Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Üçüncü Üyesi Pierre Gentile göreve başladı

Sevgül Uludağ

Birleşmiş Milletler tarafından Kayıplar Komitesi Üçüncü Üyeliği’ne atanan Pierre Gentile, görevine başladı... 
TAK Ajansı’nın haberine göre, Kıbrıs’taki BM Barış Gücü (UNFICYP), Kayıp Şahıslar Komitesi’nin (KŞK) Üçüncü Üyesi Pierre Gentile’in göreve başladığını bildirdi.
BM Barış Gücü'nden yapılan yazılı açıklamada, İsviçreli Gentile’nin BM’ye katılmadan önce, Mültecilerin Entegrasyonu Sosyal Merkezi (CSIR) Direktörlüğü yaptığı, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nde görev aldığı, Merkezi Takip Teşkilatının Koruma Bölümü Başkanlığını ve “Tehlike Altındaki Sağlık” projesinde Proje Yöneticiliği yaptığı belirtildi.
Açıklamada, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın, Gentile’i karşılaması sırasında, KŞK'nın, çalışmalarıyla, geçmişin belirsizliklerini ortadan kaldırmasına ve iki toplum arasındaki iyi iş birliğini göstermesine vurgu yaparak bu çalışmalardan övgüyle bahsettiğine yer verildi.
Gentile, Ağustos 2023’te görev süresi dolan Paul Henri Arni’nin yerine Üçüncü Üye olarak atanmış bulunuyor.

ULUSLARARASI KIZILHAÇ DENEYİMİ...
Uluslararası Kızılhaç Örgütü internet paylaşımlarını taradığımızda, Pierre Gentile’in Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nde 1996’dan beridir çalışmakta olduğu anlaşılıyor. 1996 yılında Hırvatistan’ın Vukovar kentinde Uluslararası Kızılhaç Örgütü temsilcisi olarak göreve başlamış, görevi de yerinden edilmiş insanlar ve kayıplar konusunu ele almak imiş. O günden itibaren on sene boyunca çeşitli Uluslararası Kızılhaç Örgütü delegasyonlarında görev yapmış.
Rvanda’da Pierre Gentile, gözaltına alınanları hapishanelerde ve polis merkezlerinde ziyaret etmekle görevlendirilirken, Kolombiya’da ise silahlı grupların denetim altında bulundurduğu bölgelerde sivillerin korunması için uğraş vermiş. Afganistan’da da Herat bölgesinde göçleri önlemek maksadıyla büyük yardım programlarında bir delegasyonun başkanı olarak görev yapmış.
Pierre Gentile, Peru’da ise Peru Hakikat ve Yeniden Uzlaşma Komisyonu ile Peru Ombudsman Ofisi arasında irtibatı sağlayan delegasyonun başkan yardımcı olarak görev yapmış. Gentile, bundan sonra ise Etiyopya’da gözaltında tutulanlara 200’den fazla ziyaret yaparken, aynı zamanda Etiyopya Ceza İnfaz İdaresi’nde görevlilerin müfredatını iyileştirme, hapis yerine alternatifler geliştirme ve standartları güçlendirme konularında çalışmalar yapmış. 
Bay Gentile, Kudüs’teki Uluslararası Kızılhaç Örgütü koruma koordinatörü olarak da görev yaparak, çatışmalar esnasında sivillerin korunması ve işgal altındaki topraklarda yaşayanlara yönelik uzun vadeli politikaların etkileri üstünde de uğraş vermiş. 
2012 yılından itibaren Pierre Gentile, Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nde “Tehlike altındaki Sağlık” projesi başkanlığı yapmış Cenevre’de... Bu çerçevede çatışmalar nedeniyle sağlık hizmetlerinin aksaması, zarar görmesi ve yok edilmesi ile sağlık çalışanların ve hastaların çatışmalarda yaralanıp öldürülmesi konularında hizmet vermiş Pierre Gentile. 
Pierre Gentile, 2007 ile 2012 yılları arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü merkezinde Sivil Nüfusu Koruma Ünitesi Başkanı olarak görev yaparak sivil nüfusun korunması alanında çalışan Kızılhaç görevlileri için 19 eğitim modülü geliştirmiş. 2008 ile 2009 yıllarında pek çok insan hakları örgütüyle danışmalarda bulunarak bu alanda profesyonel standartların ve çalışmaların korunması için uğraş vermiş. 
2009 yılından bu yana Pierre Gentile, İngiltere’de Oxford Üniversitesi’ndeki Göçmenlikle ilgili Araştırma Merkezi’nin yıllık toplantılarına katılıyor. Gentile, Cenevre Üniversitesi’nde siyaset bilimi üzerinde okumuş ve master yapmış bulunuyor.


