1963 yılında Lefkoşa’da bandabuliya yakınında bazı Kıbrıslıtürkler tarafından eşi Yannis’le birlikte öldürülerek “kayıp” edilen Gagullu Ellinas’a ait aynayı bulan ressam Ferah Kaya, bu aynayı Gagullu Hanım’ın ailesine iade etmeye hazırlanıyor...
Bir ayna kaç suret barındırır?
Bu aynanın bir belleği olsaydı, bu bellek kayıt altına alınabilmiş olsaydı, sahibi güzeller güzeli Gagullu’nun yüzüne bakabilecektik şimdi...
Ondan geriye tek bir fotoğraf bile kalmamış...
Gagullu Hanım eşi Yannis Ellinas’la birlikte Lefkoşa’nın tam ortasında, Ayasofya-Selimiye Camisi yakınında, bandabuliyanın ikinci kapısının tam karşısında, iki katlı bir evde yaşardı...
Alt katta eşi Yannis kahvecilik yapardı, üst kattaki odaları bir dönem pansiyon olarak kiralarlardı...
Bu evde bir ayna dururdu, küçük bir odada...
Eski, Kıbrıs işi, “kök ayna” tarzı, işlemeleri Venedik aynalarını andıran bir ayna...
Bu aynaya bakıp taranırdı herhalde Gagullu Hanım, süslenirdi, giydiklerini kendine yakıştırırdı...
Ailesi Anadolu’dan Kıbrıs’a gelip yerleşmiş Kıbrıslırumlar’dı – Gagullu Hanım, küçük bir kızken, Araplar’a satılmıştı – ama ne yapıp edip Mısır’dan kaçmayı başarmış ve Kıbrıs’a gelmişti...
Çok girişimci, atak bir kadındı...
Servet edinmiş, Ayasofya’daki evde yaşamını sürdürüyordu, Uray Sokağın tam köşesinde...
Kıbrıs’ta araba satın alan ilk kadın oydu, Kıbrıs Bankası’nda hisse alan ilk kadın oydu...
Ailesinin bir kısmı Yalusa’da yaşardı (şimdiki adıyla Yeni Erenköy) – kızkardeşlerine evler yaptırmıştı Yalusa’da, Yalusa için bir de ilkokul yaptırmıştı, adını “Kakullion İlkokulu” koymuşlardı... Şimdiki Yeni Erenköy İlkokulu, Gagullu Hanım’ın yaptırdığı bir okuldu...
Yalusa’da kendine bir de mezar yeri vermişti Kilise, cömert bağışları nedeniyle ve Gagullu Hanım, daha o günlerden kendi mezarını yaptırmıştı – içi boş bir mezardı bu ve öyle de kalacaktı...
Çünkü 1963’te Aralık sonunda iki toplumlu çatışmalar patlak verdiğinde, bu sivil, yaşlı, neredeyse yatalak olan kadını, Gagullu’yu ve eşi Yanni’yi bazı Kıbrıslıtürkler vurmuş, öldürmüştü...
Okurlarımız anlattı bana onun öyküsünü ve peşine düştüm bu öykünün: Yıllardır da takibini yapıyorum...
Gagullu Hanım yattığı yatakta öldürülmüş, biraz tombul olduğu için parmağındaki yüzükleri çıkaramamıştı onu öldüren Kıbrıslıtürkler, bu yüzden parmaklarını kesip yüzükleri aldıkları anlatılıyordu... Alt katta bir yatakta yatardı, gelip geçeni görsün diye, eşi Yannis kapıyı açık bırakırdı... Onu şilteyle kapının önüne sürüklemişler, öylece bırakmışlardı...
Eşi Yannis, evin arkasından, damdan Han’ın içine atlamış, ayağı kırılmıştı, kaçmaya çalışıyordu, sürüne sürüne yola kadar çıkmıştı ancak onu da kıstırdı bu Kıbrıslıtürkler ve onu da sokak ortasında vurarak öldürdüler...
Hiç kimseye zararı olmayan bu sivil ve masum iki Kıbrıslırum, sırf Türk tarafında kısıldılar diye acımasızca öldürülmüşlerdi...
Olanlara tanık olan komşuları dehşete düşmüştü... Bu komşulardan ikisi onları alıp kapalı bir van arabaya koymuşlar, geceleyin karanlığın çökmesini beklemişler, sonra da Tekke Bahçesi’ne götürmüşlerdi gömülmek üzere...
Yanni ve Gagullu “kayıp”tı ancak onları arayan kimsecikler yoktu... “Kayıplar Listesi”nde isimleri bile yoktu...
Ta ki biz, okurlarımız aracılığıyla onların öyküsünü keşfedinceye kadar...
Okurlarımızın yardımıyla Londra’da yaşayan bir akrabasını bulduk, o bize Gagullu’nun öyküsünü anlattı...
Gagullu’nun öyküsünü Türkçe, Rumca, İngilizce olarak yayımlayınca, Yannis Ellinas’ın bir akrabasını daha bulduk: Takis Hacıdimitriu, Yannis için DNA örneği verdi gelip bizimle birlikte Genetik Enstitüsü’ne giderek...
Tekke Bahçesi’nde kazılar yapılmıştı, pek çok “kayıp”tan geride kalanlara ulaşılmıştı – anlatıldığı gibi eğer Yanni ve Gagullu Ellinas buraya gömülmüşse, böylece bir laboratuvar köşesinde kalmayacaklardı... Gagullu Hanım’ın Londra’da yaşayan akrabası Chris Zahariu da Mayıs ayında Kıbrıs’a gelerek bizimle birlikte Genetik Enstitüsü’ne gidecek ve DNA örneği verecek...
Yanni ve Gagullu öldürülmüştü, evleri ise çarşıda ve o civarda yaşayan bazı Kıbrıslıtürkler tarafından yağmalanmıştı...
İşlerine yarayan ne var, ne yok, alıp gitmişlerdi...
Gagullu’nun aynası her nasılsa kurtulmuştu bu yağmadan ve olduğu yerde kalmıştı...
Yanni ve Gagullu’nun öldürülüp “kayıp” edilmesinden iki yıl sonra bu eve ressam arkadaşımız Ferah Kaya’nın ailesi yerleşmişti... Ferah Kaya henüz 17 yaşında genç bir kızdı... Kendine evde, üst katta bulunan küçük odayı seçti...
O küçük odada bir yatak, bir gardrop, bir “boro” ve bir de Gagullu’nun altın yaldızlı, süslü aynası vardı...
Ferah Kaya bu aynaya bakmış, bu aynaya bakarak taranmış, giyinmiş, süslenmişti...
Amcası Mesut Bakkal’a gidip gelirken görürdü Gagullu’yu, evinin önünde oturup sigara içerken, omuzlarında bir şal ve ona hayran kalırdı... Gagullu’nun eviyle Mesut Bakkal’ın evi ve bakkaliyesi yanyanaydı, Uray Sokak’ta...
Ferah Kaya iki sene kalmıştı bu küçük odacıkta, iki sene Gagullu’nun aynasına bakmıştı...
Sonra üniversite için Ankara’ya gitmişti ve bir daha da o küçük odaya dönmemişti... Dört yıl Ankara’da okumuş, sonra Kıbrıs’a dönüp evlenmişti – ailesi de bu aynayı bir yakınlarına vermişti zaten... Ayna artık Ferah Kaya’ya ait değildi...
Aradan seneler geçti, biz Gagullu’nun öyküsünü araştırırken, ressam arkadaşımız Ferah Kaya’dan onun portresini çizmesini istemiştik, aklında kaldığı kadarıyla çizmişti, bunu yayınlamıştık... Gagullu’nun öyküsünü yazmıştık... Ferah Kaya bunları okudukça aklına Gagullu’nun aynası geldi...
Aynanın peşine düştü...
O aynayı buldu... Geri aldı...
Gagullu’nun ailesine bu aynayı geri vermeye karar verdi ve beni aradı...
Evine gittim, aynayı gördüm...
Oturup konuştuk...
Aynayı konuştuk, Gagullu’yu konuştuk, Sinde’de doğup büyüyen Ferah Kaya’nın Sinde’den acı-tatlı hatıralarını konuştuk... Eski Lefkoşa’yı, eski Ayasofya mahallesinden, bandabuliyadan hatıralarını konuştuk...
Duvarda asılı yağlıboya bir tabloya bakarak konuştuk: Bu, Gagullu’nun evinin resmiydi, Ferah Kaya’nın da iki sene yaşadığı evin resmi...
Bu resme bakarak, o günlerde o mahallede kimlerin yaşadığını anlattı bize Ferah Kaya...
Şimdi Ferah Kaya, Mayıs ayının gelmesini, Gagullu’nun yeğeni Chris Zahariu’nun Londra’dan Kıbrıs’a gelmesini bekliyor...
Ona Gagullu’nun aynasını geri verecek...
Böylece geçmişten bir hatıraya kavuşmuş olacak aile...
“Kayıp” sahibini arayan bu ayna, belki sahibine değil ama onun akrabalarına doğru yeni yolculuğuna çıkacak...
1963’te son kez bakmıştı aynaya Gagullu Hanım, bu ayna işte o ayna...
Tam 54 sene sonra, Ferah Kaya bu aynayı Gagullu Hanım’ın akrabalarına geri verecek...
Bu topraklarda insanlığın ölmediğini, bir “kayıp” şahsa ait bir eşyanın peşine düşüp, onu geri alıp ailesine iade etmenin de insani bir anlamı olduğunu gösterecek bize ve herkese Ferah Kaya...
Onunla röportajımızı yarın yayımlıyoruz...