Kazılara devam...

Kayıplar Komitesi’nin arkeologlar, şirocular ve kazı çalışanlarından oluşan ekipleri adamızın kuzeyinde ve güneyinde “kayıp şahıslar”ı aramakta oldukları kazılara devam ediyorlar. Tatilleri sona eren ve kazılara kaldıkları yerden devam

Kayıplar Komitesi’nin arkeologlar, şirocular ve kazı çalışanlarından oluşan ekipleri adamızın kuzeyinde ve güneyinde “kayıp şahıslar”ı aramakta oldukları kazılara devam ediyorlar.

Tatilleri sona eren ve kazılara kaldıkları yerden devam eden kazı ekiplerinden birisi Gönyeli’de, birisi Meriç’te (Mora), birisi Sihari’de (Kaynakköy) kazı yürütüyor. Bir diğer ekip Girne’de “Botanik Bahçesi” olarak bilinen bölgede, bir başka kazı ekibi Mersinlik’te (Karpaz’da Flamudi köyü) ve bir başka ekip de Demirhan’da (Tirfon) kazıları yürütüyor.

Meriç’te (Mora) yürütülen kazıyla ilgili olarak bir okurumuz, Kayıplar Komitesi yetkililerine bilgi vermişti... Daha önce de okurumuzun verdiği bilgi üzerine Meriç’te (Mora) iki “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşılmıştı.

Kıbrıs’ın güneyinde ise Lefkoşa’da merkezi CYTA binasının altında bir başka ekip kazı yürütürken, bir diğer ekip de Baf’ın Hulu köyünde iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ü bulmak üzere köyün çıkışında bulunan bir dere yatağında kazı yürütmek üzere yol açıyor. Hulu’daki bu bölge oldukça değişmiş olduğu için, bu bölgeye gömüldüğü söylenen iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün gömü yerini belirlemek oldukça zor çünkü zaman içerisinde bu bölgeye epeyi bir inşaat artığı yığınağı yapılarak, gerek derenin çapı, gerekse derenin dışında kalan alan çok değiştirilmiş. CYTA’nın merkez binasının altındaki kazı ise oldukça zorlu geçiyor çünkü kazılan alanlar suyla doluyor ve bu suların boşaltılması ve çukurların sürekli temizlenmesi gerekiyor. Bir polis merkezinin karşısında bulunan bu olası gömü yeriyle ilgili olarak bir Kıbrıslırum okurumuz bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine bilgi vermiş ve kendisi 13 yaşlarında bu bölgede oynarken, bir kamyon ve bir şironun buraya geldiğini, 1964 yılının kış aylarında bu bölgeye bazı cesetleri gömdüklerini gördüğünü anlatmıştı. Mağaralardan oluşan bu bölgede kazı ekipleri henüz herhangi bir ize rastlamış değiller. Özellikle 1963-64’te bazı Kıbrıslırumlar, gömdükleri cesetlerin yerini, başka ekipler aracılığıyla tekrar kazdırıp cesetleri başka noktalara gömmekle biliniyor. Bunu “güvenlik” gerekçesiyle yapıyorlarmış. Bir ekip gömüyor, başka bir ekip gömülenleri bir süre sonra yerinden çıkarıp başka bir yere taşıyormuş. Böylece deyim yerindeyse sağ elin yaptığından sol elin haberi olmuyormuş... O nedenle özellikle 1963-64 “kaybı” Kıbrıslıtürkler’in olası gömü yerleriyle ilgili her zaman çeşitli sürprizler olabiliyor – Poli’de öldürülen Kıbrıslıtürk Milletvekili Cengiz Ratip ile öğretmen Turgut Sıtkı’nın naaşlarının da iki kez yer değiştirdiği biliniyor, bu da o yıllarda Kıbrıslırum katillerin psikolojilerine bir “örnek” teşkil ediyor. Bir ekip gömdükten sonra, ikinci bir ekip, birinci ekibin haberi olmaksızın gömülmüş kişileri bulundukları yerden çıkarıp ilk ekibin bilmediği başka bir yere gömüyor ve böylece dışarıya “bilgi” sızmamış oluyormuş... CYTA’nın altında da böyle bir olayın yaşanıp yaşanmadığı henüz bilinmiyor ve kazılar tüm zorluklara rağmen sürdürülüyor...

