Kıbrıslıtürk bir “kayıp” yakınının, bir şirocuyla birlikte bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğu Ağırdağ’da bir alanda kalıntıları bulunan “kayıp” Hristoforos Kaymakamis “Londos”, Leymosun’da toprağa verildi…
Panayotis Kaymakamis’le “kayıp” babası “Londos”la ilgili Mayıs 2012’de bu sayfalarda yayımladığımız röportajımızı tekrar yayımlıyoruz…
Panayotis Kaymakamis, “kayıp” babası Hristoforos Kaymakamis “Londos”u şöyle anlatmıştı bize:
SORU: Sence neden kalmıştı baban?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Bilmiyorum... Ama düşündüğüm şudur: EOKA-B’nin yaptıklarının tüm bunları provoke ettiğini anlamıştır diye düşünüyorum, böylece orada kalmanın görevi olduğunu düşünmüştür, kendi hayatını kurtarmak üzere kaçmamıştır... En büyük kızkardeşim Maria 15 yaşındaydı o zaman, ona “Annene ve kardeşlerine gözkulak ol” demişti... Ve bizi teker teker öpmüştü... Ve bizi yollatmıştı...
SORU: Nasıl olup da Karmi’ye gitmişti? Bu konuda bilginiz var mıdır?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Bilmiyorum... Bir fotoğraf varmış, Türkler’in sürdüğü bir arabada elleri bağlı oturuyor ama hiçbir zaman emin olamadık bundan... Babamın bir dosyası vardır Kayıplar Komitesi’nde, burada bazı insanların ifadeleri var. Bir Kıbrıslıtürk, onu Girne Stadyumu’nda gördüğünü söylüyor, burada pek çok infaz yapılmıştı... Stadyumda çok insan öldürülmüştü diye anlatılıyor.
SORU: Babanız Karmi’deydi... Nasıl tutuklandığı hakkında bilginiz var mıdır?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Karmi’de bulundukları yere askeri bir cip gelmiş... Cipte bir asker ile bir subay varmış... Bunlar Türk askerleri idi öğrendiğimiz kadarıyla yanlarında da bir Kıbrıslıtürk vardı. Babamı ismiyle aramaktaydılar... Babamın o evde olduğunu bilerek gelmişlerdi oraya, onu almaya gelmişlerdi.
SORU: Bunları nereden biliyorsunuz?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Çünkü Karmi’de kaldığı ev, teyzemin kaynatasının eviydi. Adı Yakumis Gunnamas idi bu adamın, Karmili’ydi bu adam, onun evine gidip babamı ismiyle sormuşlar ve onu almışlardı oradan.
Babamın tutuklanması için oraya gelen Kıbrıslıtürk, babamı KEO’dan ötürü tanıyordu çünkü babamla birlikte KEO’da çalışıyordu. Karmi’dekilerin isimleri bir kağıda yazılmıştı, Birleşmiş Milletler Karmi’de kimlerin bulunduğunu bilsin diye. Herhalde babamın adını bu listede gördükleri için gelmişlerdi – çünkü babamın adı, Birleşmiş Milletler’e verilen listede vardı, o listeden görmüşlerdi adını...
SORU: Yani herhalde Kızılhaç vermişti bu isimleri Türkler’e... Veya Birleşmiş Milletler vermişti bu listeyi onlara ki orada babanızın adını görüp Karmi’ye gittiler onu tutuklamaya...
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Herhalde dediğiniz gibi olmuştu tahmin ederim ben da...
SORU: Bu evde kalan başka herhangi bir Kıbrıslırum’u tutuklamışlar mıydı?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Hayır...
SORU: Yani bu evde bulunan herkes sağ salim güneye geçti fakat babanız “kayıp” edildi...
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Evet... Yakumi ve eşi sağ salim güneye gelmiş ve evden sadece babamın alınıp götürüldüğünü söyledi aileme. Zaten tüm bu detayları Yakumi anlattı bize...
SORU: Amerikan yurttaşlığı olan Kıbrıslırum komşunuzla siz nereye gitmiştiniz?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Tarlalara gitmiştik, sonra da Lefkoşa’ya gelmiştik. Sonra bir akrabamız bulmuştu bizi... Sanırım 20 Temmuz 1974’te ayrılmıştık Girne’den...
SORU: O günü hatırlıyor musun? Çünkü henüz dört yaşındaydın...
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Savaşı hatırlıyorum, evet... Uçakların bombardımanını hatırlıyorum, babam beni uyandırmıştı, evimiz denize bakıyordu... Denize baktığımızda Türk savaş gemilerini görmüştük... Bunu da hatırlarım... Tuvalete girmiştik annemle birlikte, babamın makineli bir tüfeği olduğunu gördüğümü hatırlıyorum... Sonra bizi Amerikan yurttaşı olan komşumuza koşa koşa götürdüğünü hatırlıyorum. Ben koşuyordum, yalınayaktım ve uçakların bombardımanını hatırlıyorum bu esnada. Ağlamaya başladığımı, annemin elini tutup koşturduğumu hatırlıyorum... Yolla 10, Dionisia 8 ve Maria 15 yaşındaydı, bunlar kızkardeşlerim...
SORU: Babanı son görüşün müydü bu?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Komşunun evine gittiğimizde, babam ablama “Annene ve kardeşlerine gözkulak ol” demişti. Bu, onu son görüşümüzdü... Bu andan sonra onunla telefonda falan da konuşamadık, son görüşümüzdü onu... Biz oradan ayrıldık komşumuzla birlikte, annem, kardeşlerim ve ben... Komşumuz aslen Mısırlı’ydı, bir Kıbrıslırum’la evliydi ve Amerikan yurttaşlığı vardı. Çamukis idi adı, öyle hatırlıyorum...
SORU: Babanı düşündüğünde, neler hatırlıyorsun? Nasıl bir insandı?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Babamın yüzünü hatırlıyorum mesela... Babam beni Girne Limanı’na götürürdü, babam bira ya da konyak içmeyi severdi, bana da bira verirdi içeyim diye!
SORU: Genelde Kıbrıslı erkekler böyledir, oğluları varsa, ille oğlularını da içirmeye çalışırlar!
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: B
SORU: Baban “kayıp” olunca ve dönmeyince, annene ve sizlere neler oldu? Neler yaşadınız? Nasıl hayatta kaldınız?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Annem çok güçlü bir insandır. Gerçekten çok güçlüdür...
SORU: Ancak genelde Kıbrıslı kadınlar güçlüdür, özellikle eşlerini kaybetmiş olanlar, ayakta kalmak zorundadırlar evlatçıkları için çünkü...
PANAYOTİS KAYMAKAMİSB
SORU: Panayotis, sen de bekliyor muydun babanın dönmesini?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Evet, bekliyordum... 25 yaşıma gelmiştim ve babamın geri döneceğine inanıyordum hala... Çünkü güneyde bizim politikacılarımız her zaman “Onlar hayattadır” diyordu, politikaları böyleydi... Denktaş en iyisini yapmıştı bu konuda, Klerides’le daha ilk buluşmasında Klerides kendine “Kayıplar ne olacak?” dediği zaman, “Kayıp insan yoktur” demişti. Bu konuda daha dürüst davranmıştı Denktaş, oysa bizim politikacılarımız “Onlar hayattadır, onları bulacağız” diyordu. Kimse geriye dönmedi...
SORU: Son on yılımı “kayıplar”ı araştırmakla geçirdim, tek bir Kıbrıslıtürk ya da tek bir Kıbrıslırum “kayıp” insanın hayatta olduğuna dair herhangi bir ize rastlamadım... Eğer bir yerlerde bir kişi varsa hayatta olan, bilemiyorum, sanmıyorum...
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Kayıplar Komitesi’nde babamın dosyasında bulunan bir Kıbrıslıtürk şahidin ifadesinde, öğrendiklerini kendisine Karmi’de yaşayan Natali isimli sanırım Fransız bir kadın söylemiş diyordu. Onu sağ olarak gören son insandı bu Natali...
SORU: Bir araştırma yaptık, bu kadının adının Natali değil Nadia Brunso olduğunu, Belçikalı emekli bir hastabakıcı olduğunu, Karmi köyünün muhtarlığını yaptığını fakat vefat ettiğini öğrendik. Karmi’de yerleşikti bu kadın. Kanada’da, Vancouver’de yaşıyormuş kızlarının biri... Yani bu kadın hayatta değil şu anda...
Barikatlar açıldıktan sonra babanla ilgili daha fazla bilgi edinmeye çalıştın mı?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Hayır, böyle birşeye girişmedim. Neden biliyor musun? Çünkü babam EOKA-B’ciydi, genelde EOKA-B’cilerin kötü bir ünü vardı ve bu ün yüzünden uzun yıllar ailemiz çok acı çekti... O nedenle ailemiz gidip de onunla ilgili bir araştırma yürütmeye çalışmadı. Bir tek kızkardeşimiz gitti Girne’ye ama annem ve ben mesela gitmedik.
Uzun yıllar boyunca içimde bir öfke vardı, olup bitenlerden ötürü... Babama da EOKA-B’de olduğu için, sonra da “kayıp” olduğu için öfke duyuyordum uzun yıllar boyunca... Ancak son yıllarda huzur bulabildim bu konuda...
Annem 77 yaşındadır şimdi, yaşlandı kadın, bir araştırma başlatıp onu daha fazla üzmek de istemedi ailemiz...
Ancak ben farklı düşünüyorum, ben babamın başına gelenleri öğrenmek istiyorum, babamdan geri kalanların bulunmasını, bize iade edilmesini istiyorum.
Artık içimde nefret veya öfke yoktur, şu anda babamı öldürmüş olan şahısla karşılaşsam dahi, ona karşı nefret ya da öfke duymayacağım... Tüm bunlarla kendi içimde yüzleştim ben... Yalnızca babamın başına neler geldi, bunu öğrenmek istiyorum...
SORU: Tüm bunlarla nasıl yüzleşebildin, nasıl başedebildin bu duygularla? Kolay değil çünkü...
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: İnsanların yaptıklarını içinde bulundukları koşullar dayatır ya da getirir. Siyasi partiler, siyasi düşünceler, o günün koşulları... Basitçe söylersek, durup dururken insanlar böyle şeyler yapmaz, koşullar onları bunlara sürükler. Babam gibi mesela... Babam “EOKA-B”ci olarak damgalandı fakat karakterine baktığımızda, insanların onun karakteriyle ilgili anlattıklarını dinlediğimizde, onun çok iyi bir insan olduğunu görürüz. Fakat beyni yıkanmıştı bu tür düşüncelerle, Yunanistan, ENOSİS gibi düşüncelerle beyni yıkanmıştı. En sonunda bunun bir hata olduğunu anlamıştı babam diye düşünüyorum. Büyük bir hataydı, pişman da olmuştu... O nedenle mesela gidip Girne’deki kalede hapis tutulanları serbest bıraktı çünkü sonuçta neler olduğunu anlamıştı. Bazı insanlarla karşılaşırım babamı tanıyan, “Babanla gurur duymalısın, çok iyi, çok cömert bir insandı” derler bana, şu ana kadar onun hakkında kötü herhangi bir şey duymadım...
SORU: Girne’de lokantası bulunan bir Kıbrıslıtürk’le konuştum mesela babanız hakkında. Bana “Evet, Londos bir milliyetçiydi, milliyetçi olduğunu gizlemezdi ama sözünün eri, dürüst bir insandı – Rumlar arasında tanıdığımız en dürüst insandı...” dedi. Kızkardeşiniz Girne’deki evinizi ziyaret ettiğinde neler olmuştu?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Evimiz Yukarı Girne’de direkler üstündeydi, direklerin bulunduğu yer de KEO için bir tür depo olarak kullanılıyordu... Yanımızdaki arsayı da satın almıştı ailemiz ve planları şuydu: Direklerin olduğu bölümü kapatacaklar ve bu bir ev haline gelecekti, öteki arsaya da bir ev daha yapacaklardı.
Şimdi orada yaşayan Kıbrıslıtürk, tam da ailemizin düşündüğü şeyi yaptı! Evimizde bir Kıbrıslıtürk polis subayı yaşıyor... Onun göçmen olup olmadığını bilmiyorum.
SORU: Genelde Leymosun’dan göç etmiş Kıbrıslıtürkler’i yerleştirdiler Girne’ye...
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: B
SORU: Son olarak benim sormadığım ama eklemek istediğin bir şey var mıdır?
PANAYOTİS KAYMAKAMİS: Umarım babamla ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz...
(MAYIS 2012 – YENİDÜZEN)