“Kazanılmış dava geri çekildi”

Girne İnisiyatifi, büyük bir eyleme hazırlanırken, YENiDÜZEN’e konuşan İnisiyatif aktivisti Halil Paşa önemli açıklamalarda bulundu

Fayka ARSEVEN KİŞİ

Girne ve Templos İnisiyatifi aktivisti Halil Paşa, Girne Belediyesi Başkanı Nidai Güngördü’nün Kaya Grubu’nun kaçak katıyla ilgili kazanılmış davayı geri çektiğini söyledi, “Hem kazanılmış davayı geri çekmek hem de bu şekilde ithamdan sonra çekmek olayın ardından pis kokuların geldiğini gösterir. Ne değişti de Girne Belediyesi bu davayı geri çekti?” diye sordu.

 “İlk defa bu ülkede yapanın yanına kalınmaz, yıkılır da, onu da mahkeme kararıyla tamda göstermek üzereydik ki bunu Girne Belediye başkanı engelledi” diyen Halil Paşa, “İmar Planı olmaması nedeniyle memleketin en küçük metrekaresinden maksimum parayı kazanacak şekilde yani ‘sinekten yağ çıkarmak’ gibi memleketin yağını çıkarıyorlar. Anasını ağlatıyorlar. Ne dağ kaldı, ne taş” tepkisinde bulundu. Paşa, Girne’de yaşanlara isyan etti, yapılan yasa dışılıklara ‘yetişemiyoruz’ dedi.

 

“Şoke olduk, belediye ithamı okuduktan sonra davayı geri çektiler dediler. İtham ettikten sonra davayı geri çekmek şu anlam gelir; bir kere daha o kişi aleyhine dava açamazsın.”

 İnisiyatif’in ‘dur’ demek için büyük eylem hazırlığı içinde olduğunu söyledi.

Girne ve Templos İnisiyatifi aktivisti Halil Paşa ile Girne’nin bitmez tükenmez dertlerini konuştuk.

  • Kaya Grubu’nun Karaoğlanoğlu’ndaki inşaatında yeni gelişmeler var sanırım. Nedir İnsiyatifi rahatsız eden gelişmeler?
  • Halil PAŞA: Kaya Grubu’nun Karaoğlanoğlu’ndaki inşaatındaki dava artık kazanıldıydı. Gerçi 2 kat yıkılması gerekirdi, ancak bir şekilde belediyenin de talebiyle 1 katın yıkılmasına indirildi. Mahkeme de davayı görüp kabul etti. Artık karardan sonra sahibinin yıkması kaldıydı. Kendisine bir tarih verildiydi, geçtiğimiz ay sonuna kadar yıkması gerekirdi. Hatta bu konuda İnsiyatif, Ombudsman’a gidip, görüş aldıydı. Ombudsman’da dedi ki; ‘Bir tarih verildi, o tarihe kadar bekleyin. Mahkeme kararları uygulanmak zorundadır, uygulanmazsa bunun cezası daha da büyük olur.’

“Bunu şahsen Belediye Başkanı Nidai Güngördü’ye sordum. ‘Ben mi çektim’ dedi, ‘Ya kim çekti’ dedim, çekip kaçtı, cevap vermedi.”


3-4 gün kala nasıl oldu hiç bilmiyoruz, şoke olduk, belediye ithamı okuduktan sonra davayı geri çektiler dediler. İtham ettikten sonra davayı geri çekmek şu anlam gelir; bir kere daha o kişi aleyhine dava açamazsın. Hem kazanılmış davayı geri çekmek hem de bu şekilde ithamdan sonra çekmek olayın ardından pis kokuların geldiğini gösterir. Ne değişti de Girne Belediyesi bu davayı geri çekti? Bunu şahsen Belediye Başkanı Nidai Güngördü’ye sordum. ‘Ben mi çektim’ dedi, ‘Ya kim çekti’ dedim, çekip kaçtı cevap vermedi.
Daha sonra mahkeme sürecinde davayı takip eden avukat arkadaş aradı, onun da birkaç hafta sonra haberi oldu. Hatta Nidai Bey o kadar çok gizledi ki belediye meclis üyelerinin bile haberi yok.

“Hem kazanılmış davayı geri çekmek hem de bu şekilde ithamdan sonra çekmek olayın ardından pis kokuların geldiğini gösterir. Ne değişti de Girne Belediyesi bu davayı geri çekti?”

 

Girne İnisiyatifi olarak bir sürü ilkleri yaptık. Emirnameler değiştirdik Templos’u kurtardık, emirnamelerin olmayacağını, işleyemeyeceğini İyi İdare Yasası’ndan kanıtladık. Bir gecede Resmi Gazete’de yayınlanan emirnamelerin geçersiz olduğunu gösterdik.İlk defa bu ülkede yapanın yanına kalınmaz, yıkılır da, onu da mahkeme kararıyla tamda göstermek üzereydik ki bunu Girne Belediye başkanı engelledi.
Neden engelledi? Benim yaptığım araştırmada davayı açan da çeken de Girne Belediye meclis üyeleri değildir, bunu en azından CTP’li arkadaşlardan öğrendik. ‘Hiçbir zaman konu belediye meclisinde gündeme gelmedi’ diyorlar. Bu davanın geri çekilmesi esnasında da hiçbir şekilde haberdar edilmediler. Demek ki; Girne Belediyesi’nde bu işler çok demokratik işlemiyormuş. Nidai bunu gizledi de… Neden gizledi? Çünkü 15 gündür milletin haberi yok.

  • Belediye Başkanı neden böylesi bir geri adım atmış olabilir?
  • Halil PAŞA: Yenidüzen Gazetesi’nde bu konu ilk kez gündeme geldiğinde Kaya Grubu’ndan bir yetkili dedi ki; ‘biz bu kadar parayı verdik ama karşılığında dönemin yerel yöneticisi ve bakanından söz aldık.’ Bu daha sonra Kıbrıs TV’de Ali Baturay’ın programına katılan Serdar Denktaş’a Yenidüzen’den alıntı yapılarak soruldu. ‘Kimdir bu bakan, yönetici? Siz bu konuda ne diyeceksiniz?’ Serdar Denktaş buna cevap vermedi, konuyu değiştirdi. Daha sonra bahse konu şahıs çeşitli gazetelerde, basına demeçlerde bunu dile getirdi ve ‘ben burayı alırken söz aldım, onun için bu katları da fazladan çıktım’ dedi.

“Ben eminim Karşıyaka ile Esentepe arasındaki otellere baksalar bir sürü kaçak yapı bulacaklar. Ama kaymakamlıkta konuştuğumuz arkadaşlar;  Yahu Halil boş ver sen giderler vatandaşın yaptığı bir garajın peşine düşerler, aylarca takip ederler.”

 

Ama biz de dedik ki yasalar, ‘hukuk da işleyecek.’ Hukuksal süreci takip ettik, iyi kötü karar çıktı. 2 katken 1 kata düştü. Ama insanlar en azından şunu görecekti; ‘Bu ülkede yasalar da işler. Sen bu ülkede kaçak kat çıkarsan yıkılır, yanına kar kalmaz.’ Bunu belediye engelleyince demek ki o geçmişte bu kadar iddialı konuşan müdürün durumu bir şekilde işledi. Bizde mahkemeler özgürdür, kendi kararlarını verebiliyorlar, o sürece dolaylı yoldan müdahale edildi, davayı geri çekerek. Neden? Pis işler var, bilsem nedir söyleyeceğim ama müdürün ağzından gittiğimde demek ki kayrılma var. Yasalara rağmen siyasilerin, yerel yöneticilerin ‘yahu siz yapın biz sizi idare ederiz’ tabi nasıl idare ederler, ne ile idare ederler, nedir çıkarları, bunun da peşine düşecek olan zamanında kaymakamlık, belediye olacaktı, konu savcılığa gidecekti. Savcılık cesur davranıp her sorana ‘bizim sözlü görüşümüz budur’ söylemeyecek. Yazılı olarak verecek. Bu memlekette savcılık da birçok kritik olaylarda görüşlerini sözlü olarak açıklamaya başladı. Dolayısıyla sağlam bir de savcılığın olacak. Demek ki bu saydığım devlet kuruluşlarında bir kopukluk, bir eksiklik, ya da siyasilerden, yerel yönetimden bir baskılama var.

