Kıbrıs’ın kuzeyinde “kayıtsız kayıplar”la ilgilenecek herhangi bir kurum yok…
Kıbrıs’ın güneyinde “kayıtsız” ya da “ölü olduğu bilinen” “kayıplar”la ilgili Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği çeşitli faaliyetler gösterir ve kazılar yürütürken, Kıbrıs’ın kuzeyinde çeşitli ihmaller ve gerekçelerle “Resmi Kayıplar Listesi”ne konmamış olan “kayıtsız kayıplar”la ilgilenecek herhangi bir kurum mevcut değil.
Kayıp Şahıslar Komitesi, yalnızca “Resmi Kayıplar Listesi”nde bulunan “kayıplar” için araştırma yürütüp kazılar yaparken, resmi listede kaydı bulunmayan “kayıplar” için çalışma yapmıyor.
Bunun gerekçesi, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin üç üyesinin (Birleşmiş Milletler, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum) “ölü olduğu bilinen” veya resmi olarak “kayda” geçirilmemiş ve listede bulunmayan “kayıplar” için kazı yapmama kararı…
Kayıp Şahıslar Komitesi’nin tüm çalışmaları, “Resmi Kayıtlar Listesi”nde bulunan “kayıplar”ın bulunmasına yönelik ve ona göre de bütçelendiriliyor bu faaliyetler.
İNSANİ İŞLER KOMİSERLİĞİ KAZILAR YÜRÜTÜYOR…
Kıbrıs’ın güneyinde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İnsani İşler Komiserliği, örneğin 1974’teki NORATLAS trajedisinde ölen ve topluca gömülen “kayıplar” için kazı yürütmüş bulunuyor. İnsani İşler Komiserliği, yine 1974’te Türk savaş uçaklarının Atalasa Akıl Hastanesi bombardımanında öldürülen ve aralarında üç de Kıbrıslıtürk’ün bulunduğu 31 “kayıp” şahıs için Atalassa Akıl Hastanesi avlusunda kazılar yürüttü ve “kayıplar”dan geride kalanlara ulaştı. Bu 31 kişinin “Resmi Kayıplar Listesi”ne konmamış olması nedeniyle bu kazıları İnsani İşler Komiserliği yürütmüş bulunuyor. Bombardımanda öldürülen bazı hastaların Atalasa Akıl Hastanesi avlusundaki kraterlere gömülmeyip bir Kıbrıslırum mezarlığına gömülmüş olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte, bu mezarlıkta da kazı çalışmaları yapıldı veya yapılıyor… Sanırım bu tür çalışmalar geçmişte Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı altında “kayıplar”la ilgili bir birim tarafından yürütülmekteydi…
KIBRISLITÜRK MAKAMLARIN LİSTEYE KOYMADIĞI KAYIPLAR…
Kıbrıs’ın kuzeyinde zamanında “Resmi Kayıplar Listesi” oluşturulurken bu listeye konmamış olanların aileleri, 2003’te barikatların açılmasıyla birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslıtürk basınında Kıbrıslıtürk “kayıplar” listesini yayınlamasıyla birlikte kendi “kayıpları”nın bu listede olmadığını fark etmişlerdi…
Dönemin Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Yardımcısı Ahmet Erdengiz, ek bir liste oluşturularak “Resmi Kayıplar Listesi”ne konmayanların bu ek listeye kaydedilmesi üzerinde çalışmış ve bu ek liste, Kayıp Şahıslar Komitesi’ne sunularak kayda geçmişti.
Bu “ek liste” konusunda biz de çalışmış ve Kayıp Şahıslar Komitesi’ne yardımcı olmaya çalışmıştık.
Ancak bu “ek liste”ye konmuş olanlar için Kayıp Şahıslar Komitesi herhangi bir kazı yürütmüyor, herhangi bir araştırma yapmıyor… Bunun nedeni Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinden oluşan Kayıp Şahıslar Komitesi’nin “ölü olduğu bilinenler” ya da “ailelerin sonradan listeye eklediği” bu “kayıtsız kayıplar” için ortak kararı: Bunlar için çalışma öncelikli değil… Kayıp Şahıslar Komitesi’nin “misyonu” ve “önceliği”, “Resmi Kayıplar Listesi”nde bulunan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerinin bulunması, kazılması, kimliklendirme ve ailelere teslim olarak ifade edilebilir.
Ancak tüm bu süreç tamamlandıktan sonra, bu “ek liste” ya da “kayıtsız kayıplar” için başka bir bütçe oluşturularak bu konuda çalışma yapılabileceği de çeşitli kereler ifade edilmişti Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çeşitli yetkilileri tarafından…
Elbette bu durum, “kayıtsız kayıp” olanların yakınlarının dramını azaltmıyor, onlar için bir çıkmaz sokak daha ortaya çıkıyor…
"Kayıp" İbrahim Latif'in eşi Göksen İnce'nin Cumhurbaşkanı Akıncı'ya 11 Aralık 2017'de gönderdiği mektup...
