Bir coğrafya var, darbelemişler, gelmişsin, “savaştım, yarısını aldım” demişsin.
“Mülkiyet hakkı yurttaşların tüm haklarının en kutsalıdır” derken medeniyet...
Ve şimdi kendin “uluslararası hukuktan kaynaklanan haklar” diye bağırırken...
1 milyon 400 küsur bin dönüm mülkiyetin üzerine kurulmuşsun...
160 binden fazla insanı kovmuşsun...
50 bin insanı gelmiş, bu yere sığamamış!
Nüfus taşımışsın, nefes yığmışsın, üfürmüşsün, şişirmişsin...
Çok daha diplomatik ve süslü sözcükler seçilebilse de “talan” etmişsin...
Eşdeğer demişsin, tahsis demişsin, ‘puan’ vermişsin, ‘çimdik’lemişsin, ‘item’lemişsin!
Kuzeyde özel mülk kapsamında bulunan toplam arazinin -kendi hesabınla-
% 63.8’ini gasp etmişsin! -ki bunun % 78.5 olduğunu söylemiş dünya.-
İnsan hakları mahkemesinde epeyce dosya birikmiş, komisyon kurmuşsun...
Kuzeydekine “al, senindir, tepe tepe kullan” dediğin yer için güneydekine haber salmışsın: “Mal senindir, gel görüşelim, tazmin edelim, takas edelim, iade edelim...”
6 bin 406 başvurunun sadece 878’ine “dostane çözüm” üretebilmişsin...
Velhasıl “kara” parçasını istediğin gibi bölmüş, bölüştürmüş, üleşmişsin!
Şimdi diyorsun ki “denizde hakkımız var.”
***
Ve siz ada’mın öte yarısını yönetenler!
Tarihi referanduma “hayır” deyip ağzımıza yanmışsınız, bizim de kendinizin de...
Ve üstelik tek yanlı hırsların, haksızlıkların, görmezden gelmelerin acısını öğrenmişsiniz...
Neylersiniz şimdi?
***
Jean-Jacques Rousseau’nun İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni Üzerine Söylev”i var…
Bunu paylaşayım da susayım iyisi mi!
...
Bir toprak parçasının etrafını kesip “Burası benimdir” demeyi akıl eden ve etrafındakilerin kendisine inanacak kadar saf olduğunu gören ilk insan sivil toplumun gerçek kurucusuydu. Eğer birisi kazıkları söküp veya hendeği doldurup hemcinslerine şunu haykırmış olsaydı, insan soyu kim bilir kaç günahtan, savaştan, cinayetten; ne kadar çok sefillik ve korkudan esirgenmiş olacaktı: “Bu sahtekarı dinlemekten kaçının. Yeryüzünün meyvelerinin herkese ait olduğunu, yeryüzünün kendisinin ise kimseye ait olmadığını unutursanız mahvoldunuz demektir.”