  • İnisiyatif bu noktadan sonra nasıl bir yol izleyecek?
  • Halil PAŞA:  Hukuk süreciyle ilgili avukatların görüşü daha önemlidir ama mahkeme sürecine müdahil olan avukat ile görüşmemizde Girne İnisiyatifi için henüz bütün çareler tükenmiş değildir. Biz inisiyatif olarak da yetkileri kötüye kullanması, kamu menfaati güdülmeden davanın geri çekilmesi, belediye meclisi bu sürece dahil olur muydu bunun araştırılması, belediye başkanın bu konuda hiçbir şekilde belediye meclisi ile istişareye girmeden bir başına karar vermesi, hiçbir gerekçe göstermemesi, amacının ne olduğunu belirtmemesi, bütün bunları dava sürecine müdahil olan avukatlarla oturup görüşüp, sonuna kadar gidip yeniden eğer kamu menfaatine değil de başka amaçlar için çekildiyse, davayı tazeleme hakkımız vardır. Yani biz bu işin peşini bırakmadık.
     
  • Ama Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü, davayı geri çektiğini de kabullenmedi.
  • Halil PAŞA: Girne Belediye başkanın kabullenmemesi ilginç, belediye meclisinin haberinin olmaması ilginç ama bu şu demek değildir; herkesin birbirine topu atması, suçu atması sonuçta ‘kim yaptı bilmeyiz’… Bunu yutmayacağız. İnisiyatiften birçok insan işini gücünü bıraktı, cebine bir kuruş girmeden bu davanın takipçisi oldu, zamanını harcadı, bakanlıklarda koşuşturdu, dolayısıyla karşılığını görmek isterik. İnsanlara bu ülkede en azından bu ülkeyi seven de var. Cebine 5 kuruş girmeden ülke menfaatini düşünen de var. Maaşla yurt sevgisi kolaydır. Bakansın, milletvekilisin bir popülariten, saygınlığın var toplumda, 3-5 kuruş da para alın, tüccarsın para kazanın dolayısıyla zengin insanların yurdunu sevmesi çok kolaydır. Zor olan para kazanmazken yurdunu sevmektir, korumaktır.
     
  • Girne’de vatandaşlar her konuda şikayetçi, yoldan şikayetçi, kanalizasyondan şikayetçi, trafikten şikayetçi, inşaatlardan şikayetçi. Girne neden bu halde?
  • Halil PAŞA: 1980’li yıllarda hayata atıldığımda Efes Pilsen’de yöneticilik yaptığımda adayı gezerdim. O zamanlar Lefkoşa ticaretin en hızlı döndüğü yerdi, ikincisi Mağusa’ydı daha sonra da Girne, Omorfo’ydu. Aradan yıllar geçip de gazeteciliğe başladığımda baktım gördüm ki gazete satışları Girne’de artmaya başladı, Mağusa’da düşmeye başladı, Lefkoşa’da aynı, Omorfo daha kötü. Dönüp baktığımda ve tüccarlara sorduğumda dediler ki; Girne çok hızlı bir koştu ve Mağusa’yı yetişti. Ama son 14 yılda Girne Mağusa’yı katladı ve geçti ve Lefkoşa ile de çok hızlı yarışıyor. Nedeni elbette burada ticaretin çok daha hızlanması…  Neden? Otellerin yapılması, konutların yapılması, Lefkoşalı’nın ikinci konutunu yaptıktan sonra Girne’de kalmaya karar vermesi tıpkı benim gibi. Hem nüfus arttı, hem otel yatırımları arttı, hem ticaret arttı, Girne çok önemsendi. 2003 yılı Girne ve Kıbrıs için çok kritik yıldı.  Annan Planı dönemi. O dönemlerde Kıbrıslı Rum’un Yenidüzen’de; ‘Aldım yolu Mirtu’dan Panara’ya inerken, bu Türkler iyi bize göre çok gelişmemişler ama doğayı da çok iyi korumuşlar. Bizim gibi vahşi ve barbar değiller. En azından çok iyi harnup, zeytin ağaçları gördüm. Çok da bina yok. Hatta küçük de bir göletleri var’ diye anlatmıştı.
    2003 yılından sonra kritik olan şuydu; o dönemde maalesef CTP-DP koalisyonu kuruldu.  CTP-DP döneminde Papadopulos bir taraftaydı, Denktaş bir taraftaydı. Sayın Mehmet Ali Talat da CTP’ deki diğer insanlar da zannedersem şöyle bir yanılgıya düştüler; Papadopulos’u ikna etmek için Rumların taşınmazlarına ne kadar inşaat yapılırsa daha çok para kazanılır, insanların geliri artar bizim size ihtiyacımız olmaz. Elinizi acele tutun aman mallar da gidiyor. Zaten 2003 sınırlar açıldı, Rumlar geldi, evlerini gördü, bu büyük bir heyecandı, ‘evime dönebilirim, malımı alabilirim.’ Zaten Annan Planı’nda bunlar da konuşuldu. O bir patladı, pir patladı. 2017… halen daha inşaatlar devam eder. Ama bir şey daha oldu; o dönemin AKP ve Erdoğan’ı şimdi çok daha güçlü, o dönemden daha az Kıbrıs sorununda barış istemektedir. Dolayısıyla o dönemin solu da hükümette değildir. Belki de KKTC 1974’ten bu yana en vahşi dönemini yaşar. UBP-DP hiç bu kadar Türkiyeci, kendi halkını bırakıp da tamamen ‘Yardım Heyeti ne der, Kıbrıs İşleri’nden sorumlu devlet bakanımız ne der, protokollerde ne emredilir’  demedi ve şu an AKP ve Erdoğan ne derse onu yapmaktadır. Aslında kaçınılmazdı da bu. Çünkü bilirsiniz yargının bile Türkiye’de hükmü kalmadığı bir dönemde, bizim KKTC hükümetinin işlevi ne kadar eskiye oranla bağımsız olacaktı?
    Türkiye’de İslamlaşma da başladı ve dolayısıyla Türkiye’deki insanlar ki Kemalistler özellikle yurt dışından konut almaya başladılar. Bunun anlamı şudur; ‘Türkiye’yi terk etmedik, ama ne olur ne olmaz… Bu hükümetle çatışmaya başladığımızda, eski yaşam biçimlerimizi terk etmeye zorlandığımızda, mahalle baskısı dayandığında İzmir bile dayanılmaz olduğunda gidelim bir Yunan adası mı olur bir Fransa mı olur bulalım.’
    Ama buralar zor yerlerdir. AB vize ister, vs ister. Peki en kolay yer neresi? Türkiye’de yaşanların yarısı Kıbrıs’ı ziyaret etti. KKTC yasalarına göre de Türk soyundan birinin Kıbrıs’ta mal varlığı alması hiçbir engele tabi değildir. Dolayısıyla ilk anda seçecekleri yer de Girne’dir. Girne Türkiye’den pek çok kumarcının, turistin, iş insanının ziyaret ettiği, pek çok işçinin kaçak olarak işlediği yerdir.  Yani Türkiye’den her gruptan, sınıftan, zümreden her akıldan insan Girne’de yaşamaktadır, emlak almıştır.
    Dolayısıyla bugün Çin Seddi gibi gördüğünüz bu yapıların piyasası varsa, bundan dolayıdır. Yani Erdoğan’ın başkanlık sistemini dayatması, ayan beyan İslamcılaşmanın ortaya çıkması, Kıbrıs Türkiyelilerin ilk anda kaçabilecekleri, sığınabilecekleri konut alabilecekleri yer olduğu için bu patlama inşaat sektöründe yaşanmaya devam etmektedir. Sonu da gelecek gibi değil. Çünkü popüler kültürde de yer almaya başladı. Çünkü Hüseyin Özgürgün Başbakan çıktı ve Ajda Pekkan’ın vatandaşlığını kabul etti. Bir Ajda Pekkan gülünüp geçilemez. Pekkan’ın bile burada ev satın alma isteğini gördüğünde Türkiyeli vatandaşlar, eminim ki arkasından binlerce kişi talep gösterecektir.
     

