Bir akreditasyon laboratuvarımız dahi yok.
Kalite, güvelik, standart ölçecek ve onaylayacak bir merkezden yoksunuz.
Üretim açısından içer acısı bir durum bu!
Yokluğun kıyısında yaşıyor ve böbürleniyoruz.
***
Peki hayat nasıl ilerliyor?
Üretiyoruz ancak yurt dışına satmak için örneğin ilgili ürünü Türkiye’deki laboratuvara göndermemiz gerekiyor.
Niye Türkiye?
Çünkü yüzde seksene yakın indirim yapıyorlar.
Öyle de kulağımızı tutmak için elimizi iki bacağımızın arasından dolandırmak zorunda kalıyoruz.
***
Daha acısı şu!
Kıbrıs adasında böylesi kritik noktalarda bile “ortaklık” yapamıyoruz.
Güneyde, Avrupa Birliği’ne akredite bir laboratuvar var ancak bunu ortak kullanma şansına sahip değiliz.
Hem çok pahalı!
Hem de “egemenlik” yarışları işbirliği ruhunun önüne geçiyor.
Ayrılıkçı hınç siyaseti ve meydan okuma kültürü işbirliğinin yerini alıyor.
***
Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nın yeni yönetimi dün bir basın toplantısı düzenledi.
Ali Kamacıoğlu başkanlığında yeni ve heyecanlı bir ekip var, sanayimizi ileriye taşımak için yola çıkmışlar.
Bir “vizyon” çalışması yapmışlar önce…
İzledik, hem hüzünlendik, hem umutlandık.
Örneğin bir “sanayi envanteri”ne sahip değiliz.
Sanayi tesislerimizde kaç kişinin çalıştığını, bu çalışanların yerli ya da yabancı olarak dağılımını, uzmanlık alanlarını bilen hiçbir kurum yok.
Eğer veri yoksa planlama da yok demektir.
İşte tüm bunları aşmak ve yaratmak için çabalıyor yeni Sanayi Odası yönetimi!
***
“Devlet taklidi” yapının neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
“Çok iyi niyetli bir tavırla yeni bir hükümet bekliyor, dört yıl boyunca güçlü ve istikrarlı bir hükümetle çalışmak istiyoruz" dedi yeni başkan…
Bunlar öyle siyasete eklemlenmiş, muhalefet yapan kişiler değil…
İşlerini yapmak istiyorlar…
Üretimde bir kalite, standart olmasını arzuluyorlar.
Geleceği görmek istiyorlar!
***
Bir pandemi süreci yaşadık.
Sanayi ve üretime ne destek verildi?
Dünyayla kıyasladığımız zaman “hiç” desek abartı olmaz.
Bir kez bin beş yüz lira maaş desteği mi?
Bir de “sadaka” niyetine işletmelere iki bin lira sanırım!
İşçiye kendi birikimini yedirdiler.
Dünyanın her yerinde pandemide en önemli destek üretenlere verildi.
En yoksullara…
Ada yarısında ne oldu, gördük!
***
Ve son söz!
Ülkemizde “üniversiteleşme” oranı arttıkça, “diplomalı işsizler” de çoğalıyor!
Bir de yabancı işçiler…
Hep söylendi, desteklenmesi gereken meslek liseleri, esnaf okullarıdır.
“Meslek liselerinden eğitim alan erkek öğrenciler askerlikten muaf tutulsunlar” önerimi yineliyorum.
Çünkü üretmek yetmez!
Üretim sürecine eğer “yerli istihdamı” da katmazsanız, yabancı iş gücü üzerine kurulu düzende kaynaklar yurt dışına gider, kendi ekonominize katılmaz.
***
Başarabiliriz!
Yeter ki bu yalancı düzeni yerle bir edelim!