Epir kralı Pirus:
"Bir zafer daha kazanırsam tamamen biteceğim" demişti...
ZAFER GÖRÜNÜMLÜ HEZİMET
Pirus zaferleri;
siyasi ve tarihi literatürde,
nihai getirisi ödenen bedeli karşılamayan,
kaybedilmeye mahkûm zaferleri anlatmak için kullanılır...
Zafer görünen hezimetler !
Pirus;
Arnavutluk-Makedonya üzerinde kurulu Epir'in kralıyken,
tüm yarım adanın lideri olmayı hep hayal eder...
Sıkışan İtalyadaki Yunan'lılar,
Roma'ya karşı Pirus'dan yardım isteyince,
Pirus'a gün doğar...
Yüzlerce fil ve binlerce askerden oluşan ordusuyla,
İtalya’nın Yunan şehirleri ile birlikte, Romalılar'la savaşır...
Pirus;
önce Heraklia,
sonra Askalum’da,
Romalılar'la 5 yıl savaşır ve onları püskürtmeyi başarır...
Ancak, Pirus bu savaşları kazanırken, ordusunun büyük bir bölümünü de kaybeder...
Neticede;
Pirus, Roma’ya ateşkes teklif eder...
Roma, evine dönmesi şartıyla,
Pirus'a teklifini kabul edeceğini bildirir...
Pirus,
geride kalan az sayıda askeriyle Epir’e geri döner,
ancak çıkan bir sokak kavgasında kafasına atılan bir taşla ölür...
Böylelikle Romalılar,
Pirus'un ölümüyle birlikte ,
yarım adanın da tek hakimi haline gelirler...
SOSYALİZMİN ÖZÜ
Siyaseten karşılaşılan problemler karşısında,
bir örgüte mücadele gücünü veren ideolojisidir...
Yolu (çözümü), yoldaşlığı (fikirdaşlığı) belirleyen "fikri mülkiyet";
ideolojidir...
Zihinde ve duyguda bölünmüş bir sol, düzene (statükoya/sürer duruma) yapılan en iyi yatırımdır...!
Bölünmüş bir sol,
düzenin sol karşısında gerçekleştirdiği darbe olgusunun "kansız" bir biçimidir ...
Demokratik toplumculuğu kurmayı da hedefleyen,
politik bir ideoloji olan sosyalizmin en temel amaçlarından biri neydi?
Kapitalist ekonomiyi ortadan kaldırmaktı...
Peki, kapitalist ekonomiyi ortadan kaldırmaktaki amaç nedir?
Elbette ki bireyselliği ve tekelci yaklaşımı savunan kapitalist ekonomi yerine,
ortak mülkiyet anlayışına dayanan bir ekonomi oluşturmaktır...
DEMİR LEYDİ'NİN MİSYONU
"Özel iyidir; kamu kötü";
regüle edilmeyen piyasa kapitalizminin verimliliğini sorun yapmak,
özel sektörün güçlendiği,
devletin küçüldüğü ,
memur sayısının azaldığı,
sağlık, eğitim ve belki daha birçok temel hizmetin özelleştiği ve paralı hale geldiği bir sistem,
Margaret Thatcher’in,
nam-ı diğer "demir leydi"nin,
siyasi iktisadının altında yatan metodolojidir.
Bu misyon demir leydinin toplumuna değil,
sermaye sınıfına vakfedilmişti...
Margaret Thatcher’ın siyasi iktisadının altında,
bakın İngiltere ne hale geldi?
sanayisi yıkıma uğramış;
Kendi suyunu, gazını, taşımacılık hizmetlerini yabancı şirketlerden satın alma konumuna geriletilmişti...
Yabancı şirketlerin İngiltere halkına dayattıkları yüksek fiyatlarla aldıkları tekel kârını müşterilerine çeşitli promosyonlar sunmakta kullandıkları ortaya çıkmıştı!
HALK SEKTÖRLERİ
Bizim toplumumuz bunu kabul etmez...
Etmeyeceklerini de dile getiriyorlar!
Toplum ruhuna ve aklına sahip olmak kabildir ve bizim de yapmamız gereken budur ...
Bu iş, insan ölçekli çözümler getirmekle,
özel ve kamu sektörleri dışında 3’üncü bir sektör olan, 'Halk Sektörü’nü kurmakla çözülür...
Bana göre sorunun ve çözümün mihrakı insandır...
Bugün çevreyi kötüleştiren de insandır,
kalkınmayı sağlayan da...
Gerileten de...
Demek ki,
sorunlar arasındaki insani faktörü ve bağımlılığı tanımlamak esas çözümdür...
Öyleyse,
çözüm prensiplerini de bu yaklaşım içinde tanımlamamız gerekir!
Çalışmayan-işlemeyen kötü kuralları, değiştirip, geliştirebileceğimiz yeni bir sektör tanımlamamız gerekir...
"Kötü" saydığımız şeyi feda edip,
"İyi" saydığımız şeye "peşkeş" çekmeden ulaşabilmenin rehberi budur ...
Ben bu sektörlere;
İnsanımızın kendi değer ve hedeflerini seçme kapasitesine sahip insanlar olduklarını bilerek,
daha iyi kurallar ile yönetilen
'Halk Sektörleri' diyorum...
Örnek mi lazım!
Dome Otel gerçeği...
Dome Otel halk sektörü pratiğinin en güzel örneğidir...
Daha iyi kurallar ile yönetiliyor ve kendi hedeflerini seçme kapasitesine sahip!
Bir Kıb-Tek bu sektörün ikinci ayağı neden olmasın?
ÖZGÜR VE İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN
Mücadelemizin özü, unsuru, özgürlükçü demokrasi olmalıdır...
Bu mücadele ise sadece siyasi anlayışlarla sınırlı kalamaz...
Ekonomik boyutuna da bir reçete yazmanın zamanı çoktan gelmiştir ...
Özgür ve insanca bir yaşamın tek yolu, Margaret Thatcher’ın siyasi iktisadının altında yatan metodoloji değil,
kendi bilincimizin üretimidir...
Ve bu üretilen bilinçten kaynaklanan "varoluşu" kontrol etme sürecidir...