Kazı ekipleri, bayram nedeniyle bir hafta süreyle tatil yapacaklar, ondan sonra yeniden kazılara devam edecekler.

Tüm arkeologlara, şiroculara ve diğer kazı çalışanlarına “kolay gelsin, kazasız belasız kazılar” diyoruz.

 


 

 

***  Okurlarımız bildiklerini paylaşmaya devam ediyor...

 

“Muratağa’dan sonra sıra Lapatoz’daydı fakat Rum muhtar katliamı engelledi...”

 

Bir okurumuz bizi arayarak şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“1974’ün 14 Ağustosu’nda gerçekleştirilen Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamından hemen sonra, hemen hemen aynı gün, katliamı gerçekleştiren EOKA-B timlerine bağlı başka bir tim Lapatoz’daki (Boğaziçi) Kıbrıslıtürkler’i katletmeyi planlamıştı.

Lapatoz köyüne gelen EOKA-B’ciler Arnayi (Kuzucuk) köyünün EOKA-B’cileri idiler. Bu ekip, Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamına katılmamıştı fakat katliamı gerçekleştiren timle bağlantılı idiler ve kendileri de Lapatoz’da böyle bir katliam gerçekleştirmeyi planlamışlardı.

Arnayi köyünden gelen bu EOKA-B’ciler, Lapatoz (Boğaziçi) köyünün dışında öldürecekleri Kıbrıslıtürkler’i gömecekleri çukurları da hazırlamışlardı. Bunlar havara alınan çukurlardı.
Bu çukurlar Arnayi (Kuzucuk) ile Lapatoz (Boğaziçi) arasında bulunuyordu.

Fakat Lapatoz köyünün Kıbrıslırum muhtarı onları durdurarak, bu katliamı gerçekleştirmelerini engelledi. Onları köyden kovdu. Adam o kadar aceleyle dışarıya çıkmıştı ki, gözümün önündedir, bir terliği evde kaldıydı, bir terliğini giydiydi ve öteki ayağı yalınayaktı... Onlarla tartışmış ve Arnayi köyünün EOKA-B’cilerinin Lapatozlu Kıbrıslıtürkler’i öldürmesini engellemişti.

Lapatoz’un Kıbrıslırum muhtarı, Makariosçu bir adamdı ve EOKA-B’cilerle hiç anlaşamazdı. İlk harekat ardından ateşkes ilan edildiği zaman köydeki Kıbrıslıtürkler’e, “Ben bu köyde olduğum sürece kimse kılınıza bile zarar veremez. Fakat ansızın bana bir şey olduğunu, öldürüldüğümü veya kayıp edildiğimi duyarsanız bir dakika bile durmayınız, derhal köyü terkediniz” demişti. Ve bu muhtar gerçekten de sözünde durarak, köyde katliamı engellemişti.

Eğer böylesine iyi yürekli bir Kıbrıslırum muhtar olmasaydı ve EOKA-B’cilere sözünü geçirip onları köyden kovmasaydı, Muratağa-Atlılar-Sandallar’ın devamı da Lapatoz’da gerçekleştirilmiş olacaktı.”

Bu okurumuza paylaştığı bu değerli bilgiler için sonsuz teşekkürler... Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak beni aramaya davet ediyorum. Kıbrıslıtürk okurlarım için cep telefonum 0542 853 8436, Kıbrıslırum okurlarım için CYTA telefonum 99 966518’dir. Sizler konuştukça, bu topraklarda gizli kalmış böylesine öyküleri birlikte ortaya çıkarabileceğiz...

 

 

 

Arşiv Haberleri