boğaz’da görevi başındayken vurularak yaralanan, hastaneye kaldırıldıktan sonra Tekke Bahçesi’ne defnedilen İsmail Bekir, evli ve üç çocuk babasıydı. İsmail Bekir, Su İşleri Dairesi’nde demircilik yapıyor, akşamları da Alasya restorantta çalışıyordu.
“Kayıp” İsmail Bekir için saat 09.30-10.00 sularında Lefkoşa’da, Göçmenköy Camisi’nde cenaze namazı kılınacak.
Ardından Boğaz Şehitliği’nde düzenlenecek askeri törenle toprağa verilecek.
“Önder İbrahim” adı altında beş kişilik toplu mezara defnedilen “kayıp” İsmail Bekir’in evlatları, Önder İbrahim’in aslında Boğaz Şehitliği’nde gömülü olduğunu, bu mezarda babalarının yattığını uzun mücadeleler sonucu ortaya çıkararak bu konuda ikinci bir Bakanlar Kurulu kararı aldırtmayı başararak bu mezarın da “meçhul” addedilmesini sağlamışlar ve Kayıplar Komitesi tarafından mezarın kazılması sağlanabilmişti.
Bu süreçte Kayıplar Komitesi de bu mezarın kazılabilmesi için uğraş vermişti.
Kazıyı arkeolog Demet Karşılı ve ekibi yürütmüş ve “Önder İbrahim” adı altında bulunan mezara aslında beş “kayıp” şahsın defnedildiği kazılar sonucunda ortaya çıkmıştı.
İsmail Bekir, en altta yatmaktaydı, üzeri biraz toprakla örtülmüştü, onun üstüne ise dört kişi daha aynı mezara defnedilmişti.
Şu anda DNA kimliklendirme sürecinde bir tek İsmail Bekir’in kimliği belirlenmiş bulunuyor, diğer dört kişinin kimliklendirilme süreci devam ediyor.
13 Ekim 2017 Cuma günü Kayıplar Komitesi’nin ara bölgedeki laboratuarına giden “kayıp” İsmail Bekir’in eşi Fatma İsmailoğlu ve evlatları ile yakınları, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı Mine Balman, Tekke Bahçesi’nde kazıları yürüten ekibin lideri arkeolog ve Kazılar Kooordinatörü Yardımcısı Demet Karşılı ve arkeolog Çınar Karal ile laboratuvarda antropoloji ve DNA bakımından kalıntıları inceleyen bilim insanları İstenç Engin, Gülbanu Zorba ve Sinem Hoşsöz tarafından bilgilendirildi. Kayıplar Komitesi psikoloğu Ziliha Uluboy da laboratuardaki görüşmede hazır bulundu.
“Kayıp” İsmail Bekir’in eşi, evlatları ve yakınları daha sonra ondan geride kalanları gördüler ve mezarda üzerinden çıkanları incelediler: İki çift çorap, bir iç çamaşırı, bir düğme, içine sarıldığı sanılan muşamma bir yağmurluk, dağılmış, gümüş rengi bir kol saati…
Evlatları ve eşi, “kayıp” İsmail Bekir’le bu laboratuvarda vedalaştılar… Bugün ise onu Boğaz Şehitliği’nde toprağa verecekler…
Böylece “kayıp” İsmail Bekir’in de artık üstünde adı yazan, gerçek bir mezarı olacak… Sevdikleri onu ziyaret edebilecek…
Ona ne olduğu artık daha iyi bilinecek…
“Kayıp” İsmail Bekir’in cenaze törenine biz de katılıp mezarına çiçekler koyacağız bugün…
Ailesinin acısını paylaşacağız…
“Nurlar içinde yat” diyeceğiz İsmail Bekir’e…
“Kayıp” İsmail Bekir’in oğlu Aysan İsmailoğlu yazdı:
Gerçek bir hayat hikayesi: “Çocuk…”
“Kayıp” İsmail Bekir’in oğlu Aysan İsmailoğlu, içinden geçenleri bir çırpıda kaleme aldı… Yazdıklarının adını “Gerçek bir hayat hikayesi: Çocuk” diye koydu…
Aysan İsmailoğlu, şöyle yazdı:
Savaş çok çetin geçmektedir.
Günlerce, haftalarca savaş sürer ve nihayet biter. Artık askerler evlerine dönmeye başlar. Çocuk da babasının dönmesini bekler ama baba bir türlü dönmez.
Savaşta bir çok asker şehit ve gazi olmuştur.
Aradan günler geçer ama baba hala dönmez.
Çocuk beklemeye devam eder, haftalar, aylar geçer, baba yine yok.
Annesi mezarlara tek tek bakar ama bulamaz.
Her yere sorular ama hiçbir yerde yoktur.
Çocuk büyür ama babasını aramaktan vazgeçmez.
Çocuk artık 27 yaşındadır. Evlenir, çocukları olur.
Babasını aramaya devam eder… Yıllar boyu arar ama bulamaz…
Çocuk 47 yaşına gelir. Ablası, abisi ve kendisinin uzun arayışları sonucu babası bulunur, 43 yıllık özlem sona erer.
Çocuğun babası, aslında çok yakınlarındadır.
Evleriyle babasının bulunduğu çukur arasında sadece 3-5 kilometrelik bir mesafe vardır.
Bir çukurda beş kişi yatmaktadır.
Babam ve diğerleri…
Bugün artık babamın huzura ereceği gün gelmiştir.
Artık aramak yok, beklemek yok.
43 yıllık bekleyiş ve özlem sona ermiştir.
Babamızı bulmamı sağlayan ablama, abime teşekkür ederim.
Hiç yılmadık, usanmadık, inandık ve bulduk.
Bugün abim 50 yaşında, ablam 48 yaşında, ben 47 yaşında…
Babam 29 yaşında…
Babamı bu yönüyle çok kıskanırım.
O her zaman genç, her zaman 29 yaşında…
Annem, babam gittikten sonra hiç evlenmedi.
Sade babamın döneceği günü bekledi…
Annemin adı melek, yanlış söyledim, Fatma’dır.
O bizim için bir melektir.
Hala daha yemekleri annem yapar ve bize dağıır.
Babam, abim gibi yakışıklı, ablam kadar güzeldir.
Bu arada babamın adı İSMAİL’dir.
O çocuk da İSMAİL’in oğlu Aysan İsmailoğlu’dur. Yani ben…
Şimdi çocuğun Allah’tan bir tek isteği var, başka çocuklar da bizim gibi yıllarca babasını aramasın, başka analar da yıllarca ağlamasın diye inşallah bir daha böyle savaşlar olmaz.
Baba biz seni çok seviyoruz…
İyi ki bizim babamızsın…
Aysan İSMAİLOĞLU – 13 Ekim 2017.