“Kayıp” yakınları gençlerle buluştu… (4)

Sevgül Uludağ

 

Sarmısaklarımızı ve soğanlarımızı, patateslerimizi, domateslerimizi, salatalıklarımızı, kavunumuzu, süt ve balımızı, kitaplarımızı ve mumumuzu alıp Larnaka’nın Pervolya (Bahçalar) köyündeki Gazeteciler Köyü’nde kalmaya gidiyoruz. Hayır aslında bu bir “tatil” değil, tüm hayatım boyunca olduğu gibi, aslında “iş” için buradayım… EDON’la başlattığımız gençlik kamplarındaki gençlere “Kayıplar”ı anlatmak üzere Pervolya’dayım aslında. Bu üçüncü ve bu yazın son kampında da Kıbrıslırum gençlerle bir araya geleceğiz ve “Birlikte Başarabiliriz” örgütünden “kayıp” yakınlarıyla birlikte gençlere “kayıplar”ı, “toplu mezarlar”ı, anlatılmamış, saklanmış, gizlenmiş tarihimizi anlatacağız… Ertesi günü de Vadili’den 1974’te “kayıp” edilmiş Mihalis Pekri’nin cenazesi var bu bölgede… Onun öyküsünün anlatılmasında ve gömü yerinin bulunmasında Kıbrıslıtürk okurlarım çok önemli bir rol oynadılar. Bu nedenle cenazesine katılacağım ve tabutunun yanına çiçek koyup onunla vedalaşacağım bende… Cenaze töreni Kalo Horio’da yani Vuda köyünde – burası da Pervolya’ya yakın bir yer…

İşte bu nedenle hem Pervolya’da gazetecilerin tatil yapabilmesi için bir zamanlar Kıbrıslırum gazeteci Andreas Kannavuros tarafından yaratılmış olan bu “Gazeteciler Köyü”nde kalmak oldukça uygun – burada hem işlerimi yapabileceğim, hem de bu doğal yerde, şehrin gürültüsünden ve karmaşasından uzakta akşamüstü kırlangıçların uçuşunu seyredebileceğim, balık ya da tavuk pişirip deniz kenarında yiyebileceğim… Lefkoşa’dan, tüm o “komplo teorileri”nden, yozlaşmışlıktan, dedikodu, kıskançlıklar ve nefretten uzakta burası tertemiz bir nefes gibi gelecek… Geceleri yedirmemiz için kediciklerin gelmesini bekleyeceğiz ve eğer şanslıysak mutlaka kirpicikler de gelecek. Oturup kitaplarımızı okuyacağız, canyoldaşımla birlikte – masamızda renkli bir mum yanacak ve denizden süzülür gibi çıkarak gökyüzüne doğru yükselen aydedeyi seyredeceğiz… Gökyüzündeki yüzlerce, binlerce yıldıza bakacağız… Yasemin kokusunu içimize çekeceğiz ve deniz bize hep bir esinticik gönderecek – dinleneceğiz, balkonumuzun yanındaki incir ağacından incir toplayıp kahvaltı ya da öğle yemeği sonrası yiyeceğiz… Bölgedeki arkadaşlarımızı arayacağız ve onlarla buluşmaya çalışacağız – kimi zaman geceleri yakındaki Çite köyüne (Kiti) ya da Pervolya’daki bir köy meyhanesine gidip yiyip içeceğiz, birkaç günlüğüne hayatın tadını da çıkarmaya bakacağız…

8 Ağustos 2015 Cumartesi sabahı Pervolya’daki PEO tesislerine gidiyorum… Andreas Sizinos geliyor önce – Andreas Sizinos, Yipsu köyünün (şimdiki adıyla Akova) destebanı olan Dimitris Sizinos’un oğlu – Dimitris Sizinos “kayıp”tı ve ondan geride kalanlar Çatoz köyünde bulunarak DNA testleriyle kimliği saptandı, cenaze törenine de katılmıştım… 1974’te Yipsu’dan Lefkoşa’ya esir olarak götürülürken, Çatoz’da yolu kesen bazı Çatozlu Kıbrıslıtürkler otobüs ve araçlardan toplam sekiz kişiyi zorla alarak yol kenarında onları öldürmüşler ve bir toplu mezara gömmüşlerdi. Dimitris Sizinos da bu zorla alınıp infaz edilen masum Kıbrıslırumlar arasındaydı. Dimitris Sizinos, herhangi bir olaya karışmamıştı – üstelik köy destebanı olarak civar köylerden Kıbrıslıtürkler’le son derece iyi ilişkiler içindeydi…

Andreas Sizinos 1974’te babasını ve erkek kardeşini kaybetti – bu yüzden hayatın değerini biliyor… Çok zor bir hayatı oldu ve kalbine giden damarlarda tam sekiz stent taşıyor. Ancak onu tanıdığınızda sanki de hiçbir kaygısı yokmuş gibi durur çünkü hayat o kadar kırılgan ve o kadar güzeldir ki, kendinizi bırakamazsınız, kendinizi yalnızca üzüntülere salamazsınız – işte bu yüzden Andreas Sizinos hem çok sıkı çalışır, hem de hayatının tadını çıkarmaya çalışır… Dört evladıyla aralarındaki olağanüstü sevgi de görülmeye değerdir… Böylesi bir aileyle tanışmak ve dost olmak yerüzünün büyük armağanlarından biridir bize…

DEVAM EDECEK