“İmar Planı olmaması nedeniyle memleketin en küçük metrekaresinden maksimum parayı kazanacak şekilde yani ‘sinekten yağ çıkarmak’ gibi memleketin yağını çıkarıyorlar. Anasını ağlatıyorlar. Ne dağ kaldı, ne taş…”

Neden Girne dedin? İşte bu nedenlerden patladı Girne’de bu iş. Türkiye’ye en yakındır, en bilinendir. Burada kötü olan şudur. Girne İmar Planı yokken yapılmaya başlandı ve bugün baktığında bu inşaatları yapanlar çoluk çocuktur.  Sermaye de elindekini varını yoğunu sürekli daha iskelet safhasında parasını dairelere yatırmakta hiç korkusuz davranmaktadır. Zaten karşılığını almaktadır. Dolasıyla İmar Planı olmaması nedeniyle memleketin en küçük metrekaresinden maksimum parayı kazanacak şekilde yani ‘sinekten yağ çıkarmak’ gibi memleketin yağını çıkarıyorlar. Anasını ağlatıyorlar. Ne dağ kaldı, ne taş…
Baktığınızda Beşparmak Dağları’nda pudra gibi topraklarda inşaat devam eder, Akacan’ın Çin Seddi devam eder, gazeteye ilan da verdiler, ‘Zeytinlik’ diye… Ama Zeytinlik’te 2 kattan fazla bina yapmak yasaktır.  Yasaya karşı binalar devam eder.
Bir başka örnek insanlar yasaları delmek için ne yapıyor; Zeytinlik’te yurt yapımı kaldırılmıştı. ‘Tamam yurt yapmayacağız’ dediler. Ama iki katlı sıkı sıkı binalar yaptılar. Her katta 4 daire yaptılar. Şu anda devam edenlerden bir tanesi 80 öğrenciyi yerleştirecek. 4 tane buna benzer inşaat başladı. İşin ilginci Kıbrıslı Türkler minimum arsalarından maksimum getiriyi almak için buraları bet ofislerinin sahiplerine satıyorlar.

  • Şu an Girne’de bir çıkmaz yaşanıyor ve bu aşılacağa da benzemiyor. İmar Planı da yok. Ne olacak? Girne bu yükü nasıl taşıyacak?
  • Halil PAŞA: Girne Belediye Başkanı çıktı ve dedi ki; Girne’de biz mevcut arıtmanın yüzde 40’nı temizleyebiliriz. Baktık gördük ki daha 20-30 tane daha 10 katlı apartman projesi var. Bir de İyi İdare Yasası var. Zamanında Tufan Erhürman ön ayak oldu, çıkarıldı ama kaldırılacağı söylenir. Ama İyi İdare Yasası toplantılarında birçok bina ve emirname engellendi. Şimdi belediye başkanı yüzde 40’nı arıtırız dedi, kanalizasyonun. Bundan sonraki inşaat sahipleri de artık kendilerinin atıklarını arıtacaklarını düşünsünler çünkü bu alt yapı çekmez. Malpas Otel’in  Esentepe’de SİT alanında yapacağı inşaatın İyi İdare Yasası toplantısını nerde yaparsınız Esentepe’de… Ama nerde yapıldı? Malpas Otel’de, Çatalköy’de. Toplantıda bunun etik olmadığını anlatmaya çalıştık, ikincisi soru sorduk, ‘Girne Belediye başkanı dedi ki; kendisine vermeyin kanalizasyon sularını çünkü arıtamıyor. Bize söylenen ‘biz düşünmedik, biz bu suları Girne Belediyesi’ne vereceğiz’ oldu. Şehircilikten, Çevre Dairesi’nden insanlar var bunu dinlediler ama sonuç?