ZÜBEYİR HAMİT GÜNEYDE GÖMÜLÜ OLDUĞU İÇİN AİLESİ BAŞVURU YAPABİLDİ…
“Kayıtsız kayıp” Zübeyir Hamit için ailesinin Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği’ne başvuru yapabilmesi, Zübeyir Hamit’in Kıbrıs’ın güneyinde “kayıp” edilmiş olması… Yani bir kazı yürütülecekse, bu güneyde olacak… Eğer Zübeyir Hamit Kıbrıs’ın kuzeyinde “kayıp” edilmiş olsaydı, o zaman böyle bir başvuru sözkonusu olamayacaktı…
AKINCI’YA ÖNERİLER…
Biz çeşitli kereler, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın üst düzey danışmanlarına, bu konuda Kıbrıs’ın güneyinde olduğu gibi, kuzeyinde de ayrı bir birim oluşturulmasını ve “kayıtsız kayıplar” için çalışma yürütmesini önerdik ancak bu önerimizin akibetini bilmiyoruz…
“Kayıtsız kayıplar” için çeşitli kereler Kayıp Şahıslar Komitesi, çeşitli kazılar yürüttü buna rağmen – örneğin Zübeyir Hamit’in gömülü olabileceği bir noktada kazı yürütüldü ama bir ize rastlanmadı. Bu onun ilk gömü yeri olabilirdi, buradan alınıp daha sonra Piskobu’daki Kıbrıslıtürk mezarlığına defnedilmiş olabilir… Bu kazı yapılırken o noktada Zübeyir Hamit’in mi yoksa başka bir “kayıp” şahsın mı gömülmüş olduğu kesin değildi…
Yine aynı şekilde “kayıtsız kayıp” olarak niteleyebileceğimiz Fuat Nalcıoğlu’nun sevgili babası Nesip Hasan ve onunla birlikte “kayıp” edilen Cafer Bahaddin için de Fasula’da çeşitli kazılar yürütüldü…
Bir de bizim okurlarımızın yardımlarıyla göstermiş olduğumuz alanlarda bulunmuş olan “kayıtsız kayıplar” var – örneğin Kondea’dan Urania Şuftas, Kiriaki Tumbakki gibi… Kazı yapılıp da onlardan geride kalanlar bulunduğu zaman, bu “kayıtsız kayıplar” da, tıpkı diğer “Resmi Kayıplar Listesi”nde bulunan “kayıplar”la aynı muameleyi görüyor: Onlar için de DNA testleri yapılıyor, kimliklendiriliyor ve ailelerine defnedilmek üzere iade ediliyorlar… Bu şekilde bizzat bizim göstermiş olduğumuz alanlarda bulunmuş çok sayıda “kayıtsız kayıp” ya da “ölü olduğu bilinen” “kayıplar” var…
Türkiye yetkililerinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan çeşitli davalar nedeniyle “Ölü olduğu bilinen kayıplar”ın, “Resmi Kayıplar Listesi”ne dahil edilmesine çok sıcak bakmadığı da anlatılıyor…
KIBRISLIRUM YETKİLİLERDEN İKİ AYRI LİSTE…
1974’te Kıbrıslırum yetkilileri, iki tür liste hazırlamışlardı: “Kayıplar Listesi” ve “Ölü olduğu bilinenler listesi”… “Known dead” yani “ölü olduğu bilinen” şahıslar, öldürülmüş ama nereye gömüldükleri bilinmeyen “kayıp” şahıslardı… Listenin bu şekilde ayrılmış olması, bu durumu karmaşıklaştıran ana nedenlerden birini oluşturuyor bizce…
Eğer bir insan öldürülmüş ama nereye gömüldüğü bilinmiyorsa, onun da “Kayıplar Listesi”nde olması gerekirdi. Ancak Kıbrıslırum yetkililer, iki liste tesis etmişler: “Resmi Kayıplar Listesi” ve “Known dead” yani “Ölü olduğu bilinenler” listesi…
63 KAYBI KIBRISLIRUMLAR DA LİSTEYE KONMAMIŞTI…
Kıbrıslırum yetkililer “Resmi Kayıplar Listesi”ni oluştururken, başlangıçta bu listeye 1963-64 “kaybı” hiçbir Kıbrıslırum’un adını koymamışlardı…
Bu da ancak Kayıp Şahıslar Komitesi tekrar canlandırılıp şimdiki projesi hayata geçirildikten sonra yani 2000’li yıllarda değişmiş ve 1963 yılından 1974 yılına kadar “kayıp” edilmiş Kıbrıslırumlar, yine ek bir liste olarak Kayıp Şahıslar Komitesi’ne sunulmuştu… Bize göre bu liste de eksik bir listedir çünkü bu listede olmayan çeşitli 1963-64 “kaybı” Kıbrıslırum var ve biz onların bir listeye bile konmayan isimlerini bulup çıkardık, öykülerini yazdık, ailelerini bulduk, DNA örneği vermelerini sağladık ve hatta olası gömü yerleri hakkında öğrendiklerimizi de Kayıp Şahıslar Komitesi yetkilileriyle paylaştık…
AİLELER İÇİN TAM BİR ÇIKMAZ SOKAK…
“Tüm bunların ne önemi var ki?” diyebilirsiniz…
Çok büyük önemi var: Çünkü “Resmi Kayıplar Listesi”ne çeşitli gerekçelerle konmamış olan “kayıplar”ın aileleri ıstıraplar içinde kıvranıyor – başvurabilecekleri hiçbir yer yok… Örneğin Değirmenlik’ten değerli arkadaşımız Maria Yeorgiadu’nun annesi, babası ve kızkardeşi “Ölü olduğu bilinenler” listesine konmuş, “Resmi Kayıplar Listesi”ne konmamış… Onun için bazı kazılar yürüttü Kayıp Şahıslar Komitesi ancak bir şey bulunamadı ve artık Maria için tam bir çıkmaz sokak var: Bu üç “kayıp” için Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışma yapamayacağı kendisine ifade edilmiş… Meğer ki “tesadüfen” bulunup kimliklendirilsinler ve Maria da biricik ailesinden geride kalanlara kavuşabilsin…
AKINCI VE ANASTASİADİS BU KONUYU ÇÖZÜMLEMELİ
Aslında tüm bu karmaşaya son vermenin etkili bir yolu bulunuyor: O da iki liderin, Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiadis’in bu insani konuda bir araya gelerek, “kayıtsız kayıplar”ın da, “ölü olduğu bilinenlerin” de “Resmi Kayıplar Listesi”ne dahil edileceğini ortak bir açıklamayla duyurmaları veya herhangi bir “kayıp”, “kayıtsız kayıp” veya “ölü olduğu bilinen kayıp” için Kayıp Şahıslar Komitesi’ni yetkilendirdiklerini, tüm bu çalışmaların tek elden yürütüleceğini açıklamaları…
Biz bu konuda da Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın üst düzey danışmanlarına çeşitli öneriler yaptık ancak bunun da akibetini henüz bilmiyoruz…
“Kayıplar” insani bir konu olduğuna göre, bu konuda “Resmi Kayıplar Listesi” ve “kayıtsız kayıp” veya “ailelerin sonradan listeye eklediği kayıp” veya “ölü olduğu bilinenler listesi” arasında hiçbir ayırım yapılmamalıdır. Yaşayanlar, “kayıp” edilmiş olanları nasıl “kategorize” etmiş olurlarsa olsunlar, bu “kayıp” yakınlarının acılarına son vermemiş, tam tersine onları çıkmaz bir sokağa itmiştir.
ETKİLİ SİYASİ KARARLAR GEREKİYOR…
“Kayıtsız kayıplar”ın dramına son verecek etkili siyasi kararlar gerekir: Bu konuda en büyük rol de Sayın Akıncı ve Sayın Anastasiadis’e düşer…
Bu, onlara çağrımızdır: Bu konuda “kayıtsız kayıp” konumundaki Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınlarının derdine çare olacak ortak bir insani karar üretmek için harekete geçiniz…
Niyet olduktan sonra çözümler de üretilir…
Niyet olduktan sonra, insani konularda kararlar üretilebilir…
Kayıp Şahıslar Komitesi’nin misyonunu genişletip bu şekilde “kategorize” edilmiş “kayıtsız kayıplar”ın ya da “sonradan listeye eklenmiş kayıplar”ın veya “ölü olduğu bilinen ama gömü yeri bilinmeyen kayıplar”ın yakınlarının acılarına bir son veriniz…
Bunu yapmak o kadar da zor değildir…
Eğer Türkiyeli yetkililerin bu konuda iddia edildiği gibi çeşitli çekinceleri varsa, bunu da diyalog yoluyla çözmek mümkündür… Nasıl ki geçmişte askeri bölgelerde kazı yürütmek Kayıp Şahıslar Komitesi için çok zordu ve şimdi bu konu Sayın Akıncı’nın girişimleri sonucunda kolaylaştırıldı, bu konuda da diyalog yoluyla adımlar atılması için girişimler başlatılabilir…
Bu ayırımcılığa bir son verecek cesur adımlar atılabilir ve atılmalıdır da…
Bunu yapabilecek olan da iki toplumun liderleri Sayın Akıncı ve Sayın Anastasiadis’tir…
PAZARTESİ DEVAM EDECEK