Kazan-kazan...

Ünal Fındık

Son günlerde Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında ardı ardına krizler yaşanıyor. Bu krizlerin temel nedeni Türkiye’de 16 Nisan’da yapılacak referandum için evet kampanyası yürütmekte olan bakanların Avrupa ülkelerindeki etkinliklere katılmasına bu ülke yetkililerinin izin vermemesidir.

Neden izin verilmediği bir yana asıl neden Avrupa ülkelerinde ardı ardına seçimlerin yapılacak olmasıdır. Önceki gün Hollanda’da seçim yapıldı. 7 Mayıs 2017’de Fransa yeni başkanını seçecek. Eylül’de Almanya seçime gidecek. Daha başka ülkelerde de yakın zamanda seçim var.

Bu seçimlerin ortak özelliği Avrupa’nın genelinde, hatta Trump’la beraber dünya’da milliyetçiliğin yeniden prim yaptığı döneme denk gelmesidir.

İngiltere’nin “Brexit kararı”, Amerikan halkının bütün ırkçı söylemlerine rağmen Donald Trump’ı başkan seçmesi, Avrupa’nın bütün ülkelerinde ırkçı partilerin güç kazanması ve artık iktidarı zorlaması dünyanın yeni trendidir.

Avrupa merkez sağı bu gelişmeyi önlemek için aynı ırkçı söylemleri kendisi de tekrarlamaya başladı. Bu durum Avrupa’nın genelinde ırkçılığı ve tabii yabancı düşmanlığını artırıyor.

Türkiye’den bakanların Avrupa’da evet kampanyası yapmalarına izin vermemelerinin ana nedeni bu tavrın seçimlerde kendilerine oy olarak dönmesi sonucunu doğurmasıdır.

Hollanda seçimini önceki gün yaptı. Hafta sonu yaşanan derin krizin hemen ertesinde yapılan seçimlerde Türk bakanlara kampanya izni vermeyen Başbakan’ın partisi oylarını artırdı. Irkçı, faşist Wilders’in partisi ile atbaşı görünen seçimden birinci parti olarak çıkmayı başardı. Yani kazandı.

Peki başka kim kazandı?

Türkiye referandum sürecine başladığı zaman yapılan anketlerde hayırlar önde idi. Hayır oyları %52, evet oyları da %48 civarında görünüyordu. Elbette kampanya ile bu oranlar %3-5 oranında değişebilir ve sandıktan evet çıkabilirdi.

 Ama Erdoğan işi şansa bırakmadı. 2002’den bu yana her seçim öncesi olduğu gibi yine mağduriyet yarattı. Bu kez bakanların evet kampanyasını engelleyen Avrupa’ya veryansın etmeye başladı.

Avrupa ile yaşanan bu krizden sonra evet oylarının %2 arttığını ve daha da artacağını önceki gün bir AKP milletvekili açıkladı. Yani bu krizin bir başka kazananı da Erdoğan oldu.

Tam bir “kazan-kazan” durumu.

Kuşkusuz burada birşeyin altını daha çizmek istiyorum. Türkiye’de hayır kampanyası yürüten sosyal demokrat CHP de Erdoğan’ın mağdur yaratma oyununa gelerek başta Hollanda olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine daha sert yaptırımlar uygulanmasını istiyor. Bu nasıl bir öngörüsüzlüktür anlamak mümkün değil.

Bugünlerde Erdoğan’dan mutlusu yok. Hollanda’ya, Almanya’ya yüklendikçe yükleniyor. 16 Nisan’a kadar bunu artırarak sürdürecek. Çünkü bu evetleri çoğaltıyor.

Bir süre önce İsrail başkanına “one minute” çekerek o dönemde oylarını %5 artırmıştı. Şimdi bütün Avrupa’yı karşısına alıyor. Aralarında yılların dostu Almanya da var. Ama Erdoğan yüklendikçe yükleniyor. Erdoğan yüklendikçe evet kampanyası yürüten Başbakan ve bakanları da yükleniyor.

Herkes bu krizi sevdi. Bunun kimlere ne gibi zarar vereceğini hesaplayan yok. Oylar artıyor ya herkese yeter. Almanya’da Merkel’in oyları, Hollanda’da Rutte’nin oyları ve Türkiye’de Erdoğan’ın oyları artıyor.

Tam bir kazan-kazan durumu. Gerisi teferruat.