Kayıp yakınları: “Kıbrıs’ta adalet sağlanamadı... Hapislerde çürümesi gerekenler serbest kaldı...”

Sevgül Uludağ

İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” ile Aşşa Omonya Spor Kültür Derneği’nin ortak etkinliği “Birlikte bir gelecek kurarken, acımızın ve umudumuzun önemi” 26 Kasım 2024 Salı gecesi, Lefkoşa’daki PEO ETKA Etkinlikler Salonu’nda gerçekleştirildi. Etkinlikte konuşan kayıp yakınları “Kıbrıs’ta adaletin sağlanamadığını, hapislerde çürümesi gerekenlerin serbest kaldığını” belirttiler, dokunaklı konuşmalar yaptılar... 1964 yılında babası “kayıp” edilmiş olan Müge Beidoğlu, bu tür olaylara karışanların eline ne geçmiş olduğunu sorguladı ve adaletin artık Kıbrıs’a getirilmesi gerektiğini belirtti... Etkinlikte konuşan 1974’te babası “kayıp” edilmiş olan Spiros Hacınikolau da, katliamlara karışmış insanların isimleri Kıbrıs küçük yer olduğu için bilindiği halde ve bunları yapanların hapishanelerde çürümesi gerektiği halde, adaletin sağlanamadığına vurgu yaptı...

STROVULO BELEDİYE BAŞKANI DA KATILDI...

Etkinliğe katılan Strovulo Belediye Başkanı Stavros Stavrinidis kayıp şahısların yerlerinin tespiti için bilgi toplanmasına katkıda bulunup işbirliği ve dayanışma değerlerini destekleyen Aşşa Omonya Derneği’ni ve Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk kayıpların bulunması çabalarına öncülük eden bir sivil toplum kuruluşu olan ve kayıp şahısların yakınlarından oluşan iki toplumdan gönüllülerin yer aldığı “Birlikte Başarabiliriz” örgütünü gerçekleştirdikleri etkinlik ve ortaya koydukları ortak çaba nedeniyle tebrik etti. Etkinliğe AKEL Milletvekilleri Nikos Kettiros ve Yorgo Kukumas’ın yanısıra Aşşa Muhtarı Skarparis ve çok sayıda Aşşalı Kıbrıslırum da katılarak kayıplarla ilgili çeşitli konularda görüşlerini belirttiler.

ANDONİS ANDONİU’NUN KAYIP KIBRISLITÜRK İÇİN ÇAĞRISI...

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan ve geceyi fasilite eden Omonya Aşşa Örgütü’nden Andonis Andoniu, “kayıplar” sorununun 1964’ten beridir Kıbrıs’ta var olduğunu belirtti. Andoniu, Aşşalılar’ın “kayıplar” sorunuyla Ağustos 1974’te karşılaştığını, 84 Aşşalı’nın “kayıp” edildiğini, 17 tanesinin kalıntılarının hala bulunamadığını belirtti. Aşşa’da yaşamayan ancak Aşşa’da bulunan kaç kişinin tutuklanmış olduğunun bilinmediğini de kaydeden Andoniu, 1964’te Aşşa’da “kayıp” edilen tek bir Kıbrıslıtürk olduğunu belirterek, Ali Hüseyin Genç’in “kayıp” edilmesi konusunu da gecede gündeme getirdi. Bu konunun yıllardır bir hayalet gibi Aşşa halkının üstünde dolaştığını ifade eden Andoniu, ancak birkaç yıl önce bu sessizliğin bozulmaya başladığını belirtti. Andoniu, kayıp yakınlarının acısının aynı olduğunu, etnisitesi, dini ya da rengi ne olursa olsun her bir insanın değerinin aynı olduğunu kaydetti... Andoniu, Genç’in Mayıs 1964’te Aşşa’da tutuklandığını ve “kayıp” edildiğini belirtti ve Aşşalılar arasında bu konuyu bilenlerin konuşmasını ve gömü yeri hakkında bilgi vermesini istedi. Gecede söz alan bazı Aşşalılar bu konuda duyduklarını ve bildiklerini aktarmaya çalıştılar...

KATLİAMLAR HAKKINDA AYRINTILI BİLGİLER...

Etkinlikte “Birlikte Başarabiliriz” örgütünden Hristos Efthimiu “Kayıplar ve uzlaşı için mücadelelerimizi birleştirmek: “Birlikte Başarabiliriz” örgütünün deneyimleri” konusunda konuştu ve bu konuda deneyimini paylaşmak isteyen Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınları da bu sunuşa katıldı.

Hristos Eftimiu yaptığı sunuşta Muratağa-Atlılar-Sandallar, Palekitire, Galatya, Aşşa-Afanya, Dohni gibi katliamlardan ayrıntılar vererek bu katliamlarda yakınlarını kaybetmiş olan Hüseyin Rüstem Akansoy, Spiros Hacınikolau, Hristina Pavlu Solomi Patça, Leyla Kıralp, Petros Suppuris gibi Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarının “Birlikte Başarabiliriz” örgütünde bir daha bu acıların yaşanmaması için ortak çaba harcamakta olduklarına dikkati çekti. Hristos Eftimiu, 1963-64 yıllarında öldürülerek “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar hakkında da bilgiler verdi...

Hristos Eftimiu sunuşunda Aşşa’dan 80’den fazla Kıbrıslırum’un “kayıp” edilmiş olduğunu, tek “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün ise Ali Hüseyin Genç olduğunu belirtti.

MÜGE BEİDOĞLU’NUN KONUŞMASI...

Etkinlikte konuşmacı olarak yer alan kayıp yakını Müge Beidoğlu da oldukça etkileyici bir konuşma yaptı. Babası Ertuğrul Veli Beidoğlu, 11 Mayıs 1964’te çalışmakta olduğu Barclays Bankası’ndan alınarak “kayıp” edilmişti... Müge Beidoğlu, özetle şöyle dedi:

“Benim adım Müge’dir. Bir kayıp şahsın kızıyım.

Zaman zaman babamın kaçırılmış olduğu gün gerçekte neler yaşanmış olduğunu düşünürken buluyorum kendimi... Detayları bilmek, emri veren insanlar, onu alıp götürenler, nereye götürüldüğü, babamın neler hissettiği, kimin tetiği çektiği, kimlerin bu işe karıştığı veya işbirlikçilerin kim olduğu yönünde büyük bir öğrenme isteği duyuyorum...

Mağusa’da (Maraş’ta) Barclays Bankası’nda çalışan tek Kıbrıslıtürk’tü babam ve bankanın Müdür Yardımcısı idi. Sivildi. 11 Mayıs 1964’te işyerinden kaçırıldı ve sonrasında ondan hiç haber alamadık. 43 yıl sonra, 16 Ağustos 2007’de Prodaras’ta beş diğer Kıbrıslıtürk kayıpla birlikte aynı kuyuda babamın kalıntıları bulunacaktı...

Babam hayatta olmuş olsaydı, hayatımın nasıl olacağını düşünüyordum... Yanıtınlarını biliyor muyum bu soruların? Hayır, bilmiyorum...

Eminim ki pek çoğunuzun bunun gibi veya benzer soruları vardır ve hatta belki daha pek çok sorunuz vardır...

Kendi açımdan babamın öyküsünü sizinle paylaşmak istiyorum çünkü inanıyorum ki babam dahil, tüm kayıp şahısların öyküleri bilinmeye layıktır. Böylece biz aileler de acımızın aynı olduğunu, gözyaşlarımızın benzer olduğunu tekrar tekrar söylüyoruz... Yalnız değiliz...

1964 yılında babam 40 yaşındaydı, 3 çocuğu vardı, 5 senedir evliydi... Abim 4 yaşındaydı, ablam 2 yaşındaydı, ben ise 6 aylıktım. Yani babamla ilgili hatıralarım yoktur. Yalnızca onun genlerini taşıyorum ve acı, ızdırap, çaresizlik gözyaşları ve umutsuzlukla dolu bir evde büyüdüm...

Mayıs 1964’te Mağusa’da bir olay oldu. İki Yunan subayı ve bir Kıbrıslırum polisi, Kıbrıslıtürkler’e ait bir bölge olan Surlariçi’ne girdiler. Kıbrıslıtürk polisi ve bu üç kişi arasında silahlı bir çatışma çıktı. İki kişi öldü ve bir kişi yaralandı. Kızılhaç’a verildiler. Bunlardan birisi Lefkoşa Polis Komutanı Kostakis Pandelidis’in oğlu idi. Ve düğmeye bastı! İntikam olarak onlarca Kıbrıslıtürk işyerlerinden, otobüslerden, yollardan alındılar oysa bu olayla hiç alakaları yoktu ve kayıp edildiler. Hepsi de sivillerdi. Tümü de Mağusa bölgesinde çalışıyor ve yaşıyordu. Babam da onlardan biriydi.

Resmi ve/veya gayrıresmi bazı raporlarda, babamın kaçırılmasında polisin yer almış olduğu ortaya konuldu. Banka’nın önünde bir landroverin durduğu, landroverin şöförünün polis üniforması giydiği, bu şöförün Karpaz’dan olduğu, birkaç kişinin araçtan inerek bankaya girdiği ve babamı iş arkadaşlarının gözleri önünde kaçırdıklarına dair görgü tanıkları vardı. Yıllar sonra kardeşlerim ve ben babamla çalışmış olan bir Kıbrıslırum kadınla tanıştık, babamın kaçırıldığı gün o da işteydi... Gözyaşları içerisinde bizimle paylaştığı tek şey şu oldu: “Veli için hiçbir şey yapamadık. Onları durduramadık. Çünkü kendi canlarımız için korkuyorduk...” İnanıyorum ki tüm hayatı boyunca bu yükü taşıdı...

Peki neden benim babam? Onu kim işaret etti? Bir İngiliz bankasında çalışan tek Kıbrıslıtürk olduğu biliniyordu. Çok sosyal birisiydi, çok dostu vardı. Pek çok İngiliz ve Kıbrıslırum arkadaşı vardı. Mağusa’da çok tanınmış bir kişiydi. Elde ettiğimiz bilgilere göre o kaosun ortasında, babamın bir iş arkadaşı onu ihbar etmişti... Onu ihbar eden bu şahsa ne oldu? Başka bir şubeye transfer edildi...

Sorum şudur: her iki toplumdan intikam cinayetlerine karışan ve binlerce insanın kayıp edilmesinden sorumlu olan insanlar veya grupların eline ne geçti?

Başka birini öldürünce acıları hafifledi mi?

Masum insanları öldürmekle adaleti yerine getirmiş mi oldular?

Son sözüm ise şudur: Bu adaya adalet getirilmelidir...”

Müge Beidoğlu gecede etkileyici konuşmasını yaparken...

SPİROS HACINİKOLAU’NUN ÇAĞRISI...

Sprios Hacınikolau da, kendi babasının hikayesini Hrsitos Eftimiu’nun anlatmış olduğunu, babasından geride kalanların Galatya gölünde bir toplu mezarda bulunduğunu belirterek esas olan noktanın, tüm bu cinayetleri işlemiş olan Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar’ın hapislerde çürümeleri gerekirken ve Kıbrıs küçük yer olduğundan bunların kimler olduğu bilinirken, bunların yargı önünde hiç hesap vermemiş olduğuna vurgu yaptı. Spiros Hacınikolau özetle şöyle dedi:

“Burada iki nokta vardır altını çizmemiz gereken. Öncelikle bu tür suçları işleyenler korkak insanlardı... Örneğin bir bankaya giderek orada çalışan tek Kıbrıslıtürk’ü alıp kayıp etmek, Mesarya’da kadınları hedef almak, korkak insanların işidir. Bunlar toplumlarımıza utanç saldılar. Ülkemiz küçük bir ülkedir, bu suçları işleyenlerin isimleri dolaştı. Hükümette olanlar bu suçları işleyenleri biliyorlar ama adaleti sağlayamadık. Bir savaş oluyor, savaşa gitmek yerine kadınlara saldırıyor bu insanlar... Bunlar hapishanelerde çürümeliydi... Adalet sağlanamadı...”

Geceye katılan ressamlar sağdan sola Nilgün Güney, Aydan Lisaniler ve Aliye Gündoğdu... 

BİRBİRİNİ KURTARANLAR...

Biz de etkinlikte “Kıbrıs'ta umut arayışı: 1963 ve 1974'te hayatlar kurtaran Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler” konusunda bir sunuş yaptık ve “Evlatlarımızın ve torunlarımızın yalnızca toplumların birbirine yaptığı kötülükleri değil, iyilikleri de, insani jestleri de bilmelerini, kendi toplumlarından olmayanların hayatlarını kurtaranların öykülerini de bilmelerini istiyoruz” dedik.  Gerek 1963-64’te, gerekse 1974’te diğer toplumdan insanların hayatlarını kurtarmış olan isimsiz kahramanlardan örnekler verdik. Konuşmamızda, “insaniyetin katliamlarla eşit değerde tutulduğu bir Kıbrıs değil; insaniyetin, merhametin, insani jestlerin değer taşıdığı bir Kıbrıs istiyoruz, empatinin egemen olacağı bir Kıbrıs istiyoruz” dedik.

AŞŞALILAR’IN SÖYLEDİKLERİ...

Gecedeki sunuşlar ve konuşmalar ardından etkinliğe katılanlar da söz alarak çeşitli bilgiler verdi. Bir Aşşalı, Ali Hüseyin Genç hakkında topladığı bilgileri paylaştı ve şöyle dedi:

“11 Mayıs 1964’te Mağusa’da Lefkoşa Polis Müdürü’nün oğlu ve iki Yunanlı öldürüldü. Vadili’den Ali Hüseyin Genç o gün yoldan alındı, Aşşa’daki ilkokulda bir süre tutuldu. Aynı dönemde Stroncilo’dan bir Kıbrıslıtürk de tutuklandı. İkisi aynı yere götürüldü. Onların götürülmüş olduğu bölgede Kayıplar Komitesi üç kazı yaptı ama sonuç alınamadı. Bilinmeyen bir elin müdahalesiyle bu konudaki arama çabaları durduruldu. Ben onların akrabalarıyla iki kez buluştum...

Bu iki Kıbrıslıtürk’ün bir kuyuya atıldığı yönünde bilgiler vardı, kuyunun yeri bulunamadı...”

Bir başka Aşşalı ise bu iki Kıbrıslıtürk’ün kaçırıldığı dönemde kendisinin küçük bir çocuk olduğunu, o günleri hayal meyal hatırladığını anlattı. “İki Kıbrıslıtürk, Aşşa’da yakalandılar, efgaliptoların orada toprak kaydıydı, o bölgede mezarları olduğu yönünde söylenti vardı. Bana ‘sen küçüksün karışma’ dediler... Bu efgaliptoların bulunduğu yerde araştırma yapıldı mı, bunu öğrenmek lazım” diye konuştu.

Gecede bu bilgileri veren Aşşalılar’la önümüzdeki günlerde yeniden temas ederek konuşmak ve daha ayrıntılı bilgi almak üzere anlaştık.

Gerek etkinliği düzenleyenlere, gerekse geceye katılarak bildiklerini paylaşanlara çok teşekkür ediyoruz...