 Pierre Gentile


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR KİTAPLAR...

“Manoli’nin gözyaşları: Mübadele ve Şirince...”

Boyut Yayınları tarafından yayımlanan, Kemal Arı’nın romanı “Manoli’nin Gözyaşları / Mübadele ve Şirince” geçmişle yüzleşmeye dair bir kitap... 
“Eli ayağı boşalmış gibiydi Manoli’nin. Baktı ki konuğu çok üzülüyor; iyice yanına sokuldu Mehmet Ali Aga, omzunu tuttu. Manoli omuzuna dokunan bu dostça elin üzerine kaldırdı, kendi elini koydu. Sonra hafifçe yüzünü dönerek Mehmet Ali Aga’ya:
- “Vire komşu!” dedi. “Nedir bu başımıza gelenler? Her şeyimizi kaybettik, herşeyimizi. Bari kardeşim Sofia’nın çeyizlerinden bana onu hatırlatan küçücük bir şey kalsaydı?”

KİTABIN TANITIMI...
BOYUT Yayınları’nın Kemal Arı’nın bu romanını tanıtım yazısında şöyle deniliyor: 
“Bu roman, Şirinceli Manoli Aksiyotis’in yaşanmış gerçek öyküsüdür. O ilk kez Şirince’den seslenmişti size; Dido Sotiriyu’nun Benden Selam Söyle Anadoluya adllı romanından. Şimdi de bu romanda sesleniyor. Hem tek onun da sesi değil; Dıramalı Hasan Aga’nın, Muştiyanlı Mehmet Ali Aga’nın, Koca Ninenin ve daha nicelerinin sesleri dalga dalga Manoli’nin sesine karışıyor ve dağlara, ovalara yayılarak kulaklarımıza kadar geliyor. Üstelik bu kitapta Şirince’yi -eğer biliyorsanız da- yeniden tanıyacaksınız. Bu kitapta Şirince’nin yakın tarihini mübadele üzerinden okuyacaksınız; mübadeleyle birlikte Şirince’den Yunanistan’a, Yunanistan’dan da Şirince’ye savrulan ve mübadil denilen savrulan bedenlerin gölgeleriyle, izleriyle ve sesleriyle karşılaşacaksınız. Ve Şirince’nin sokaklarını gezerken, bu romanda yer alan her bir karakterin bir köşeden sıyrılıp, omuzunuza dokunuverecekmiş gibi bir duyguya kapılacaksınız...”

KEMAL ARI HAKKINDA...
Kitabın yazarı Kemal Arı hakkında internette derlediklerimiz ise şöyle:
“Kemal Arı, 1965 yılında Samsun’da dünyaya geldi. 1985 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi Tarihi kürsüsünü bitirdi. 1986’da, Ege Üniversitesi’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi okutmanlığını kazandı. 
1987 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk ilkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde araştırma görevlisi oldu. Aynı enstitüde 1988 tarihinde “1923 Türk Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında İzmir’de Göçmenler“ teziyle yüksek lisans, 1993’te de “1923 Türk-Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında Türkiye’de Göçmenler“ teziyle doktora programlarını tamamladı. 1993 tarihinde ise bu enstitüde öğretim görevliliğine ve müdür yardımcılığına atanan Doç. Dr. Kemal Arı “Yüksek Lisans” ve “Doktora” programlarında ders vermeye başladı. 
Askerliğini Genelkurmay ATASE (Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı) Birinci Türk Tarihi Komisyonu’ndaki göreviyle tamamladı. Bu süre içinde, Genelkurmay yayını olarak çıkan Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi çalışmasını gerçekleştirdi. Aynı süre içinde Askeri Tarih Araştırmaları Bibliyografyası’nın yayına hazırlanmasını sağladı. Bu dönemde başta azınlık sorunları olmak üzere, Ermeniler ve Ortodoks Rumlar üzerine Genelkurmay Başkanlığı Arşivinde özel izinle araştırmalar gerçekleştirdi.
2006 yılında Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilimdalı’nda “doçent” ünvanı aldı.
Doç. Dr. Kemal Arı Türkiye’de “Azınlıklar Sorunu”nun en önemli evrelerinden biri olan “Mübadele” konusu başta olmak üzere tarihsel göçler, Türk denizcilik ve deniz ticareti, yakın dönem İzmir kent tarihi, Türkiye’nin sosyal ve toplumsal tarihi; biyografi, tarih araştırma yöntemleri, Osmanlı paleografyası ve kronoloji konularında uzmandır...”


 


***  BASINDAN GÜNCEL...

Uluslararası Af Örgütü: “İsrail’in Lübnan saldırıları, yeni bir dehşet dalgası yarattı...”

Uluslararası Af Örgütü yayımladığı açıklamada, İsrail ile Hizbullah arasında çatışmaların tırmandığı son üç günde, Lübnan’da can kayıplarının korkunç bir şekilde artmasının, çatışmanın tüm taraflarının uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesine ilişkin önemli bir hatırlatma olduğunu belirtti.
Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığına göre, İsrail’in ‘Kuzey Okları Operasyonu’nun başladığını duyurduğu 23 Eylül Pazartesi günü, İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırılarda yalnızca bir gün içinde 50 çocuk ve 94 kadın dahil en az 558 kişi öldürüldü, 1800’den fazla kişi de yaralandı. O tarihten bu yana onlarca kişi daha öldürüldü. Hizbullah’ın İsrail’e yönelik saldırıları da önemli oranda arttı ve İsrail basınında çıkan haberlere göre, çoğu şarapnel veya moloz parçalarıyla, diğerleri ise sığınağa ulaşmaya çalıştıkları sırada olmak üzere en az 15 kişi yaralandı.

YOĞUN YERLEŞİM BÖLGELERİ VURULDU... 
Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği videolara göre, son günlerde İsrail saldırılarıyla vurulan birçok bölge, yoğun yerleşim bölgeleriydi. Lübnan Sağlık Bakanı, sağlık merkezleri ve personelinin ateş altında kaldığını, dört sağlık çalışanının öldürüldüğünü ve en az 16’sının yaralandığını açıkladı.

SİLAH VE ASKERİ YARDIMLARI DURDURMA ÇAĞRISI...
Uluslararası Af Örgütü Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara Rosas konu hakkındaki açıklamasında şunları söyledi:
“23 Eylül Pazartesi günü Lübnan, ülkedeki iç savaşın 1990 yılında bitmesinden bu yana en ölümcül gününü yaşadı. Tek bir gündeki akıl almaz can kayıplarından -bunlar hâlâ artmaya devam ediyor- ve sivillere yönelik yıkıcı etkilerden büyük bir endişe duyuyoruz. Yoğun bombardıman altında kalan güney Lübnan, Bekaa ve diğer bölgelerden yaklaşık 500 bin kişi yerinden edildi.
İsrail’in kuzeyinde ise geçen Ekim ayından bu yana Lübnan’dan gelen saldırılar nedeniyle yaklaşık 63 bin kişi yerinden edildi. İsrail’in bombardımanlarını artırmaya ve genişletmeye devam ettiği, Hizbullah’ın da İsrail’e saldırılarını sürdürdüğü bir dönemde çatışmanın tüm tarafları uluslararası insancıl hukuka saygı göstermeli ve sivilleri korumak için mümkün olan tüm tedbirleri almalıdır.
Geçmişte, İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaların temel niteliği uluslararası insancıl hukuka yönelik ciddi ihlallerdi. Bu durum, çatışmaların tırmanmasının bir kez daha kaçınılmaz olarak sivil ölümlerine, yaralanmalarına ve Lübnan ve İsrail’de geniş çaplı tahribata yol açacağı konusunda ciddi endişe yaratıyor. Tüm devletleri, transfer edilen silahların savaş suçları dahil ciddi uluslararası insancıl hukuk ihlalleri işlemekte veya bunları kolaylaştırmakta kullanılabileceğine dair önemli risk nedeniyle, İsrail ve Hizbullah’a tüm silah ve diğer türde askeri yardım transferlerini durdurmaya çağırıyoruz.
İsrail ordu sözcüsü 25 Eylül’de kamuya açık olarak Arapça yayımladığı uyarıda, sivillere ‘bir sonraki duyuruya kadar’ evlerine geri dönmemelerini tavsiye etti ve ‘hava saldırının devam ettiğini’ belirtti. Bu tür uyarılar İsrail’in, askeri hedeflerle siviller arasında ayrım yapmak ve sivillere yönelik hasarı en aza indirmek üzere mümkün olan tüm tedbirleri almak konusundaki uluslararası insancıl hukuk yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Uluslararası hukuka göre, uyarılar, yeterli sürenin tanınmasını sağlamak zorundadır. Böyle olduğunda dahi tahliye çağrıları, etkilenen bölgeleri ateş hattı dışına çıkarmamaktadır.
Son bir yıldır, İsrail’in Gazze’ye yönelik aralıksız saldırılarında halihazırda 42 binden fazla Filistinli öldürüldü. Lübnan’ı hedef alan son saldırı, daha geniş bölgede yeni bir dehşet dalgası yarattı. İsrail yetkilileri ile Hizbullah ve diğer silahlı gruplar, çatışmanın nedeni her ne olursa olsun, uluslararası insancıl hukuk kurallarının her koşulda geçerli olduğunu anlamalıdır. Sivillerin hukuka aykırı olarak öldürülmesi ve yaralanmasını hiçbir sebep mazur gösteremez.”

LÜBNAN’DAN AÇIKLAMA... 
Öte yandan Lübnan Çevre Bakanı Nasır Yasin, başkent Beyrut'ta düzenlediği basın toplantısında, son günlerde tırmanan İsrail saldırılarındaki kayıplara ilişkin bilgi verdi.
Lübnan'da 8 Ekim 2023'ten bu yana ölenlerin sayısının 1247'ye, yaralıların ise 5 bin 278'e ulaştığını belirten Yasin, bu kişilerin çoğunun sivil, çocuk ve kadın olduğunu kaydetti.
Yasin, sığınma merkezlerindeki kayıtlı yerinden edilenlerin yüzde 30'unu bu dönemdeki çatışmalarda göç edenlerin oluşturduğunu; özellikle güney bölgelerinden ve Bekaa'dan şu ana kadar göç edenlerin sayısının 150 binden fazla olduğunu tahmin ettiklerini dile getirdi.
Lübnanlı Bakan, yerinden edilenlerin sığınmak amacıyla Vadi Halid, Ekrum, Akkar'dan Beyrut, Cebeli Lübnan, Batı Bekaa, Zahle, Eş-Şud, Aley'e kadar yayıldığını aktardı.
Yardım etmeye hazır olduklarını bildiren ülkelerle temas halinde olduklarını belirten Yasin, yakında Irak, Ürdün, Katar, Kuveyt, Mısır ve diğer ülkelerden de yardımların geldiğini göreceklerini ifade etti.
İsrail ordusu, 23 Eylül Pazartesi gününden itibaren Lübnan'ın güney kentlerinin yanı sıra Bekaa ve Baalbek bölgelerine de yüzlerce hava saldırısı düzenledi.
Lübnan Sağlık Bakanlığı verilerine göre, İsrail’in pazartesi gününden beri düzenlediği hava saldırılarında 609 kişi öldü.
Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdullah Buhabib, İsrail’in saldırıları nedeniyle ülke içerisinde yerinden olanların sayısının 500 bine yaklaştığını ifade etti.
Ülkenin güney bölgelerinden başkent Beyrut'a ve kuzey bölgelerine göç dalgası devam ediyor.


(BİANET.ORG – 27.9.2024)