Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti 1960 yılında Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk toplumlarının kurucu ortaklığı temelinde kuruldu.
KC Anayasası’nın 1. Maddesi “Kıbrıs Devleti, bu Anayasa gereğince, Cumhurbaşkanı Kıbrıs Elen Cemaati tarafından seçilen bir Elen ve Cumhurbaşkan Muavini Kıbrıs Türk Cemaatı tarafından seçilen bir Türk olan, başkanlık rejimine sahip bağımsız ve egemen bir Cumhuriyettir” demektedir.
1960 yılında kurulan bu cumhuriyet maalesef uzun ömürlü olmadı. Aralık 1963’de başlayan toplumlararası çatışmalar sonucunda Kıbrıslı Türkler cumhuriyetin dışında kaldı.
Kimilerine göre Rumlar, Kıbrıslı Türkleri cumhuriyetten dışladı. Kimilerine göre de “Teşkilatın emriyle” Kıbrıslı Türkler cumhuriyet makamlarını terk ettiler ve bir daha da dönmediler.
Gerçekte ise kuruluşundan itibaren bu cumhuriyeti içine sindiremeyen iki taraftaki fanatik “Enosis ve Taksim yanlıları” zaten bu cumhuriyeti yaşatma niyetinde değillerdi. Bu nedenle de 3 yıllık kısa sürede cumhuriyeti yıkmak için her türlü provakasyonu gerçekleştirdiler.
Sonuç olarak BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli 186 numaralı kararı ile Kıbrıs’a “Barış Gücü” gönderilmesi kararı alındı. Bu tarihten sonra da Kıbrıs Cumhuriyeti devleti tamamen Rumların yönetimine kaldı.
Buna rağmen Kıbrıslı Türkleri KC vatandaşlığı KC Anayasası’nda belirtildiği biçimde devam etti.
1974 sonrasında Kıbrıslı Türkler kuzeye toplandılar. 2003 yılına kadar iki taraf arasında normal geçişler olmadığından Kıbrıslı Türklerin, KC kimlik ve pasaportuna ulaşımı yoktu. Bu nedenle kimlik ve pasaport temin edebilmek neredeyse imkansızdı.
Bir biçimde almaya çalışanlar ise Rum memurlar tarafından sorgulanıyor ve aşağılanıyorlardı. Halbuki Rum memurların böyle bir yetkisi yoktu. Çünkü bu hak Kıbrıslı Türklere KC Anayasası tarafından verilmişti.
KC Anayasası’nın 198.inci maddesi;
(a) vatandaşlığa dair herhangi bir konu, Tesis Anlaşması’nın' D' Ek'inin hükümlerine tabi olur;
(b) bu Anayasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte veya ondan sonra Kıbrıs’ta doğan herhangi bir şahıs, doğumu tarihinde babası Cumhuriyetin bir vatandaşı ise veya ölmemiş olsa idi Tesis Anlaşması’nın ‘D' Ek'i hükümleri gereğince olacak idi ise, doğumu tarihinde Cumhuriyetin bir vatandaşı olur.
Bu nedenle Kıbrıslı Türklerin KC vatandaşlık hakkı, Rumların bir lutfu değil, doğuştan kazandıkları bir haktır.
Yukarıdaki 198.inci maddede açıkça belirtildiği gibi doğumu tarihinde babası (1960 yılında sadece babası diye yazıldı, ama bunu ebeveynlerinden biri diye okumak gerekir) KC vatandaşı ise doğumu tarihinde cumhuriyetin vatandaşı olur.
Bu durumda Rumların “ebeveynlerinden biri yasadışı bir limandan Kıbrıs’a geldi” gibi uyduruk gerekçelerle kimlik ve pasaport vermemesi KC Anayasası’na aykırıdır. Aynı zamanda KC “Tesis Anlaşması” ya da günümüz Türkçesi ile “Kuruluş Anlaşması” na da aykırıdır.
Rumlar bu tavırlarıyla aslında suç işlemektedir. KTÖS’ün bu yönde açtığı haklı dava umarım erken zamanda olumlu sonuçlanır ve bu gençler de bu haklarını kullanırlar.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın KC pasaportu ile başlayan ve müzakere heyeti ile bakanlar kurulu üyelerinin 2 bakan haricindeki tüm bakanların KC pasaportları ile devam eden tartışmalara bir de bu boyutu ile bakmak gerekir diye düşünüyorum.
KC kimlik ve pasaportu Kıbrıslı Türklerin en doğal hakkıdır. Bu hak her satırında yazılı olduğu gibi, eşit ortak olduğumuz KC’nin kuruluş anlaşması ve Anayasası’nda açıkça belirtilmiştir.
Bu hakkımızı birileri istedi diye iade etmeyeceğiz.
Bu arada Rum tarafında yayınlanan gazeteler dün, Rum Ekologlar ve Çevreciler Hareketi ile Dayanışma Hareketi’nin yaptıkları açıklamalarda Rum hükümetine çağrıda bulunarak, KKTC makamlarında bulunan kişilerin Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlıklarının iptal edilmesi, pasaport ve kimlik kartlarının geri alınmasını talep ettiklerini yazdı.
Bu yöndeki tartışmalar kimseye birşey kazandırmadığı gibi Kıbrıs sorununun çözümüne de hizmet etmez. Aksine ayrılıkçılığı ve bölünmüşlüğün kalıcılaştırılmasını körükler.
Kıbrıs sorunu çözülene kadar bu durum sorun olmaya devam edecektir. Bu anlamda bu sorunu kaşımak kişileri yaralamaktan başka bir işe yaramaz.