“Sen İçişleri Bakanıysan ve Templos’ta kalırsan ve Temploslu köylüler çıkıp da basın toplantısı üzerine basın toplantısı yaparsa, o basını da alıp derelerin nasıl doldurulduğunu gösterirse, molozların nasıl yığıldığını gösterirse, mühürlenmiş  inşaatlarda buna rağmen inşaatın devam ettiğini gösterirse ve bu senin evinden 100 metre ötedeyse ve kılını kıpırdatmazsan demek ki balık baştan koktu.”

 ‘Bedavadan denizden kamunun malı alınıyor’

  • Biliyoruz ki denizler de, plajlar da tüm vatandaşlarındır. Ama maalesef oteller bunları kendi sınırlarına aldılar ve şimdi de görüyoruz ki denizin içine iskeleler kuruluyor. İnsiyatif bu konuda ne gibi bir adım atacak?
  • Halil PAŞA: Bu soruya cevabım şudur; yetişemiyoruz. O kadar kirleniyor ki yetişemiyoruz. Kaya Grubu ile uğraşırken onun karşısında Ambiance denizden arsa satın aldı. Nasıl? Çaktı kazıkları büyüttü. Bu bedavadan denizden kamunun malını almaktır. Vereceğine 300-400 bin sterlin, bir dönüm çek gitsin kazıkları. Başka? Kaşkar Bölgesi’nde yapılan inşaat da denizin içine girdi. Bunu da belediye gördü, bildi ama bir şey yapılmadı. Ona da yetişemedik. Gittik orada bildiri dağıttık, imza da topladık ama yetişemiyoruz.  Eski Kaymakam Mehmet Envergil bize anlattı; kaymakamlık döneminde Merit Oteller Grubu’nda izinsiz inşaatı başlattığını ama bunu çok sonra  fark edildiğinde bile peşinden gidildiği ve yıkıldığını anlattı. Demek ki takip edilirse sonuç olabiliyor. Ama birçok otel Çin Seddi gibi duvarlarla kendini koruduğundan dolayı zaten denetimin olmadığı  ‘yasalara göre inşaatlar sürer mi’ kontrolünü yapamadığı bir yerde zaten otellerin gizlendiği ortamlarda bunun gece kondu usulü yapılmasına kimse yetişememektedir. Ben eminim Karşıyaka ile Esentepe arasındaki otellere baksalar bir sürü kaçak yapı bulacaklar. Ama kaymakamlıkta konuştuğumuz arkadaşlar;  Yahu Halil boş ver sen giderler vatandaşın yaptığı bir garajın peşine düşerler, aylarca takip ederler.
    Biz 6 ay önce Templos İnsiyati olarak Kaymakamlığa müracaat ettik. Kaymakamlık 15 günün içinde bize geri iade etti, yeni yasa var denildi, tekrar yolladık 5 ay önce öğrendik ki onlar İçişleri Bakanlığı’na vermişler. İçişleri Bakanı Templosludur. Zaten dedik Templosludur. İnsanlar parasal değil, faydasal bir örgüt kurdular.  O ön ayak olacak. Ama 5 aydır İçişleri Bakanlığı’nda durur.  En son İçişleri Bakanlığı’ndan bir memur dedi ki; biz savcılığa verdik. Savcılığa sorduk; ‘Böyle bir şey bize İçişleri Bakanlığı’ndan gelmedi’ dedi.
    Demek istediğim şudur; Bizim yardımcımız olacağına devlet ve hükümet ama 6 aydır ne kaymakamlığı ne savcılığı ne bakanlığı bir basit işlemi yapamıyor. Dahası da var sen İçişleri Bakanıysan ve Templos’ta kalırsan ve Temploslu köylüler çıkıp da  basın toplantısı üzerine basın toplantısı yaparsa, o basını da alıp derelerin nasıl doldurulduğunu gösterirse, molozların nasıl yığıldığını gösterirse, mühürlenmiş  inşaatlarda buna rağmen inşaatın devam ettiğini gösterirse ve bu senin evinden 100 metre ötedeyse ve kılını kıpırdatmazsan demek ki balık baştan koktu.

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri