Kıbrıs’ın güneyinde Meclis’in İnsan Hakları Komitesi’nde geçtiğimiz günlerde bazı Kıbrıslırum “kayıplar”ın Lakadamya mezarlığında gömülü olmasına ilişkin senelerce yazdığı yazılarla ilgili konuşan gazeteci Andreas Paraskos, FİLELEFTHEROS’ta duygularını kaleme aldı...
Kıbrıs’ın güneyinde Meclis’in İnsan Hakları Komitesi’nde geçtiğimiz günlerde bazı Kıbrıslırum “kayıplar”ın Lakadamya mezarlığında gömülü olmasına ilişkin senelerce yazdığı yazılarla ilgili konuşan gazeteci Andreas Paraskos, FİLELEFTHEROS’ta duygularını kaleme aldı... 19 Eylül 2021 Pazar günü FİLELEFTHEROS gazetesinde yayımlanan ve “Kayıp yakınlarına karşı suç işleyenlerle aynı odadaydık” başlığı taşıyan Paraskos’un yazısını biz de, google translate aracılığıyla, okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirmeye çalıştık. Paraskos yazısında özetle şöyle diyor:
*** Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Pasia (Paşa) ailesinin Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerine karşı açıp kazanmış olduğu davaya ilişkin 31 Ağustos 2021 tarihli kararının ele alınacağı Kıbrıs Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi’nin toplantısı öncesinde, odanın dışında Hristofi Paşa’nın dul eşiyle birlikte oturuyordum ve o da bana kabuslarını aktarıyordu...
*** Eşi Tofis’in “kayıp” olmasından sonraki birkaç sene boyunca hiç uyumamış, yatağında oturuyormuş, yastıklara yaslanıp ağlıyormuş... En ufak bir ses duysa yerinden fırlayıp gidip avluya koşuyormuş, acaba kocası geri geldi mi diye bakmaya... Bir geceyarısı kalmış, evden çıkmış, köyden ayrılmış ve denizkenarındaki bir kiliseye gitmiş... “Oraya gittim ve yüksek sesle ağlamaya başlamıştım, ruhumdaki tüm kuvvetle ağlıyordum, ağladım ağladım, ta ki bitap kalıncaya kadar... Gün doğarken eve geri döndüm... O günden sonra altı sene boyunca yattım, gerçekten kötü durumdaydım... Babalarını kaybeden üç çocuğumuzun şimdi de anaları yoktu... Gerçekten nasıl hayatta kaldım bilmiyorum...”
*** Acaba kendinizi onun yerine koyabilir misiniz? Ve gerçekten de o zamanlar Kıbrıs Cumhuriyeti neredeydi? Paşa’yı Lakadamya mezarlığına bir kahraman olarak defneden ve ailesine bilgi vermeyen devlet neredeydi?
*** Tüm Kıbrıs İçin Kayıp Şahıslar Komitesi (derneği) PESA neredeydi bağırıp çağırsın, yardım istesin ya da gidip yardım etsin diye? Soğuk ve gergin geceler senelere, onyıllara dönüşüyordu... Ve yarım yüzyıl kadar zaman geçmesi gerekecekti ki Bayan Yeorgia ve çocukları gerçeğe kavuşabilsin... Ancak kabuslar hala orada duruyor, geceleyin avluda çıt çıksa bunu duyan herkes için böyle...
*** 1974’ün Eylül ortalarında 29-30 yaşlarında genç bir kadın, bir fener ve bir kürekle mezarlığa gitmişti ve uzun bir toplu mezarı, izin almaksızın kazmaya başlamıştı. İki küçük çocuğunun “kayıp” babasının bulunduğu bu mezarda mıydı eşi? Derin bir mezar değildi bu. Bir şiroyla 17 Ağustos 1974’te kabaca bir hendek kazılmış ve ölüler içerisine konarak, sonra da üstü toprakla örtülmüştü. Ölüleri teker teker ortaya çıkaran Angeliki Kirpianudu kan ter içinde kazıyordu dehşet içerisinde...
*** Ortaya çıkardığı ilk ölünün cebinde, bir seyahat dökümanı bulmuştu. Orada durmuştu bir anlığına, bu kağıda feneri tutmuş, okumuş ve anlamıştı. Kağıdı tekrardan katlayarak onu bulduğu aynı cebe koymuştu. Bu genç kadın, bir süre sonra kendi “kayıp” eşini, Kiprianidis’i bulmuştu, cebinde kimlik kartı duruyordu, altı Kıbrıs Lirası duruyordu... Genç kadın ölünün üstünü tekrar örterek, bir haç koydu onu bulduğu yere ve üstüne de kocasının adını yazdı.
*** 1995 yılında ben Angeliki Kirianidu ile röportaj yapmıştım, onun ortaya çıkardığı, üstünde seyahat belgesi bulunan ilk ölünün adını da yazmıştım. Bunu büyük bir coşku ve sabırsızlıkla yapmıştım çünkü inanıyordum ki 21 yıl aradan sonra bu kahramanın ailesi nihayet rahat bir nefes alabilecekti, bu kadar naiftim yani...
*** Tam tersine, ölü şahsın kardeşi yazımı okuyunca beni telefonla arayarak kardeşinin adını bir daha ağzıma almamam gerektiği yönünde beni kuvvetli biçimde uyarmıştı... Birşeylerin yanlış gittiğini anlamaya başlamıştım. Derhal o günlerde “kayıp yakınları”nın örgütü olan PESA’nın o dönemki başkanı Ekonomos Hristoforos’u aramıştım, o da bana Lakadamya mezarlığının varlığıdan haberdar bile olmadığını söylemişti! Arşivi karıştırdım ve 1975’te işgalin ilk yıldönümünde FİLELEFTHEROS’ta yayımlanan bir fotoğraf buldum: İşte orada Papaz Hristoforos, Makarios’la birlikte Lakadamya mezarlığında görülmekteydi... Birşeyler dönüyordu ama ne... Ben de bunun neden ve kimler tarafından böyle yapıldığını kavramaya çalışıyordum.
*** Araştırmama 1995 yılında başlamıştım, o günden bu yana yüzlerce haber ve makale yazdım, bunlarda pek çok bilgi mevcuttu ancak bugüne kadar aradan geçen 26 sene boyunca herhangi bir Parlamento Komitesi, özellikle de Kayıplar Komitesi kendilerine bilgi vermem için hiçbir zaman beni davet etmediler! Ta ki 13 Eylül 2021 tarihine kadar – bu tarihte, Bayan İrini Haralambidu’nun başkanlığındaki Kıbrıs Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi’nden bir davet aldık. Hepimizi toplamayı başarmıştı. Hem “kayıp” yakınlarına karşı bu suçları işleyenler, hem de “kayıp” yakınları aynı odadaydı...
*** Gören gördü, anlayan anladı! Orada herkesin gerçek yüzü ortaya çıkıyordu. Örneğin Hukuk Hizmetleri’nden genç bir savcı Kaliyopi Palma’nın işkence eder gibi sorularına yanıt veremiyordu: “Palma ve Paşa ailelerinin aldığı iki mahkeme kararı ışığında devlet kayıp yakınları için ne yapmayı düşünüyor?”
*** Bu satırların yazarı, Komite’ye, “kayıplar” listelerini ve dosyalarını gizli tutan ve hatta bu listeler ve dosyaları “kayıp” yakınlarından bile gizleyen herkese karşı cezai bir kovuşturma açılmasını önermiş bulunuyor.
*** “Kayıplar”ın adını kullanarak kendilerine kariyer yapanlar, yurttaşların ödediği vergileri kullanarak “aydınlatma gezileri”ne çıkanlar vardı, oysa Paşa gibi “kayıp” şahısların eşleri de basamakları yıkıyorlar, tuvaletleri temizliyorlardı evlatlarını geçindirebilmek için... Gerçekten de cezai bir kovuşturmaya ihtiyacımız vardır çünkü 1453 “kayıp”tan ve onların ailelerinden söz etmekteyiz. Yarım yüzyıldan bu yana sessizliğini koruyan parlamento da şimdi yanıtlar talep etmelidir. Tüm bunlar biliniyor ve yazılmıştır. Tek ihtiyaç olan şey, bu yönde bir iradedir...
*** Ve son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin takdir etmiş olduğu Paşa ailesine yönelik tazminat miktarının, Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından tüm “kayıp” yakınlarına ve çatışmalarda ölmüş olanlara verilmesini öneriyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti en azından bunu yapabilir, bu topraklar için canını vermiş 2 bin insan için...
(FİLELEFTHEROS – Andreas Paraskos – 19.9.2021 – Özetle derleyip google translate aracılığıyla Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN)
BİR KIBRISLIRUM OKURUMUZDAN...
“1974’te mevzide Rumca türkü söyleyen Kıbrıslıtürk arkadaşımı, bu şarkıdan tanıdıydım... Biz Aytotorolu iki eski dost, karşı mevzilere düşmüştük...”
Bir Kıbrıslırum okurumuz bizimle şu anısını paylaşmak istediğini söyledi:
*** Ben sizin yazılarınızı düzenli olarak okuyorum, çok iyi şeyler yapıyorsunuz Kıbrısımız için... Ben da bir hatıramı paylaşmak istiyorum...
*** Ben aslen Aytotoroluyum ve bu köy bilirsiniz karma bir köy idi, ben Kıbrıslıtürk çocuklarla birlikte oyunlar oynayarak büyüdüydüm... Çocukluğumuz böyle geçtiydi...
*** Gün geldi, savaş çıktı, 1974’te ben Lefkoşa’daydım, sınır bölgesinde bir mevzideydim... Kıbrıslıtürkler’in mevzisi de bizim mevziye çok yakın bir noktadaydı...
*** Bir akşam karşı mevziden Rumca türkü söyleyen bir Kıbrıslıtürk’ün sesini duydum... Şarkı çok ilginçti çünkü Kıbrıs Rumcası ile söyleniyordu... Bu şarkıyı bu Kıbrıslıtürk nereden biliyordu ki?
*** Ona seslendim, “Sen nereden bilin bu popüler şarkıyı yahu?” diye sordum...
*** O da bana ilkin “Ben Girneliyim” dediydi ama bir süre daha sohbet ettikten sonra, “Be İbrahim, sensin be amma?” dedim, o da “Ha be gardaş, benim” dediydi...
*** Böylece biz iki köylü, çocukluğumuzda birlikte oynamış olan iki eski arkadaş, iki karşı mevzide buluştuyduk... Arada sırada “Be, havaya ateş edelim mi? Bizi savaşır zannetsinler diye?” derdik. Ve ikimiz birden aynı zamanda havaya ateş ederdik...
*** Bu aileye selamlarımı iletiniz lütfen... Ve sevgilerimi... Kıbrıs için barış, kardeşlik dileklerimi de iletiniz...
KAZILARDA SON DURUM... KAZILARDA SON DURUM...
Pallaryodissa, Fota, Galatya’da kazılara devam...
Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu ve gerek 1963, gerekse 1974 “kaybı” Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerinin aranmakta olduğu kazılar devam ediyor.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Gülseren Baranhan’dan aldığımız bilgilere göre, kazılar yedi farklı yerde sürüyor. Bunlar arasında Pallaryodissa, Fota, Galatya gibi yerler bulunuyor. Baranhan’ın verdiği bilgileri okurlarımızla paylaşmak istiyoruz... Kazılarda son durum şöyle:
*** Dağyolu’nda (Fota) 1974 “kaybı” bir Kıbrıslırum’un köyde ekip-biçme yapılan tarlalarda gömülü olduğu bilgisi ile kazı çalışmalarına devam edilmektedir.
*** Mehmetçik’te (Galatya) 1974 “kaybı” bir grup Kıbrıslırum’un göl bölgesinde gömülü olduğu bilgisi ile kazı çalışmalarına devam edilmektedir.
*** Zeytinlik’te (Templos) 1974 “kaybı” bir grup Kıbrıslırum'un harnıp ağaçlarının doğusunda gömülü olduğu bilgisi ile kazı çalışmalarına devam edilmektedir.
*** Tuzla’da (Engomi), 1974 “kaybı” bir Kıbrıslırum’un zeytin ağaçları olan bir bahçenin bitişiğindeki tarlada gömülü olduğu bilgisi ile kazı çalışmalarına devam edilmektedir.
*** Meriç’te (Mora), 1974 “kaybı” bir Kıbrıslırum'un Mora’daki bir tarlada gömülü olduğu bilgisi ile kazı çalışmalarına devam edilmektedir.
*** Girne’de bir askeri bölge içerisinde 1974 “kaybı” bir grup Kıbrıslırum'un kalıntılarının dere yatağında görüldüğü bilgisi ile kazı çalışmalarına devam edilmektedir.
*** Lefkoşa’da Pallaryodissa bölgesinde 1963 “kaybı” bir Kıbrıslıtürk’ün açık bir arazide gömülü olduğu bilgisiyle başlatılan kazı, devam etmektedir.
Biz de kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz.